Timsah buzbalıkları kırmızı kan hücreleri ve dokulara oksijen taşıyan hemoglobinler olmadan nasıl yaşıyor? Kuzey Kutbu’nun yaykuyruklu böcekleri eksi 20 derecede nasıl donmuyor?
Haber: Selcen Pirge
Atlas Mart 2014/SAYI:252
Suyun donma noktasına “sıfır derece” diyoruz ama suyun içeriği buz oluşumunu etkiliyor. Örneğin, yüzde 23 oranında tuzlu suyun eksi 21 dereceye kadar donmayabileceği belirtiliyor. Okyanus suyu ise yaklaşık eksi 1,9 derecede donuyor. Tipik bir balığın, çevresindeki suyun sıcaklığı eksi 0,8 dereceye düştüğünde donmaya başlayacağı, suyun daha da soğuması durumunda, vücudunda dokularına zarar verecek küçük buz kristallerinin oluşacağı ve hayvanın dakikalar içinde öleceği belirtiliyor.
Peki kutup balıkları neden oldukları yerde donup kalmıyor? Bazı balıkların kanlarında ve vücut sıvılarında bulunan antifriz proteinler, buz kristallerine bağlanıp büyümelerine engel oluyor. Antarktika’yı çevreleyen sularda yaşayan timsah buzbalıkları (Channichthyidae) da bunların arasında. Ama timsah buzbalıklarının en hayret verici özellikleri bu değil…
Zoolog Ditlef Rustad 1927 yılında, gezegenin en ücra köşelerinden birine, Antarktika yakınlarındaki Bouvet Adası’na yapılan zorlu yolculukta rastlamıştı bu garip balığa. Pulları yoktu, vücudunun bazı kısımları da yarı saydamdı, çenesi timsahınkini andırıyordu. Kanı şeffaf, solungaçlarının içi, hatta kalbi bile beyazdı.
Bugün bile bilim insanlarını şaşırtıyor bu balık. Yaşayan timsah buzbalığı türlerinin hiçbirinin kanında, omurgalıların hayatı için zaruri sayılan kırmızı kan hücreleri ve dokulara oksijen taşıyan hemoglobin yok. Kan hücrelerimizde azalma olsa buna “anemi” diyoruz, kan hücrelerimizin sayısı daha da azalırsa ölüm riski ortaya çıkıyor. Peki bu hayvanlar kırmızı kan hücreleri ve hemoglobin olmadan nasıl yaşıyor?
Antarktika sularının oksijen açısından zengin olması, derisinin pulsuz olması, dolayısıyla daha fazla oksijen geçirebilmesi, kalbinin ve damarlarının büyük olması gibi birçok etkenin bir arada bulunmasıyla yaşıyor buzbalığı. Uzun yıllardan beri bu balıkları araştıran Amerika’nın Northeastern Üniversitesi’nden Prof. William Detrich, sıcaklık düşük olduğunda, kanda ne kadar çok hücre olursa kanın akışkanlığının o kadar azalacağını söylüyor. Buz balıklarınınki gibi “ince” kanın soğukta daha kolay vücutta dolanacağı ifade ediliyor.
Dondurucu soğuklarda yaşayan, eksi 20 derecede hayatta kalan bir canlının, Kuzey Kutbu yakınlarında yaşayan bir tür yay kuyruklunun (Megaphorura arctica) vücudunda olup bitenler de akıllara durgunluk verecek türden. Arch Insect Biochem Physiol adlı akademik dergide 2013 yılında yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, sıcaklıklar düşmeye başladığında bu minik hayvanların vücudunda çamaşır suyuna benzer bir madde olan hidrojen peroksit üretiliyor.
Araştırma grubundan Dr. Melody Clark, bunun bir dizi biyokimyasal işlemi tetiklediğini söylüyor. Derileri daha gözenekli hale geliyor, vücutları da neredeyse tamamen kuruyor. Bedenlerinde trehalose adlı bir madde sentezleniyor ve buzlanmadan zarar görmeden durağan bir evreye giriyorlar. Dr. Clark, yaykuyruklunun kışın hayatta kalması, yazın tekrar yaşama dönmesi için bu sürecin çok kontrollü bir biçimde meydana gelmesi gerektiğini belirtiyor.
Baharın gelmesi ve buzların erimeye başlamasıyla, havadaki nem oranı artıyor. Kurumuş halleriyle buruşturulmuş paketleri andıran bu hayvanlar da yavaş yavaş normale dönüyor, canlanıyorlar.