Anasayfa Gündem BATMAN BANTLI ÇÖPÇÜ BALIĞI VE LEOPAR SAZANI: DİCLE’NİN KAYIP BALIKLARI

BATMAN BANTLI ÇÖPÇÜ BALIĞI VE LEOPAR SAZANI: DİCLE’NİN KAYIP BALIKLARI

Harika Pelin Şengül

Batman bantlı çöpçü balığının Dicle Nehri’nin sularında 2021’de, 47 yıl aradan sonra tekrar bulunması önemli bir gelişmeydi. Sırada Dicle’nin nadir bir balığı daha vardı: Leopar sazanı. Ekibin uzun süren arayışı 2023’ün son haftalarında sonuç verdi. Dicle’nin bu iki balığı, “dünyanın en çok aranan 10 tatlı su balığı türü” arasında yer alıyordu.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: METİN YOKSU

Derler ki Dicle ve Fırat âşıktır, binlerce kilometre boyunca birbirlerine kavuşmak için akarlar. Dicle bin 900, Fırat 2 bin 800 kilometre yol kat eder, iki âşık sonunda kavuşur; Şattülarap adıyla 193 kilometre daha akar ve Basra Körfezi’ne dökülür. İki nehrin arasında kalan Mezopotamya’nın verimli toprakları leopardan Fırat kaplumbağasına, şabut balığından çizgili ishakkuşuna türlü canlıya ev sahipliği yapar. Günümüzde bilimsel çalışmalar bölgenin biyolojik çeşitliliğini gözler önüne seriyor ama Dicle ve Fırat’a endemik nadir balık türleri ve onların yaşam alanlarındaki tehlikeler ancak bir avuç bilim insanının ısrarlı çabasıyla kısa süreliğine gündemde kalabiliyor. Tıpkı Batman bantlı çöpçü balığı ve leopar sazanı gibi…

2021 yılında Rize’nin Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi’nden Doç. Dr. Cüneyt Kaya ve Dr. Münevver Oral’ın çabaları sonucunda Batman bantlı çöpçü balığı bulundu. Bu türün 47 yıl aradan sonra tekrar bulunması bilim dünyasını heyecanlandırsa da gazetelerde ancak küçük haber olarak görüldü. Haberi okur okumaz irtibata geçtiğim akademisyenler, şimdi de Dicle Nehri’nin ikinci kayıp balığının, yani leopar sazanının peşinde olduklarını söyledi. Balık kayıptı. Ya nesli tükenmişti ya da yok olma raddesine gelmişti. Batman sınırlarındaki Hasankeyf’in sular altında kalma sürecini takip etmiş bir gazeteci olarak Ilısu Barajı’nın Dicle balıklarına verdiği zararı, milyonlarca balığının ölmesini belgelemiştim. Bu fotoğraflar, kayıp balığı arayan bilim insanlarıyla ilişkimizi güçlendirdi ve leopar sazanını arama sürecine böylece ben de dahil oldum.

Bu sırada dünyaca ünlü oyuncu Leonardo DiCaprio, Batman bantlı çöpçü balığının bulunduğu haberini sosyal medyada paylaştı. Bu paylaşım üzerine Türkiye’de medya kuruluşları konuya sonunda ilgi göstermişti. Batmanlı siyasetçiler de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden açıklamalar yapıyordu. İklim krizinden veya balığın yaşam alanının tehdit altında olduğundan ise çok az kişi bahsediyordu. Oysa esas mesele buydu. Bilim insanları bu balığın peşine düşmüştü çünkü tür Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği’nin (IUCN) kırmızı listesindeydi ve neslinin tükendiğine inanılıyordu. Batman bantlı çöpçü balığı, İngiltere merkezli doğa koruma örgütü Synchronicity Earth (Shoal) ve ABD merkezli Re:wild adlı kuruluş tarafından “dünyanın en çok aranan 10 tatlı su balığı” arasında sayılıyordu. Re:wild, Dicle-Fırat havzasında çalışmalar yapan Doç. Dr. Cüneyt Kaya’ya ulaşarak bu türü arama çalışmaları yapıp yapamayacağını sormuştu. Kaya, geçmişte havzada yeni türler keşfetmişti, hatta Adıyaman’ın Gölbaşı mevkiinde Fırat’ın Göksu kolunda bulduğu yeni bir balık türüne “ilk bulanın isim koyma” geleneğine göre kaybettiği annesinin adını vermişti: Paracabitis saliha. Ama sahada çalışacak asistan bulmakta zorlanıyordu. Dr. Münevver Oral’la bilimsel ortaklığı böylece başladı. Aynı üniversitede çalışan iki bilim insanı, dünyanın nadir 10 balığından birini Batman Çayı’nın üst kollarında ve Sarım Çayı’nda buldu.

HASANKEYF SUALTINDA, BALIK DA…

Rize’de 2021 baharında bilim insanlarıyla yaptığım görüşmelerin sonunda ben de gönüllü olarak leopar sazanını aramaya başladım. Siirt, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Mardin’de, kısacası Dicle ve nehrin yan kollarında balığın izinin peşindeydim. Bulduğum ipuçlarını yüzlerce kilometre uzaktaki bilim insanlarıyla paylaşıyordum. Görüştüğüm balıkçılara Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Denizcilik ve Su Ürünleri Müzesi’ndeki leopar sazanının (Kürtçe adıyla “masiyê piling”) fotoğrafını gösteriyordum. Çoğu, balığın adını bile duymamıştı. Yaşlı balıkçılarsa onu görmüştü ama 20 yıl önce! Özellikle Hasankeyf’i sualtında bırakan Ilısu Barajı’nın yapılmasıyla nehirde balığın azaldığını söylüyorlardı.

DCIM100GOPROGOPR3851.JPG

Hasankeyf henüz suya gömülmeden önce, 2011 yılında Hasankeyfli Süleyman Ağalday’ın ağına takılarak ölen leopar sazanı o dönem haber olmuştu. Ağalday’la görüştüm. Balığın nehrin derin yerlerini sevdiğini ama baraj göllerinde yaşama şansının çok az olduğunu söyledi. Anlattığına göre balığı o tarihten sonra bir daha Hasankeyf civarında gören olmamıştı.

Dicle, üzerinde kurulu barajlar nedeniyle nehir statüsünü büyük ölçüde kaybetti. Batman Çayı’nın Dicle Nehri’yle buluştuğu alanın neredeyse tamamı sualtında bırakıldı. Göbeklitepe gibi önemli bir diğer neolitik yerleşim olan Körtik Tepe’nin (Diyarbakır) de içinde yer aldığı alan, aynı zamanda Dicle Vadisi’nin başlangıcı sayılabilecek bir nokta. Dicle’nin Botan Çayı’yla birleştiği Siirt’in Çattepe (Tile Navro) köyü yakınındaki antik liman da sulara gömüldü. Burası aynı zamanda leopar sazanının yaşam alanıydı…

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN 2024 OCAK SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap