Türkiye 2006’da “önemli doğa alanları” yöntemini uygulayan ilk ülkeydi. Ancak zaman ne yazık ki doğanın lehine akmadı. Nesli tehlike altındaki türlerin yaşadığı Türkiye’nin önemli doğa alanları envanteri,
17 yıl sonra Doğa Derneği tarafından güncelleniyor.
YAZI: DİCLE TUBA KILIÇ*
FOTOĞRAFLAR: MAHMUT KOYAŞ
“Sonra, belki bir gün gelir, biz de, seni, dallarında öten kuşları, çiçeklerine konan kelebekleri kendimiz gibi beller; hepimiz için şenelttiğiniz bu dünya yurdunda, onların da bizim gibi yaşamaya hakkı olduğunu anlar, hiçbirinize kıyamaz oluruz.”
— Hikmet Birand, Alıç Ağacı ile Sohbetler
Tuz Gölü, Gediz Deltası, Doğu Karadeniz ormanları, Urfa bozkırları… Bitkiler, kelebekler, iç su balıkları, kuşlar, memeliler, Anadolu’nun diğer sakinleri… Doğa Derneği, çok sayıda uzmanın katkısıyla 2006 yılında nesli tehlike altındaki canlı türlerinin yaşadığı ve uluslararası öneme sahip “Türkiye’nin önemli doğa alanları” envanterini hazırlamıştı. O tarihten 17 yıl sonra hem biyolojik çeşitlilik ve habitatların güncel durumunu ortaya koymak hem doğamızın geçirdiği değişimi gözler önüne sermek için envanteri güncelleme çalışmaları başladı. Ekipte yer alan Prof. Dr. Ahmet Karataş “İlk çalışmada Türkiye’de dünya çapında önemli 305 Önemli Doğa Alanı tanımlanmıştı” diye anlatıyor; “O çalışmanın ardından Dünya Doğayı ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği (IUCN), Önemli Doğa Alanı (ÖDA) yöntemini öncelikli alanların belirlenmesi için uluslararası standart olarak kabul etti ve pek çok ülkede ÖDA belirleme çalışmaları başladı. Bu yöntemi kullanan ilk ülke olan Türkiye’nin önemli doğa alanları güncellendiğinde yine pek çok ülke için örnek bir çalışma gerçekleşmiş olacak.”
BENZERSİZ ANADOLU
Bu hikâye 300 milyon yıl önce başladı. Himalayalar ile Alpler arasında uzanan bir deniz vardı. Adı Tetis’ti. Bu deniz çekildi, Anadolu kara parçası ortaya çıktı. Bu kara parçası zamanla kıvrıldı, yükseldi, patladı. Nihayetinde göllerden ovalara, derin vadilerden yüksek dağlara muazzam bir coğrafya oluştu. Son buzul çağında coğrafyamız kurak ve soğuktu. Bir kısmı çölümsü bozkırlar, bir kısmı da büyük göllerle kaplanmıştı. 11 bin yıl önce ısınma başladı. İklim ılımanlaştı, ormanlar oluştu, göller çekildi. İlk yerleşimler kuruldu ve tarım başladı. Dağların bir kısmının denizlere dikey, bir kısmının yatay olması, yükseltilerin ve bakıların farklılığı, kapalı havzalar ve hepsini farklı şekillerde etkileyen iklim değişiklikleri Dünya’nın pek çok köşesine kıyasla Anadolu’da benzersiz bir ekosistem, habitat ve biyolojik çeşitlilik kazandırdı. Binlerce yıl boyunca insan doğanın bir parçası olarak bu zenginliği çoğaltarak yaşadı ama mülkiyet, güç, tahakküm gibi kavramların gelişmesiyle bu uyum bozuldu. Sanayi devrimi ise geri dönülmez yıkımların yolunu açtı.
Gezegenimizdeki pek çok habitat, ekosistem ve canlı türü zarar görmeye devam ediyor. Türlerin neslinin tükenmesinin yanı sıra dünyadaki yaşamın nasıl süreceği de belirsiz. Buna seyirci kalmaya dayanamayanlar canlıları, onların yaşam alanlarını, ekosistemleri yaşatmak için çalışıyor. Bu çalışmalardan biriyse tüm dünyada kabul gören önemli doğa alanları yaklaşımı. Bu ortak kavramın etrafında güç birliği yapmak, doğa için çalışan kurumların birlikte çalışabilmesi açısından da önem taşıyor.
Önemli Doğa Alanı yaklaşımı, hassas ve benzersiz alanları belirliyor. Bu alanlar ise nesli tehlikede ve yayılışı kısıtlı türler ya da onların hayatında önem taşıyan durumlar/fenomenler için bir dizi kriteri sağlıyor. Politika ve planlama çalışmaları bu alanları var edecek şekilde düzenlenirse dünya üzerindeki kritik türler ve ekosistemlerin yaşayacağı düşünülüyor.
Alan koruma yaklaşımının ilk bilimsel temelleri 1985 yılında Dünya Kuşları Koruma Kurumu’nun Önemli Kuş Alanı (ÖKA) kavramıyla atıldı. Sayısal kriterlerle belirlenen bu sistem tüm dünyada kabul gördü ve yaklaşık 13 bin ÖKA belirlendi. Kuşların arkasından önemli bitki alanları çalışmaları başladı. Doğa koruma uzmanları kuş ve bitkilere diğer türleri de eklemek istedi. Doğa Derneği koordinasyonunda uluslararası uzman kuruluşlarla her tür için ayrı alan belirlemek yerine farklı türleri kapsayacak bir kriter sistemi geliştirildi. Böylece ÖDA kavramı ortaya çıktı ve ortak bir makaleyle tüm dünyaya duyuruldu. Böyle bir çalışmanın Anadolu’dan yayılmış olması hepimizi sevindiriyor.
Önemli doğa alanlarını belirleme yönteminin ilk denendiği ülke Türkiye’ydi. Doğa Derneği, Türkiye’nin Önemli Doğa Alanları kitabını 2006 yılında yayımladı. Sivil toplum kuruluşları, kamu kurumları, uzmanlar, bilim insanları, kuş gözlemcilerİ, fotoğrafçılar ve özel sektör bu envanter için bir arada çalıştık. Sonucunda ülkemizin yaklaşık dörtte birini kaplayan toplam 305 Önemli Doğa Alanı belirlendi.
KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN 2024 OCAK SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!