Anasayfa Keşfet BURKİNA FASO: UMUDU ARAMAK

BURKİNA FASO: UMUDU ARAMAK

Harika Pelin Şengül

Adı, derin yoksulluk, siyasi istikrarsızlık ve çatışmalarla özdeşleşmiş bir ülke. Oysa Burkina Faso, yerel dillerde “dürüst insanların ülkesi” demek. Başkent Vagadugu’dan kuzeye; çatışmalı bölgelerden kaçanların kurduğu yeni ve yoksul köylere kadar uzanan bu yolculuk, yegâne arzuları insanca yaşamak olan Burkina Fasoluların kaydını tutuyor. 

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: UMUT CAN KARAHASANOĞLU

Kalabalığın arasında yüzünde kocaman bir gülümsemeyle yaklaşıp “Merhaba, ben Bob Marley!” diyor. Jamaikalı reggae efsanesinin bir şarkısını mırıldanarak elindeki hediyelik eşyayı gösteriyor; deri üzerine işlenmiş bir Burkina Faso haritası, bir tamtam ve ahşap masklar… “Gerçek adın ne?” diyorum. Bob Marley olarak kalmakta biraz daha ısrar etse de sonunda dayanamayıp “Tamam tamam” diyor, “adım Paul. Amerika’ya gidip orada müzik yapmayı hayal ediyorum.” Rastalı saçları, sıcağa rağmen başına geçirdiği renkli beresi ve üzerindeki her küçük ayrıntıyla Bob Marley’e hayranlığını sergileyen bu tutkulu adam, hayalleri okyanusu aşan sayısız “Burkinabé”den sadece biri…

Burkina Faso’daki etnik grupların sayısı 60’ı geçiyor ama kökeni ne olursa olsun bu ülkede herkes öncelikle bir Burkinabé, yani Burkina Fasolu… Yakın tarihe kadar Fransa’nın sömürge toprağı olan ülke, 1960 yılında bağımsızlığını kazandığında adı Yukarı Volta’ydı. Batı Afrika’nın en önemli su yollarından Volta Nehri’ne gönderme yapan bu isim 1984’te değiştirildi ve Burkina Faso adı benimsendi. Bugün ülkenin adı derin yoksulluk, siyasi istikrarsızlık ve çatışmalarla iç içe geçmiş olsa da Burkina Faso, More ve Dioula dillerinde aslında şu anlama geliyor: “Dürüst insanların ülkesi”. 

Ülkenin zıtlıkları arasındaki yolculuğuma başkent Vagadugu’dan (Ouagadougou) başlıyorum. Bana, ailesiyle başkentteki uluslararası okullardan birinde İngilizce öğretmeni olarak çalışan ve Türkçe de bilen Burkina Fasolu Halit rehberlik ediyor. Ülkeye gitmeden önce öğrendiğim temel Fransızca cümlelerin ise pratikte pek faydasını göremiyorum. 2022’de askeri darbeyle yönetime gelen Devlet Başkanı İbrahim Traoré, ülkedeki yabancı etkisini sonlandırmak amacıyla 2024’te Fransızcanın resmi dil statüsüne son verdi. Yerel dillerin güçlendirilip resmi dil olarak yaygınlaştırılması isteniyor ama ülkede öyle çok dil konuşuluyor ki en yaygın dil olan Morece bile herkesle iletişim kurmaya yetmiyor. Halit, Morece, Fransızca ve İngilizce bilmesine rağmen özellikle başkentin dışındaki bazı bölgelerde iletişim kurmakta zorlanıyoruz. 

Başkentteki ilk durağımız, “Bob Marley” Paul ile de tanıştığımız Merkez Pazarı. Şehrin ticaret hayatının nabzını tutan, üzeri çatıyla kapatılmış bu pazarda onlarca dükkân dar ve kıvrımlı sokaklarla birbirine bağlanıyor. Öyle kalabalık ki burada yürümek bir mücadeleye dönüşüyor. Küçücük dükkânlar, üst üste yığılmış eşyayla dolup taşıyor. Geleneksel el sanatları ürünlerinden elektronik eşyaya, yerel lezzetlerden kıyafetlere kadar ne ararsanız Merkez Pazarı ve çevresindeki nispeten modern sokakları çevreleyen rengârenk dükkânlarda yerlerini alıyor. Buralarda alışveriş eden kalabalık ve çok katlı binalar Vagadugu’nun hızla değişen çehresini sergiliyor. Vagadugu’nun, mağaza ve lokantaların sıralandığı ünlü caddesi Kwamé Nkrumah de şehrin modern ve yerel yüzünü anlatıyor.

Vagadugu merkezinde yürürken özellikle iki büyük inanç grubunun mabetleri karşımıza çıkıyor. Geleneksel mimarisiyle Büyük Cami ve gotik mimarisiyle Vagadugu Katedrali. Ülkede din, kişisel bir yaşam felsefesi kabul ediliyor ve bu konudaki karar kişinin kendisine bırakılıyor. Hatta bazı ailelerde çocuklar ebeveynlerinden farklı inançlar benimseyebiliyor. Yaklaşık 23.5 milyon kişinin yaşadığı Burkina Faso’nun nüfusunun yüzde 64’ünü Müslümanlar, yüzde 26’sını Hıristiyanlar oluşturuyor. Afrika’nın geleneksel animist inançlarını yaşatan topluluklarsa nüfusta yüzde 9’luk paya sahip.

Burkina Fasolular memleketlerine “iki tekerlek üzerindeki ülke” diyor. Bu benzetmenin sebebi başkent caddelerinde şöyle bir turlamakla bile anlaşılabilir. Bu şehirde yer gök motosiklet! Ana caddelerde motosikletlere özel şeritler ayrılmış, erkekler kadar kadınların da bu ulaşım aracını benimsediği açık. Vagadugu’da sadece 

trafikte değil, yaşamın her alanında kadınların güçlü varlığına tanık oluyorum. Rengârenk geleneksel kıyafetleriyle kadınlar, ticaretten ulaşıma çalışma hayatının her alanında varlık gösteriyor. Pek çoğu sırtına bebeğini bağlayarak işe koyuluyor, kafalarının üzerinde su, meyve sebze ve günlük eşya taşıyorlar.

Vagadugu, Atlas Okyanusu’ndan 800 kilometre kadar uzakta, deniz seviyesinden 300 metre yükseklikte bulunuyor. Doğası, yağışlı ve kurak mevsimlerin geçişleriyle şekilleniyor. Çevresindeki otlaklar, çalılar ve akasya ağaçları,  daha sonra ziyaret edeceğim kuzey bölgelerin kuraklığıyla tezat oluşturuyor. Yine de doğal nehirlerin azlığı nedeniyle su oldukça sınırlı bir kaynak… 

YOKSULLUĞUN DERİNLİKLERİ

Halit’le bir motosiklete atlıyor ve başkentin kalbindeki dinamizmi geride bırakarak, daha sade ve mütevazı bir yaşam tarzının hüküm sürdüğü Karpala’ya doğru yol alıyoruz. Yaklaşık yarım saat süren yolculuğun ardından vardığımız mahalle, toprak yolları ve geleneksel evleriyle başkentin içinde adeta başka bir dünya…

Burkina Faso sokaklarında neredeyse hiç beyaz göremiyorum. Karpala’da bazı çocuklar beni gördüklerinde yabancı olduğum için mi çekinip ağlamaya başlıyor, yoksa üzerimdeki fotoğraf ekipmanı mı onları korkutuyor, kestiremiyorum. Neyse ki her çocuğu ürkütmüşe benzemiyorum; çoğu sıcak ve meraklı bakışlarla beni karşılıyor. Hatta küçük bir meydanda patlak bir topla oynayan kız ve erkek çocukları, utangaç gülümsemelerle aralarına karışmama izin veriyor. Yokluk içinde neşeyle top koşturan bu çocuklarla oynarken hayatla ilgili düşüncelere dalmamak mümkün değil…  

Şehrin merkezinde su ve elektrik altyapısı bulunurken, Karpala gibi dış mahallelerde durum farklı. Su altyapısının bulunmadığı bu mahallelerde elektrik de her evde olmayan bir “ayrıcalık”, çünkü fiyatlar pek çok ailenin karşılayamayacağı kadar yüksek. Bir su kuyusunun başına çektiği ahşap sandalyede oturan 72 yaşındaki İsmail’le sohbet ediyoruz. İsmail, su kuyusunu kendi imkânlarıyla açmış. Mahalle sakinleri bidonlarla kuyudan su almaya geliyor. İsmail, “Bir bidon suya 60 Batı Afrika frangı (yaklaşık 3.3 TL) alıyorum, geçimimi böyle sağlıyorum” diyor.  

Karpala sokaklarında uzun saatler geçiriyorum. Mahallede dolaşırken küçük bir ütücü dükkânı dikkatimi çekiyor. İçeride Mamadou, eski usul bir kömür ütüsüyle çalışıyor. Birçok evde elektrik olmadığı için ütü yapma imkânı da yok. Mamadou, döküm kömür ütüsünün içine köz yerleştiriyor ve kadınların sıklıkla tercih ettiği renkli geleneksel elbiseleri pürüzsüz hale getiriyor. “Ütünün sıcaklığını doğru ayarlamak gerek” diyor, “yoksa kıyafetler yanar ya da kırışıklar açılmaz”. Bu elbiselerin canlı renkleri, kadınların saç tokaları ve aksesuarlarıyla tamamlanıyor. Müslüman kadınlar örtünse de bazıları tokalarını örtülerinin dışından göstermeyi tercih ediyor. 

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN ŞUBAT 2025 SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap