Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Çanakkale Boğazı’na tarihi dalış: Denizaltı savunma ağı

Çanakkale Boğazı’na tarihi dalış: Denizaltı savunma ağı

Özge Çolak

Çanakkale Boğazı Birinci Dünya Savaşı sırasında sadece karada yer alan tabyalarla değil, sualtında bulunan mayın hatları ve İtilaf denizaltılarının geçmesini önlemek üzere döşenen ağlarla savunuldu. Atlas bu çok özel savunma hattına daldı ve tarihi görüntüler elde etti.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: ALİ ETHEM KESKİN

Akbaş Koyu’nun suları bir gün önce yağan yağmurun etkisiyle bulanıktı, akarsular denize çamur taşımıştı. Yine de devam edip dibe kadar inince, koydan Çanakkale Boğazı’nın ortasına doğru uzayıp giden, birbirine yaklaşık dört metre  uzaklıkta iki zincir bulduk. Zinciri bir süre takip ettikten sonra, 10’ar metre aralıklarla üzerine asılmış, varil şeklindeki sac şamandıraları gördük. İşte o an çok heyecanlandım, fotoğraf çekerken ellerimin titrediğini hissediyordum. Çünkü karşımızdaki, Birinci Dünya Savaşı’nda kullanılan denizaltı savunma ağlarının bir parçasıydı. Çanakkale Savaşı sırasında  kullanılmış bu ağlara rastlamak kesinlikle olağandışıydı. İşin ilginç yanı, üzerinden onca zaman geçmesine  rağmen bazı şamandıraların çürümemesi ve içlerinde kalan hava sayesinde dibe batmamasıydı.

Bu heyecan verici keşfin başlangıcı, araştırmacı ve yazar Selçuk Kolay’ın çalışmalarına dayanıyor. Kolay, yıllardır Çanakkale Boğazı ve çevresinde Birinci Dünya Savaşı sırasında batırılmış ve o güne dek izlerine rastlanmamış gemi ve denizaltıların yerlerini sonar aracılığıyla tek tek belirliyordu. Yaptığı çalışmaları 2013’te Derinlerden Yansımalar: Çanakkale Savaşı Batıkları isimli kitapta topladı. Böylece, tarih boyunca çeşitli savaşların yaşandığı Çanakkale sularındaki batıkların hikâyesi ilk kez bir kitapta gözler önüne serildi. 2013 yazında, bu kitap için yapılan çalışmaların bir kısmına katılarak fotoğraflar çekmiş ve bazı bölümlerine katkıda bulunmuştum. Bu çalışmalardan biri de Birinci Dünya Savaşı sırasında Çanakkale’de batmış olan İngiliz HMS E7 denizaltısı batığını bulmayı kapsıyordu.

Bir kaynakta verilen batış koordinatı, denizaltının Akbaş Koyu çevresinde olabileceğine işaret ediyordu. Bu bilgiye dayanarak, 2013 Eylül’ünde araştırma ekibimiz bu sularda çalışmalara başladı. Deniz dibi yan taramalı sonar sistemi kullanılarak taranıyordu. Eceabat’a 11 kilometre uzaklıkta olan koyda, kiralanan tekneye cihazları monte ederek çalışmaya başladık. İlk olarak koyun dış tarafında belirlenen bölge tarandı, ancak E7’nin izine rastlayamadık. Bunun üzerine Akbaş Koyu içinde görüntüleme çalışmaları yapıldı. Bu bölgede, bugün Kıyı Emniyeti’ne ait olan iskelenin hemen açığında Tenedos ve Chios adlı gemilerin batıklarının olduğu biliniyordu. Koya dökülen Kayaaltı Deresi açıklarında da 10 metre derinlikte yandan çarklı Tuzla gemisi (eski adıyla Worthington Belle) batığı bulunuyordu. Ancak sonar ekranına bu beklenen batıkların yanı sıra, koyun ortasında bulunan ilginç bir obje de yansımıştı. Uzun bir tel üzerine dizili gece fenerlerini andıran bu görüntü acaba nasıl bir objeye aitti? Merakımızı gidermek üzere ertesi sabah dalış planladık.

Denizaltı savunma ağlarından geriye kalan bir bölüm, Akbaş Koyu’nda 12-16 metre derinlikte yatıyor.

Dalış günü erken saatlerde bizi şiddetli bir sağanak yağmur karşıladı. Sabahın ilerleyen saatlerinde güneş açtı, ama Akbaş Koyu’na dökülen Kayaaltı Deresi ile akan çamur denizi bulandırmıştı. Koşullar ne olursa olsun, dalış eşim İsmail Sarı ile bu ilginç objenin gizemine son vermek üzere dalış yapmaya karar verdik. Hazırlanıp suya girdiğimizde beklediğimiz üzere görüş uzaklığının kısıtlı olduğunu gördük. Dibe indiğimizde, koydan Çanakkale Boğazı’nın ortasına doğru uzayıp giden, yazının başında bahsettiğim o iki zinciri bulduk!

Savaş sırasında Nara Geçidi’ne kurulan ve bu zincirlerin de parçası olduğu denizaltı savunma ağları, İtilaf ülkelerine ait denizaltıların boğazı geçmesini engelleyecek etkin bir hat oluşturmuştu. Sualtına gerilen ağları yüzdürecek şamandıralar İstanbul’dan, zincirler ise çeşitli tersanelerden getirilmişti. 28 Temmuz 1915’te bu hat, 60-70 metre derinliğe inebilecek şekilde boğazın derinliklerine döşendi. Savaştan sonra Nara Geçidi’ni savunmuş olan ağlar İtilaf kuvvetleri tarafından toplanmıştı. Bulduğumuz zincirler gösteriyordu ki, ağların Akbaş Koyu içinde kalan bölümüne kimse dokunmamıştı.

Derinlere Saygı Topluluğu isimli sivil toplum örgütü, Halep vapuru şehitleri anısına, Kasım 2010’da Akbaş Koyu’nda bir anı dalışı gerçekleştirmişti. Fotoğrafta yapımcı Mert Gökalp, bu etkinliği belgelerken görülüyor.

Tarihi bir ana tanıklık etmenin mutluluğuyla çalışmalarımızı tamamlayarak Akbaş Koyu’ndan ayrıldık. E7 denizaltısını bulamamıştık, ama onun takıldığı ağların bir uzantısını bulmak ekibimize güzel bir armağan olmuştu. Ancak bulanık sular istediğimiz kalitede çekim yapmamızı engellemişti. Bunun gerçekleşmesi için yedi yıl bekleyecektim. Bu süre içinde E7 denizaltısı da Nara Burnu’na yakın bir mevkide 93 metre derinlikte bulunacaktı.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN KASIM 2020 SAYISINDA. SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

ATLAS KASIM 2020

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap