Afganistan, 2021’de Taliban’ın tekrar yönetimi ele geçirmesiyle yeni bir döneme girdi. Savaş yorgunu ülke, bir kez daha insan hakları ihlalleri ve özellikle kadınların sosyal hayatın dışına itilmesiyle gündemde. Seymen Bozaslan, Eylül 2024’te Afganistan’a gitti; başkent Kâbil, Mezar-ı Şerif, Belh ve Meydan Şerif sokaklarına karıştı, insanları dinledi ve dikkat çekici notlarla geri döndü.
YAZI VE FOTOĞRAFLAR: SEYMEN BOZASLAN
Defalarca geldiğim İstanbul Havalimanı’nda, B18 numaralı kapının ekranında yaklaşık dört buçuk saat sonra ayak basacağım şehrin adı okunuyor: Kâbil… İçimi aynı anda müthiş bir merak ve garip bir tedirginlik kaplıyor. Çift koridorlu büyük uçakta ilk saatler bu çelişkili duygularla akıp gidiyor. Bir müddet sonra yanımdaki koltukta oturan, 50’li yaşlarındaki Afgan ticaret erbabı Yahya’yla sohbet etmeye başlıyoruz. “Ailemle Alanya’ya tatildeydik, şimdi geri dönüyoruz” diyor. Daha ilk “merhaba”da şaşırtıyor Afganistan. Taliban’ı soruyorum Yahya’ya ve birazdan adım atacağım ülkedeki güvenlik durumunu. Cevap, ailesiyle Antalya’ya tatile gelen modern bir Afgandan beklediğimin ötesinde; şaşırtıcı; “Afganistan’da üç yıldır savaş yok. Son 50 yılın en çatışmasız günlerini yaşıyoruz” diyor. Uçaktaki herkes Yahya gibi tatilden dönmüyor tabii, çok sayıda sınır dışı edilen Afgan da var. Onlardan biri de 20’lerindeki Sayed. “Zaten dönmek istiyordum” diyor, “ama yakalandım, iyi de oldu, ailemi özlemiştim…”
Dört buçuk saatin sonuna doğru uçağın küçük oval camından Kâbil ve efsanevi Hindukuş silsilesi tüm görkemiyle kendini gösteriyor. Yeryüzünün en yüksek zirvelerinin yükseldiği Himalayalar’ın parçası Hindukuş Dağları; yüzyıllardır acısı, sancısı dinmemiş bu sert coğrafyayı da kıvrım kıvrım işliyor ve kilometreler boyunca, sonsuzca uzanıp gidiyor.
Uçak Kâbil Havaalanı üzerinde inişe geçerken, üç yıl önce dünyanın canlı yayında izlediği trajik görüntüler zihnime üşüşüyor. Bilindiği gibi, 2001 yılındaki ABD müdahalesine kadar Taliban 1996 ve 2001 arasında ülkeyi “Afganistan İslam Emirliği” adıyla yönetmişti. 20 yılın sonunda ABD ve NATO askerleri Afganistan’dan kademe kademe çekilmeye başlamış, o sırada Taliban dünyayı hayrete düşüren bir hızla birkaç ay içinde yönetime el koymuştu. Ağustos 2021’de Taliban’ın otoriter rejiminden kaçmak isteyen binlerce kişi Kâbil Havalimanı’na akın etmiş, o kaotik anlar sırasında pistte hareket halindeki ABD askeri uçağının üzerine çıkıp yere çakılan, dikenli teller üzerinden bebeklerini Amerikan askerlerine uzatanların çaresizliği belleklere kazınmıştı. İşte bütün bunlar, şimdi adım attığım Kâbil’in küçük ve eski havaalanında sadece üç yıl önce yaşanmıştı.
Havaalanındaki rutin ülkeye giriş işlemleri sırasında etrafa dikkatle bakıyorum; bu erkek egemen dünyadaki kadın pasaport polislerinin varlığı dikkatimi çekiyor hemen. Taliban’ın yönetime geçmesiyle kadınların kamusal alanlardaki varlığı giderek azaldı ancak bazı istisnai sektörlerde kadınlar çalışabiliyor.
2024 Eylül’ünde Afganistan’da geçirdiğim bir hafta, dünyada hiçbir devlet tarafından tanınmayan Taliban’ın katı kurallarıyla yönetilen, içeride neler olup bittiğini medyada yazılıp çizilenler ölçüsünde bildiğimiz bu uzak dünyaya yakın bir bakış atmamı sağladı. Başkent Kâbil, Özbekistan sınırına 56 kilometre uzaklıktaki Mezar-ı Şerif, Meydan Şerif ve Mevlânâ’nın doğum yeri Belh şehirlerinin sokaklarında sosyal hayata karıştım, insanlarla konuştum ve Taliban’ı Afganlardan dinledim.
Afganistan’ın yoğunlukla dağlar, derin vadiler ve çöller halinde uzanan topraklarının sınırlarını tamamıyla karasal alanlar çiziyor. En yakındaki sahil, 480 kilometre güneyde, Hint Okyanusu’nun küçük bir parçası olan Umman Denizi’nde bulunuyor. Bu coğrafi konum, ülkenin içinde bulunduğu zorluklara sert iklim koşullarını da ekliyor. Çok soğuk kışlar ve çok sıcak yazlardan payıma düşeni, Eylül’ün ilk günlerinde Kâbil’in nemsiz ama yakıcı sıcağıyla alıyorum.
16’ncı yüzyılda İmparator Babür’ün efsanevi hükümdarlığı sırasında camileri ve bahçeleriyle huzurlu bir şehir olarak nam salan, sonraki yüzyıllarda İpek Yolu’nun önemli bir durağı haline gelen Kâbil, bugün uzun ve şiddetli Afgan Savaşı’nın geride bıraktığı kan ve toplumda bıraktığı yılgınlığın izlerini taşıyor. 21’inci yüzyıl Afganistan’ında sokaklarda silah görmek olağan. Restoranlarda, benzin istasyonlarında, hatta eczanelerde bile Taliban’a bağlı silahlı güvenlik görevlileri nöbet tutuyor. Rusya ve ABD ile savaşlarda ele geçirilen Kalaşnikof, M16 gibi uzun namlulu silahlar da sokaklarda boy gösteriyor. Hatta 2021 yılında Amerikan güçlerinin ülkeden ayrılırken geride bıraktıkları askeri malzemeler, zırhlı araçlar, helikopterler de artık Taliban’ın elinde.
Sadece askeri envanter değil, ABD ve NATO güçlerinin kullandığı tesisler de Taliban kontrolü altında kamu hizmet binası olarak kullanılıyor. Taliban bayraklarının dalgalandığı Kâbil’de şehir içi güvenlik önlemleri beklediğimden de sıkı; hemen her köşede güvenlik görevlileri araçları kontrol ediyor. Bazı binaların önleriyse büyük beton bariyerlerle kapatılmış.