Anasayfa Gündem BİTLİS NEMRUT JEOPARKI: Bitlis’in yeryüzü arşivi

BİTLİS NEMRUT JEOPARKI: Bitlis’in yeryüzü arşivi

Harika Pelin Şengül

Volkanlar, sıcak su kaynakları, sodalı göller, sanki dün akmış gibi taze görünen lavlar… Bitlis her köşesinde ayrı bir jeolojik miras barındırıyor. Jeolog Yıldırım Güngör, Bitlis Nemrut Jeoparkı hazırlık çalışmalarını Atlas için yazdı.

YAZI DOÇ. DR. YILDIRIM GÜNGÖR 

FOTOĞRAFLAR: DOÇ. DR. YILDIRIM GÜNGÖR VE TURGUT TARHAN

Toprak yolda tozu dumana katarak ilerleyen aracımız bir düzlükte duruyor. Ahlat Müzesi Müdürü Mikail Erçek, “son durak” diyerek arabadan inip yürümeye başlıyor. Biz de arkasından. Hava çok sıcak, yaprak kımıldamıyor. Mikail Bey sadece birkaç adım atıyor, sonra dönerek sesleniyor: “İşte burası…” Yanına varınca gözlerime inanamıyorum. Karşımda, sanki film sahnesinden çıkmış bir manzara duruyor. Birkaç dakika önce tozlu bir yoldaydık, şimdiyse karşımızda çölde bir vaha uzanıyor. Gerçeklik geride kalmış, önümüze başka bir kapı, bir hayal dünyası açılmış gibi. Vadiye inen eğreti yol da bu hayal dünyasına inen bir düş patikası. 

İki yamacı da dik duvarlarla kaplı Kınalıkoç Vadisi, bu şeklini ignimbrit isimli volkanik kayaca borçlu. Bu kayaçların yoğun olduğu noktada dere, saklı bir kanyon çıkarmış ortaya. Derenin dönüş yaptığı noktalarda oluşan iki geniş düzlüğün büyük olanında, eski yerleşim izleri açıkça belli oluyor. Düzlükler yaz sonu olmasına rağmen yemyeşil. Derenin sarp kayaçların oluşturduğu duvarlarının üzerinde irili ufaklı birçok mağara göze çarpıyor. İgnimbrit hem kolay aşındırılabilen hem çok sağlam bir kayaç. Bu nedenle bu kayacın yaygın olarak gözlendiği alanlarda bazen eski yerleşimler olabiliyor. Bitlis’in Kınalıkoç Vadisi de böyle bir örnek.

Mikail Bey’e birçok sorum var. “Ben Ahlat’ı iyi bildiğimi sanırdım ama buraya ilk kez geliyorum. Kaya yerleşimi olarak bildiğim tek yer Selçuklu mezarlarının yakınındaki Harabe Şehir’di” diyorum.

“Sadece burası değil, Ahlat ve civarında 500 kadar mağara var. Bunlar birkaç farklı vadi içinde yer alıyor. Sultan Seyit Deresi, Kırklar Vadisi, Madavens Deresi ve Yuvadamı köyüne yakın akan Gabon derelerinin şekillendirdiği vadilerde yüzlerce mağara yerleşimi var. Yüzey araştırmaları hemen hemen tüm yerleşimlerin neolitiğe kadar gittiğini gösteriyor ama çok detaylı araştırmalar ne yazık ki yok. Ahlat civarındaki mağaraların bir başka özelliği daha var. Çoğunda yakın zamana kadar insanlar yaşamaya devam etmişti. Burada, tıpkı Harabe Şehir’de olduğu 1970’lerin sonuna kadar yaşayan aileler vardı.”

Aklıma Harabe Şehir’in mağara evlerinin duvarlarındaki hane ve abone numaralarıyla duvarlardaki elektrik prizleri geliyor. Kınalıkoç köyünden aldığımız Naif Demirci. alıyor sözü: “Ben burada doğdum, çocukluğum burada geçti. Burada evlendim. Sonra köye taşındık. Size mahallemizi göstereyim.”

Dereye uzanan eğimli yoldan aşağı inerken bir sürpriz daha çıkıyor karşımıza. Geniş, büyük taşların döşendiği tarihi bir yol. Taşların kayganlığı ne kadar uzun süre kullanıldıklarının delili. Kaymadan aşağıda inmeyi başarıyoruz ama bu kez de karşıya geçmek gerek. Su epey güçlü akıyor. Ayakkabılarımız çıkararak buz gibi suya girip kısa sürede karşıya geçiyoruz. Yüksek lisans öğrencim Evrim Altun da bizimle birlikte. Derenin sol yamacında yürüyoruz, mağara yerleşimlerinin tümü bu tarafta. Mağaraların tümünde insan yaşamının izleri görmek mümkün. Mağara girişlerine duvarlar örülmüş, ev haline getirilmiş. Çoğu bakımsızlıktan büyük zarar görse de kapı girişleri ve soba borusu delikleri göze çarpıyor. Naif Demirci önünden geçtiğimiz her mağaranın önünde durarak bir zamanlar burada yaşamış aileler hakkında bilgi veriyor. İlerideki bir mağaraya yaklaşınca heyecanla koşuyor. “İşte burası da bizim evimiz” diyor. Mağaranın iki girişi var; biz alt kata, diğeri de üst kata. Üst katın kapısı bozulmamış ama alt katın girişi biraz hasar görmüş. Sağlam kapıdan giriyoruz. Zemin taş ve toprakla kaplı. Tavanda bir kat üste çıktığı belli olan bir oyuk var. Heyecanla anlatıyor Naif Demirci. “Burası salonumuz. Burada kışın soba başında oturur dedelerimizden hikâyeler dinlerdik. Üst kata merdiven yapmıştık, orada da bir oda var.” Sonra diğer mağaralara da uğrayıp dönüşe geçiyoruz.

Kınalıkoç Vadisi’nden sonraki durağımız Madavans Vadisi. Burası çok daha büyük ve daha çok mağara var. Belli ki büyük bir yerleşim alanıymış. Kınalıkoç köy ise, Madavans bir ilçe kadar büyük. Yine bir dere ve bu derenin her iki dik yamacında ignimbritlere oyulmuş onlarca mağara ev ve iki adet de kayalara oyulmuş kilise bulunuyor. Bu iki vadi ve diğerleri jeolojinin insan yaşamını nasıl etkilediğinin en güzel örneklerinden biri olarak karşımızda duruyor.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN NİSAN 2025 SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap