Anasayfa Keşfet OMO VADİSİ: Vadi halkları

OMO VADİSİ: Vadi halkları

Harika Pelin Şengül

Etiyopya’nın Omo Vadisi geleneksel yaşam biçimlerini koruyan toplulukların yurdu. Binlerce yıllık törenlerin yaşadığı, eski şarkıların hâlâ söylendiği, aynı zamanda fosil keşifleriyle insanlık tarihine ışık tutan benzersiz bir coğrafya. Antropolog Evrim Tekeli, Omo halklarının köylerinde kaldı, onlarla yemek yedi, su taşıdı, hayatlarına dahil oldu ve deneyimlerini Atlas için yazdı.

YAZI: DR. EVRİM TEKELİ

FOTOĞRAFLAR: MAGDALİNİ PANTELİDOU

İnsan, bir kere kendi suyunu taşıdığında bir damla suyun ne kadar kıymetli olduğunu öğreniyormuş. Kuraklığın pençesindeki Omo Vadisi topraklarında kabilenin yaşlıları bir araya geldi.

“Açlık ve yoksulluk Hamar diyarından silinsin. 

Gökyüzünden yağmur yağsın. 

Yağmur, sığırlarımızı ve bir çiçekten diğerine 

vızıldayarak nektar toplayan arıları tatmin etsin.

Toprağımıza barış ve sevgi hâkim olsun.”

Dua ederken, kahve çekirdeğinin kabuğunu kaynatıp yaptıkları “buna”yı ağızlarına alıp üç kez dışarı püskürttüler ve toprağa bereket dileklerini sundular. Sabah, yağmur kokusu ve insanların sevinçle yükselen sesleriyle uyandım. Çocuklar ve kadınlar, ellerinde sarı bidonlarla yürüyordu. Ayakları çamur içinde, vücutları ıslaktı ama yüzlerinde mutluluk vardı. Bereket duaları kabul olmuştu. Layta, “Hadi, sarnıca su doldurmaya gidiyoruz” diye seslendi.

Etiyopya’nın güneybatısındaki Omo Vadisi’nde geleneksel yaşam larını sürdüren topluluklara farklı zamanlarda yaptığım ziyaretlerde, haftalar boyunca onlarla yaşadım. Köylerinde uyuyup onlarla aynı yemeği yedim, yağmur sularının biriktirildiği sarnıçlardan su taşıdım. Beni o kadar kabullendiler ki törenlerine aldılar, hatta yeni doğan bir bebeğe benim seçtiğim adı verdiler. 

Boston Üniversitesi (ABD) ve Toulouse İleri Araştırmalar Enstitüsü’nden (Fransa) bilim insanları, Omo Vadisi Araştırma Projesi kapsamında insan davranışlarının kökenini ekolojik, kültürel ve evrimsel çerçevede inceliyor. Bir antropolog olarak bu çalışmaya katılmak, insan doğası üzerine öğretici bir yolculuktu.

OMO SAKİNLERİYLE YAŞAM

Omo Vadisi, gerek coğrafi özellikleri, gerek Lucy gibi çok sayıda ünlü hominid fosil keşfi ve gerekse geleneksel yaşam biçimlerini koruyan topluluklarıyla Etiyopya’da ayrı bir yere sahip. Bu görkemli coğrafya Omo Nehri’nin geniş vadisinin ve deltasının yanı sıra bir kısmı Kenya’da kalan Turkana Gölü’nün havzasını, kurak çölleri ve platoları, ayrıca kuzeydoğusunda verimli dağları içeriyor. Vadi, Afrika’nın doğusunda uzanan ve insanın dünya üzerindeki macerasının çıkış noktası kabul edilen Büyük Rift Vadisi’nin de kalbi. Tüm bu özellikleriyle “insanlığın beşiği” kabul ediliyor ve 165 kilometrekarelik bölümü UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alıyor. Mursi, Nyangatom, Banna, Tsemay, Bodi, Arbore, Dassanech, Suri, Hamar, Karo, Kwegu gibi topluluklar, Omo Vadisi’nde tarım ve hayvancılığa dayalı, çağlar öncesinden gelen geleneksel yaşam tarzlarını hâlâ sürdürüyor.

Omo Vadisi insanlarıyla ilk karşılaşmam unutulmaz bir deneyimdi. Omo Nehri’nin doğusundaki topraklarda yaşayan, bana ev sahipliği yapacak Hamar insanlarıyla tanışmak üzere Jinka’dan Dimeka yönüne doğru yola çıkmıştık. Köye adım attığımda gençler ve yetişkinler beni sıcak bir gülümsemeyle karşılarken, çocuklar bambaşka bir tepki vermiş, korkuyla ağlamaya başlamıştı. Ne zaman onlara yaklaşmaya çalışsam hızla kaçıyorlardı. Anlaşılan, köylerine ilk kez yabancı bir kadın gelmişti. Zamanla bana alıştılar, beni merakla inceliyor, kıyafetlerime, ayakkabıma bakıyor, saçlarıma ve tenime dokunup aralarında fısıldaşıyor ve kahkahalar atıyorlardı. Hatta kirpiklerim bile onlar için alışılmadık ve şaşırtıcıydı.

Omo Vadisi’nin güneyinde bulunan ve Ari topluluğunun yaşadığı Jinka, bölgenin en büyük kasabalarından biri. Çevresindeyse kendine özgü dil, gelenek ve yaşam biçimine sahip çeşitli etnik gruplara ev sahipliği yapıyor. Bir diğer önemli kasaba Turmi, Hamar halkının merkezi ve renkli törenleriyle ünlü. Hamar ve Dimekaların birlikte yaşadığı Dimeka ise pazar yerleriyle biliniyor ve burada farklı topluluklar bir araya geliyor.

Dimeka’da çocukların tek oyuncağı, ağaç dallarından yapılan tekerleklerdi. Oyuncaklar cinsiyete göre ayrılmadığı gibi zaten çocukların oyun oynayacak zamanları da pek yok. Burada 8-10 yaşındaki kız çocukları, yakıcı güneşin altında, çıplak ayakla her gün en az 40 dakika yürüyerek su taşımak zorunda. Geri kalan zamanlarında ise evdeki küçük kardeşlerine bakıyor, annelerine tahılları un haline getirmekte yardım ediyor. Günümüzden 5 bin yıl önce olduğu gibi, öğütme taşlarıyla en önemli besin kaynakları olan unu elde etmek için saatlerce çalışıyorlar. Erkek çocuklarsa sabah erkenden hayvanları otlatmaya gidiyor ve günbatımında dönüyor. Elektriğin, suyun, bilgisayarın olmadığı bu toplumda dansın, şarkıların ve paylaşımın olduğu bir hayat var. Ve belki de tüm eksikliklerin içinde en büyük zenginliği barındırıyorlar: Birbirlerini… 

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN NİSAN 2025 SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap