Anasayfa Gündem Uzayda kadınlar

Uzayda kadınlar

Meltem

NASA’nın uzay aracı Perseverance dün Kızıl Gezegen Mars’a iniş yaptı… Gündem uzay yolculuğu Peki, uzaya giden ilk kadın kimdi? Atlas arşivinden “Uzayda Kadınlar” başlıklı yazıyı yeniden hatırlayalım:

328 gün ile tek seferde uzayda en fazla kalan kadın astronot unvanını kazanan Christina Koch, geçen ay Dünya’ya döndü. Ancak kadınların uzayda yer edinme yolculuğu kolay olmadı. Berfin Dağ ve NASA’dan Dr. Umut Yıldız beraber yazdı.

Yazı: Berfin Dağ – Dr. Umut Yıldız  NASA / JPL – Caltech

Atlas Mart 2020

Bugüne dek 41 ulustan toplam 565 astronot uzaya gitti. Bu astronotların 500’ü erkek, 65’i kadın. Şu anda Dünya yörüngesinde, Uluslararası Uzay İstasyonu’nda çalışan üç astronottan biri kadın. Ancak kadınların uzay yolculuğu uzun bir serüven. Hikâye de uzaya giden ilk kadın Valentina Tereşkova ile Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nde başlıyor.

16 Haziran 1963’te “Vostok 6” misyonu ile uzaya giden Sovyet uzay programı kozmonotu Tereşkova, aynı zamanda bu ayrıcalığa erişen en genç kadın (uzaya çıktığında 26 yaşındaydı). Bu misyondan bir sene önce NASA, astronot olmak için başvuru yapan kadınları, “Kadın astronotlar için bir programımız yok, böyle bir planımız da yok” diyerek reddediyordu. Sovyet kozmonot Yuri Gagarin’in uzaya giden ilk insan olmasının ardından ABD’nin uzay yarışında bir ilki üstlenmek amacıyla kadın pilotlara astronot eğitimi verileceği haberleri çıksa da, Amerikalılar -ileride anlatacağımız farklı sebeplerden dolayı- bunu gerçekleştiremediler. Ama bu haber Sovyetler’i harekete geçirmeye yetmiş, hatta kozmonot eğitimlerinin yöneticisi Nikolay Kamanin günlüğüne şu cümleleri yazmıştı: “Uzaydaki ilk kadının Amerikalı olmasına izin veremeyiz. Bu, Sovyet kadınlarının yurtsever duygularına bir hakaret olacaktır.”

Tereşkova yoksul bir ailede büyümüş, henüz iki yaşındayken babasını savaşta kaybetmiş, liseden sonra bir fabrikada işe girmiş ve uzun yıllar burada çalışmıştı. Aynı zamanda Sovyetler Birliği Komünist Partisi’ninaktif bir üyesiydi. Paraşüte ilgisi de bu dönemlerde başladı ve uzaya gitme hayali olmamasına rağmen paraşüt yarışmalarındaki fiziksel başarısıyla adını duyurdu. Kozmonot programının dikkatini çeken de bu güçlü “Sovyet kadını” imajı oldu. Dönemin Sovyet lideri Nikita Kruşçev’in aradığı “hikâye”ye tam olarak uyuyordu. Kruşçev, beş kadın finalist arasından onu bizzat seçmişti.

Uzaya çıkan ilk kadın, Sovyet kozmonot Valentina Tereşkova (1963).

16 Haziran 1963’te “Vostok 6” aracı Tereşkova’yı uzaya götürmek üzere hazırlandı. Yedeği İrina Solovyova da kozmonot giysisi içinde bir aksilik çıkması halinde hemen yerine geçmesi için hazırda bekletildi. Burada küçük bir not: Yuri Gagarin vaktiyle kendisini rokete taşıyan otobüsteyken tuvaleti gelince, oracıkta tekerleğin yanında ihtiyacını gidermişti. Bugün bile kozmonotlar arasında devam eden bu “geleneği”, şans getirmesi için Tereşkova da sürdürmüştü. Nihayet uzay aracı ateşlendi ve Tereşkova uzaya çıkan ilk kadın oldu. Dünya’nın çevresinde neredeyse üç gün boyunca 48 kez dolanan kozmonot, halen “uzaya solo görevle giden tek kadın” unvanını taşıyor. Yedeği Solovyova mı? Maalesef hiçbir zaman uzaya gidemedi.

REGL PARANOYASI!

Sovyetler Birliği ikinci kadın kozmonotu Svetlana Savitskaya’yı 19 yıl sonra 1982’de uzaya gönderirken, ABD bu konuda hâlâ harekete geçmemişti. Nihayet 1983’te ABD’nin ilk kadın astronotu Sally Ride, uzaya giden üçüncü kadın olarak tarihteki yerini aldı. Amerikalıların yarışta bu kadar geri düşmelerinin nedeni aslında sağlıkla ilgili bir paranoyaydı. Ne de olsa uzaya gönderdikleri insanları canlı bir şekilde geri getiremedikten sonra Sovyetler’e teknolojik üstünlük göstermenin bir anlamı yoktu. Olası bir kaza bütün uzay programına gölge düşürebilir, hatta iptaline bile neden olabilirdi. Bu yüzden risk almakta zorlandılar, sonu gelmez testler ve güvenlik önlemleri nedeniyle insanlı uzay yolculukları hiç de kolay gerçekleşmedi.

1960’ların başında, yani insanlı uzay programının ilk zamanlarında astronotlar, aşırı zorlu testleri geçen hava kuvvetleri pilotları arasından seçiliyordu. Uzay tarihçisi Amy Shira Teitel’in aktardığına göre, kadın pilot Jerrie Cobb da hemcinslerinin bu zorlu sınavı geçip geçmeyeceği konusunda test edilmek üzere astronot akademisine çağrılmıştı. Cobb, erkeklere yapılan testlere ek olarak jinekolojik teste de girdi ve tamamından başarıyla geçti. Onun ardından 18 kadın pilot daha aynı deneyimi yaşadı. Aralarından 13’ü başarılı olarak astronot adayı oldu. Bu, erkek pilotların başarı oranından yüksekti. 

Ancak buna rağmen, kadınlarla erkekler arasındaki bir fark ABD uzay programında paranoya yarattı: Regl!

Astronotların uzayda kan dolaşımının etkilendiği gözlenmişti. Dünya yüzeyinde kanın kalpten pompalanması ve dolaşımı, yerçekimiyle beraber belli bir düzende gerçekleşiyor. Uzayda ise mikro yerçekimi sebebiyle kalp tembelleşiyor ve kan gövde ve kafada daha çok birikiyor. Regl döneminde de kanın vücudun yukarısında, yani rahimde toplanmasının ölüme yol açıp açmayacağı sorusu büyük bir sorun haline gelmişti. İşte bu nedenle 1964’te kadın astronot programı bir anda sona erdirildi. Ta ki, 1978’de altı kadın, astronot akademisine seçilene kadar… 

Ama regl hâlâ gündemdeydi. 18 Haziran 1983’te Sally Ride iki haftalık bir görev için “Challenger” ile uzaya gönderilmeden önce kendisine “100 tane tampon yeter mi?” diye soran mühendislere şaşkınlıkla bakacak ve onları sadece yarısını yanına almaya ikna edecekti. Günümüzde aylarca uzayda kalan kadın astronotlar, bu düşüncenin bir paranoya olduğunun anlaşılmasına yardım etti. Kadın astronotların uzun süreli uzay yolculuklarında, regl döneminde yaşanabilecek olası sorunlara çözüm olarak hormon ilaçları, yani âdet geciktiricilerin kullanılması öneriliyor. 

Uzaya çıkan ilk Amerikalı kadın Sally Ride, iki haftalık görev için uzaya gönderilmeden önce kendisine “100 tane tampon yeter mi?” diye soran NASA görevlisine şaşkınlıkla bakakalmıştı.

 

KANSER RİSKİ

Uzay yolculuklarında atmosfer dışına çıkılması, maruz kalınan radyasyon dozunu da artırıyor. Bilim yazarı Miriam Kramer’in NASA Astronot Birliği’nin eski başkanı Peggy Whitson ile yaptığı bir röportajda, astronotlara biçilen görev süresinin, yaşamları boyunca kanser riskini en fazla yüzde 3 oranında artıracak doz baz alınarak belirlendiğinden söz ediliyor. Her iki cins radyasyondan aynı oranda etkilense bile, kadınların meme, yumurtalık ve rahim ağzı kanserlerine yakalanma risklerinin daha fazla olması ekstra bir sorun olarak görülüyor. Bu nedenle kadınların maruz kalabileceği radyasyon alt limiti, erkeklere göre yüzde 20 daha düşük ayarlanıyor. Bu da kısa süreli misyonlarda kadınları daha çok etkiliyor.

Bazı bilim insanları bu limitlerin gereğinden fazla kısıtlayıcı olduğunu düşünse de, NASA’nın güvenlik önceliği sebebiyle konunun çözümü yine vakit alacağa benziyor. Uzun uzay yolculuklarının, örneğin Mars’a yapılacak en az altı aylık bir yolculuğun, kadın-erkek fark etmeksizin kanser riskini yüzde 3’ün üzerine çıkaracağı biliniyor. Yani her durumda, uzay aracını koruyacak kalkan teknolojisinin de çok daha fazla geliştirilmesi gerekiyor.

Uzayda tek seferde en uzun süre kalan kadın olan ABD’li astronot Christina Koch, Dünya’ya döndüğü Soyuz MS-13 kapsülünden çıkarılıyor (Şubat 2020, Kazakistan). Fotoğraf: Alexander Ryumin\Tass – Getty Images

KADIN UZAY YÜRÜYÜŞÜ

Uluslararası Uzay İstasyonu yıllardır kadın astronotları ağırlıyor. Erkekler gibi kadınların da uzayda giydikleri her parça maksimum hareket özgürlüğü verecek şekilde tasarlanıyor. Sadece istasyon içinde değil, dışında yapılan uzay yürüyüşlerinde de giysi ve hassas işlemlerin yapıldığı eldivenlerin uygun rahatlıkta olması gerekiyor.

Çok sık olmasa da bugüne kadar 42 kadın uzay yürüyüşü yaptı. Mart 2019’da Anne McClain ve Christina Koch tarafından yapılması planlanan ve tamamı kadınlardan oluşacak ilk uzay yürüyüşü ise kıyafet engeline takıldı. Kadınlar için “orta” bedende tek bir uzay giysisi olduğu için (diğer giysiler “geniş” bedendi), McClain’in yerini son anda Nick Hague aldı. Bu bile uzay yolculuklarının hâlâ erkekler baz alınarak planlanıp tasarlandığını gösteriyor. Neyse ki Ekim 2019’da Christina Koch ve Jessica Meir tamamı kadınlardan oluşan ilk uzay yürüyüşünü yaptı. Ekibin amacı, çalışmayan bir pil şarj/deşarj ünitesinin değiştirilmesiydi.

60’larda uzay alanında çalışma şansı bulabilen kadınlardan Ann R. McNair ve Mary Jo Smith, Pegasus Uydusu maketi ile (1964).

Bu ekipten Christina Koch bir de rekor kırdı ve 328 gün ile uzayda tek seferde en uzun süre kalan kadın unvanını aldı. 6 Şubat 2020’de Dünya’ya geri dönen Koch, uzayda kanser araştırmalarına öncülük eden protein sentez profili deneyleri yaptı. Mars gibi uzun süreli yolculukların kadınlara etkisine dair çalışmalara da büyük katkıları oldu.

Evrene dair kısıtlı bilgimizi genişletecek olanlar, gezegenimiz üzerindeki tüm insanlık. Onu cinsiyetine, cinsel yönelimine, rengine, ırkına göre ayırmak dünyayı beyin gücünü tümüyle kullanmaktan mahrum bırakıyor. Bilim, teknoloji, matematik, sanat ve diğer bütün dallarda çalışmayı hiç bırakmayan kadınlar sayesinde bugün kadınlar daha güçlü, her şey daha güzel. Gelecek, bundan daha güzel olacak.

AY’A GİDECEK İLK KADIN

ABD başkanı Donald Trump göreve geldiği yıl ABD’nin Artemis Projesi ile 2024’te Ay’a döneceğini ve uyduya gidecek ilk grupta bir kadın astronot olacağını duyurdu. 2017 yılında 18 bin 300 başvuru arasından seçilen 13 kişi, iki yıllık astronot eğitimlerini tamamladı. Altı kadın, yedi erkekten oluşan mezunlardan en dikkat çekeni, Almanya doğumlu İran asıllı ABD vatandaşı Jasmin Moghbeli. 36 yaşındaki yetenekli pilot, böylece, çok merak edilen “Ben de NASA’da astronot olabilir miyim?” sorusuna da cevap vermiş oldu. Hem de Ay’a gidecek ilk takımda yer alma ihtimaliyle birlikte!

GÖLGEDE KALMIŞ KAHRAMANLAR

Hep uzaya çıkan kadınlardan bahsettik, ancak uzay çalışmalarında çok büyük katkıları olan binlerce kadını da unutmamak gerek. NASA’nın onlarca erkek astronotu Ay’a götürdüğü Apollo Uzay Programı’nın uçuş yazılımını geliştiren bilgisayar bilimci Margaret Hamilton’dı. Ama özellikle gölgede kalmış bir grup var ki, ABD başarılı bir şekilde uzaya çıkmasını onlara borçlu. 1960’larda kadınlara yönelik büyük bir ayrımcılık söz konusuydu, ama daha da zorlusu siyah kadın olmaktı.

NASA’nın, Sovyetler Birliği’yle uzay yarışı başladığında bilgisayarlar yeni yeni ortaya çıkıyordu. Tabii bilgisayar yerine, odaların tümünü kaplayan dev hesap makineleri demek daha doğru olur. Bu makinelere de güvenilmez, bir insan tarafından hesap yapılması sağlanırdı. Bu dönemde, yörünge hesabı gibi zorlu işlemleri yapan “bilgisayar kadınlar” vardı. Bu döneme dair NASA’nın da onayladığı “Hidden Figures” (Gizli Sayılar) filmini izlemenizi kesinlikle tavsiye ederiz!

 

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap