Anasayfa Atlas Tarih Gelgitli Kıyılarıyla Bretonya

Gelgitli Kıyılarıyla Bretonya

Harika Pelin Şengül

Cancale – Dünyaca ünlü istiridyeleriyle tanınan Cancale’da, geniş tarım alanlarını andıran istiridye yatakları kentin kalbi sayılan La Houle Limanı’nın yanı başında yer alıyor. Zümrüt Sahili’ni ve Cancale’ı gezmeye gelenler istiridye üretimine, az ötede yer alan Martı Adası manzarası eşliğinde tanık oluyor.

Fransa’nın Bretonya bölgesinde yaklaşık 40 kilometre boyunca uzanan, yeşilin adeta bir senfoniye dönüştüğü özel bir kıyı şeridi Zümrüt Sahili. Geçmişte hem korsanları, hem de sanatçıları ağırlayan, tarihi kentler, yoğun bitki örtüsü, dik kayalıklar ve gelgitin hareketlendirdiği plajların süslediği bu sahil, kültürüyle de Fransa’nın en kendine has köşelerinden.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: M. SAİT TAŞKIRAN

Bretonya’nın Josselin kentinde 1900 yılı civarında çekilen fotoğraf, bölgenin sakinlerini ve 16’ncı yüzyıldan kalma mimari doku örneklerini gösteriyor.  ND/ROGER VIOLLET/GETTY IMAGES

Bretonya’nın merkezi Rennes’den kuzeye, Manş Denizi’ne doğru yola çıkar çıkmaz geniş düzlükler giderek eğimli bir hale dönüşüyor, yosun yeşili yayvan tepeler gri bulutların aralarından sızan güneş ışınlarıyla parlıyor. Kulağımda birkaç gündür dinlemekte olduğum Breton müziğinin gayda ve diatonik akordeon tınıları devam ederken, konik kubbeli kuleleriyle hemen seçilebilen şatoların arasından geçip Zümrüt Sahili’nin başlangıcı sayılan Cancale’a doğru yol alıyorum. Bu yol, denizden yüksek bir düzlükte genişleyen iki katlı evlerden oluşan eski bir semtte son buluyor. Yol sona erdiğinde irili ufaklı adalarla birlikte Mont Saint-Michel Körfezi’nin gümüşi ışıltılarını ve gelgitlerle çekilmiş denizin üstünde bulunan istiridye çiftliklerini, yeşilin ve mavinin eşsiz birleşiminden ortaya çıkan renk cümbüşünü görünce Zümrüt Sahili’ne vardığımı anlıyorum.

Cancale, Fransa’nın Bretonya bölgesi sınırları içinde Ille-et-Vilaine bölümünde yer alan, geçimini turizmden ve dünyaca ünlü istiridyelerinden sağlayan bir kasaba. İstiridye yatakları La Houle Limanı’nın çevresinde yer alıyor. Karaya oturmuş düz taban mavnalar, istiridye yatakları arasında gezinen traktörler, istiridyeleri yataklarından çıkarıp sepetlerle römorklara yükleyen deniz insanları ile Cancale kıyısı gelgitlerin elverdiği süre içinde hareketli oluyor. Yerel halkın, ünlü istiridyelerine atfen “Zümrüt Sahili’nin incisi” dediği Cancale’ın denizcilik geçmişi çok eskilere dayanıyor. Batısındaki Bretonya bölgesinde yer alan Saint-Malo ile birlikte morina balıkçılığı ve istiridye üretiminin köklü tarihi, kökeni ortaçağa dayanan tersane kalıntılarından da anlaşılıyor. İstiridyeler kalitesini ve lezzetini Mont Saint-Michel Körfezi’nin plankton zenginliğinden alıyor. Fransız İhtilali’nden iki yıl önce, 1787’de XVI. Louis tarafından istiridyeleri korumak ve deniz dibindeki doğal tortunun tükenmesini önlemek üzere bir kararname çıkarıldığı biliniyor. Cancale’a özgü yassı ve fincanlı istiridyelerin yetiştirilmesi Somut Olmayan Kültürel Miras olarak 2019’da UNESCO listesine de alındı. 

YEŞİL SENFONİ 

Zümrüt Sahili, Bretonya bölgesinin kuzeyinde Cancale’dan başlayıp batıya doğru Plévenon’da yer alan Cap Fréhel Yarımadası’na kadar olan yaklaşık 40 kilometrelik kıyı şeridini kapsıyor. Fransa’da bu kıyı şeridinin “Côte d’Émeraude”, yani Zümrüt Sahili olarak tanınmasını sağlayan ise bu bölgede yaşamış tarihçi Eugène Herpin (1860-1942). La côte d’émeraude: Saint-Malo, ses souvenirs kitabında Herpin bu benzetmeyi şöyle açıklıyor: “Denizin rengi, ona yansıyan ağaçların yeşilliği, farklı yeşilliklerin tüm bu garip senfonisi, sahilimize Côte d’Émeraude dememe neden oldu.”

Cancale’dan batıya doğru kıyı şeridini takip ettikçe Herpin’in ne kadar haklı olduğunu daha iyi anlıyorum. Dik yamaçlardan denize inen çayırlar, bodur meşeler, böğürtlenler, plajlardan küçük oyuklar açıp denize karışan derelerin çevresinde uzayan sazlıklarla yeşilin türlü tonu Manş Denizi’ne yansıyor. Cancale’ın kuzeybatısında Zümrüt Sahili’nin bir diğer önemli noktası Grouin Burnu’na geçerken patikalardan yürümeyi tercih ediyorum. Kıyısında bulunduğum körfez aynı zamanda Fransa’nın ünlü GR34 “Grande Randonnée”, yani “Büyük Yürüyüş” parkurunun başlangıç noktası. GR34, Mont Saint-Michel Körfezi’nden başlayıp Manş Denizi boyunca devam ediyor ve Atlas Okyanusu’ndan güneye kıvrılıp bütün Bretonya’yı kıyıdan dolanarak bin 700 kilometrenin sonunda Saint-Nazaire’de son buluyor.

Grouin Burnu

Denizden itibaren 40 metre yükselen Grouin Burnu’nu oluşturan kayalıklar denizi dikine kesiyor. Bu konumun sağladığı müthiş manzarayla yerli-yabancı ziyaretçilerin ve yürüyüşçülerin uğrak yeri. Açıklarda yer alan Pierre-de-Herpine kayalıklarında aynı isimle anılan beş katlı deniz feneri görünüyor. Fenerin ardında, daha da açıklarda İngiltere’ye ait Chausey Adaları seçilebiliyor. Grouin Burnu’nun doğusunda yer alan, üzerinde hiçbir yerleşim olmayan Landes Adası ise ornitolojik ve botanik bir rezerv olarak korunuyor. Koca kayalıklardan oluşan ada, yosun, siyah liken, sarı liken ve halofit bitki katmanları sayesinde gün içinde türlü renklere giriyor. Manzarayı deniz kuşları tamamlıyor.

Grouin Burnu’nda eşsiz manzarayı seyre dalmışken, kayalıkların arasında koca bir betonarme yapı gözüme çarpıyor. Etrafından dolanıp giriş kapısını bulduğumda, yapının daha önce de Fransa’nın özellikle kıyı bölgelerinde sıklıkla rastladığım İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin savunma ve sığınak amacıyla yaptığı, bölgede “blockhaus” adı verilen koruganlardan biri olduğunu anlıyorum. Normandiya sahillerinde de sıkça rastlanan bu yapılardan ülkenin kıyı bölgelerinde o kadar çok var ki atıl durumda olanların çoğu, üzerinde kök salmış çalılardan, ağaçlardan artık görünmüyor.

ASİ BRETONLAR

Guesclin Adası – Guesclin Adası, Zümrüt Sahili yerleşimlerinden bir diğeri olan Saint-Coulomb sınırlarında yer alıyor. Aynı isimle anılan plajda bulunan Guesclin, aslında yarı zamanlı bir ada. Gelgitin düşük olduğu zamanlarda yürüyerek erişilebilen adanın karayla bağı, deniz yükseldiğinde kesiliyor.

Panoramaya hâkim bir kafeteryada soluklanırken, Rennes’de yaşayan ve günübirlik yürüyüşler için sıklıkla bu bölgeyi tercih eden Romain (Delcrot), Mathilde (Desprez) ve çocukları Hector ile tanışıyorum. Birlikte Zümrüt Sahili’ni batıya doğru, yine aynı parkurdan adımlamaya başlıyoruz. Üzerinde bulunduğumuz patika kimi zaman dik bir yokuşa dönüşüyor, kimi zaman da uçurumların kıyısından masif vadilere inip saklı plajlardan geçiyor. Ulaşımın sadece patikalarla mümkün olduğu geniş Saussaye Plajı’nı geride bırakıp dik yokuşu tamamlayınca Moulière Burnu’na varıyoruz. Eşsiz manzarayı seyre dalıp soluklanırken Bretonya’nın özgü kültürü ve tarihinden konuşuyoruz.   

Romain ve Mathilde sohbetin bir yerinde kültürel zenginliğe ve Bretonya’nın süregiden direnişçi karakterine işaret ediyor. Kendisi de Breton olan Mathilde, söze Fransa’da deyim haline gelmiş bir cümleyle başlıyor: “Fransa bir şeye ‘evet’ dese Bretonya ‘hayır’ der ya da tersi olur. Üst kimlik Fransız olsa da kültürel yapı ve sahip oldukları doğa söz konusu olduğunda Bretonlar kendilerini ayrı yerde tutup varlıklarını korur. En son örnek 1980’de Plogoff’da yapılan nükleer santral direnişi. Uzun süre devam eden direnişten sonra Bretonlar santralin yapılmasını engelledi.”

La Houle Limanı

Moulière Burnu’ndan ayrılıp Verger Plajı’na inen patikadan devam edip engebeli yamaçlardan Guesclin Plajı’na yol alıyoruz. Böylece Cancale’ı geride bırakıp Zümrüt Sahili’nin bir başka yerleşimi olan Saint-Coulomb’ın sınırlarına geçmiş oluyoruz. Romain, önümüzdeki yayvan tepeyi aştıktan sonra karşımıza çıkacak eşsiz manzarayı haber veriyor. Hakkı var: Guesclin Plajı’na vardığımızda karadan az bir mesafe uzakta yer alan Guesclin Adası’nı üzerinde yer alan şatoyla görünce büyüleniyorum. İnce kumullarla örtülü plajın az ötesinde, granit kayalıklardan oluşan adacığa gelgitler elverdiği müddetçe yürüyerek ulaşılabiliyor. 7 bin 300 metrekarelik alana sahip adadaki yapılaşmanın tarihi ortaçağa uzanıyor. Uzun bir süre küçük ve korunaklı bir kale olarak kullanılan ada, 1826 yılında müzayede ile özel mülke dönüştürülmüş. Adanın son sahibi olan Porcher Ailesi, yakın tarihte adayı sanatsal faaliyetlere açık hale getirmek istiyor.

Mouliere Burnu – Manş Denizi’ni oldukça yüksekten ve dikine kesen kayalıklardan oluşan Moulière Burnu, Zümrüt Sahili’nin başlangıcı sayılan Cancale kasabası sınırları içinde. Aynı zamanda GR34 yürüyüş parkurunun duraklarından olan burun, Saussaye ve Verger plajlarını birbirinden ayırıyor. Burnun en ucunda İkinci Dünya Savaşı’nda ölen askerleri anmak için yapılmış bir anıt yükseliyor.

Romain’den, zaman zaman şarkılarını dinlediğim, Fransa’da bir dönem oldukça ünlü olan anarşist şair ve şarkıcı Léo Ferré’nin 1959’dan 1969’a kadar Guesclin Adası’nda yaşadığını öğreniyorum: “Léo Ferré bu adada ailesi ve başlı başına bir insan olduğunu düşündüğü şempanzesi Pépée ile yaşadı. Anlatılanlara göre, Léo Ferré adayı ilk kez ziyaret ettiğinde duygudan gözyaşlarına boğulmuş ve hemen burayı almaya karar vermiş. Yeterli mali kaynağa sahip olmadığı için plak şirketinden bir sonraki albümü için kredi istemiş. Léo Ferré’nin en bilinen şarkılarını ve şiirlerini bu adada yaşarken yazdığı söylenir. Özellikle en çok bilineni La Mémoire et La Mer’dir (Bellek ve Deniz).” 

Konun tamamı Atlas’ın Mayıs 2022 sayısında. Almak için tıklayın!

Saint Malo Kraliçe Kalesi – Saint-Malo sadece Zümrüt Sahili’nin değil, tüm Avrupa’da gelgit seviyesi farkının en yüksek olduğu kıyı kenti. Sillon Plajı ile ana cadde arasında surları andıran taş bentlerin yanı sıra kıyı boyunca ahşap kazıklardan şeritler bulunuyor. Gelgitlerin hareketi fırtına ile birleşince kimi zaman metrelerce yükselen dalgalar, kazıkları, bentleri, hatta caddeyi bile aşabiliyor.

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap