Okyanus ötesinden gelen kasırga haberlerine yıllardır alışmıştık. Ancak Nisan 2012 ortasında İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerimizde yaşanan anormal fırtınalar hayatı felce uğratınca herkesin kafasında bir soru işareti oluştu. Uzay Sezen, iklim uzmanlarına danıştı, Atlas okurları için Akdeniz Bölgesi’ndeki kasırga senaryolarını araştırdı.
Atmosferbilimciler 2004 ve 2005 yıllarını kasırga oluşumu açısından “muhteşem yıllar” olarak anıyor. Özellikle 2005 yılında o kadar çok kasırga oluştu ki, adlandırmada kullanılan alfabetik isimler bitti. Fırtınaların adlandırılmasına Yunan alfabesiyle devam edildi. Atlas Okyanusu kasırga mevsiminde, 2004 yılında Kosta Rika yağmur ormanlarında arazi çalışmalarımı yürütüyordum. Aralarında 10. Enlem’e kadar inerek en güneydeki kasırga unvanını taşıyan İvan Kasırgası da dahil art arda gelişen dokuz şiddetli alçak basınç sisteminin etkilerini bizzat yaşadım. Kasırgalar öylesine güçlüydü ki, tüm Orta Amerika bölgesindeki nemi çekerek yağmur ormanını adeta kurutmuştu. Bataklıklardaki su düzeyi çok düştüğü için sukaplumbağaları savunmasız kalmış ve jaguarlara gün doğmuştu. La Selva Biyoloji İstasyonu’ndaki çalışma bölgemde puma ve oselot ayak izleriyle ara ara karşılaşıyordum. Bir sabah araziye giderken 150 kiloluk bir kedinin ayak izleriyle karşılaşınca dolaşım sistemimde nasıl bir hızlanma yaşandığını siz düşünün. Durumu bildirir bildirmez ayak izinin alçı kalıbı alındı ve bölgeye foto kapanlar kuruldu. Erkek bir jaguarın bataklıktaki sukaplumbağalarına dadandığı belgelendi. Kasırgaların getirdiği hava değişimi jaguar gibi tepedeki avcıların davranışını yönlendirerek ekosistem içindeki yaşam birliklerini derinden etkileyebiliyor. Çok daha güçlü olan 2005 kasırga mevsimi de Amazon Havzası’nda benzer nedenle kuraklığa yol açmıştı. Biyologlar derin evrimsel zamana yayılmış olayların yanı sıra yakın dönemde olup biten ekolojik zaman ölçeğindeki olaylarla da ilgilenirler. Küresel ısınmanın yol açtığı iklim değişimi, ekolojik zaman süreci içinde canlı evrimine yön veren kuvvetler arasında en etkililerinden biridir.
Bol Ünlemli Fırtına Haberleri
Türkiye’den 18 Nisan 2012’de bol ünlemli fırtına ve çöl tozu haberleri gelmeye başladı. Ankara’da çekilen amatör videolara bakınca içinde uzun yıllar yaşadığım kenti tanıyamadım. Ankara değil Bağdat’tı sanki! Ertesi gün NASA’nın MODIS Aqua-Terra ikiz uydularının görüntü arşivinde bir tarama yaptım. Birleştirilmemiş fotoğraflarda 16-18 Nisan tarihleri arasında bulutların tıpkı Atlas Okyanusu kasırgalarındaki gibi ortasında göz yapısı barındıran ters saat yönündeki sarmal yapıya dönüştüğünü gözlemledim. Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Cemal Saydam’ın bloğunda yayınladığı geniş ölçekli bir fotoğrafı görünce olayın kapladığı coğrafyayı kavrayabildim. Sistem o kadar büyüktü ki, Kuzey Afrika’dan kaldırdığı çöl tozunu Karadeniz üzerinden Ukrayna’ya kadar savuruyordu. NASA’nın Goddard Uzay Uçuş Merkezi’nden MODIS uydu sistemleri proje yürütücüsü Jeffrey Schmaltz ile yaptığım hızlı bir yazışmayla o günlere ilişkin yüksek çözünürlüklü birleştirilmiş görüntülere ulaştım. Uydu fotoğraflarında 16 Nisan’da Adriyatik Denizi üzerinde oluşmaya başlayan alçak basınç sisteminin 17 Nisan’da hızını artırarak göz yapısı geliştirdiği görülüyor. Ertesi gün sistem daha da şiddetlenerek Ege Denizi’ne geçiyor. Kandilli Rasathanesi’nin ölçümlerine göre basınç 970 milibara kadar düşmüş. Karşılaştırma için 2004 İvan Kasırgası’nda ölçülen en düşük değerin 910 milibar olduğunu belirtelim. Rüzgâr hızının Marmara Denizi üzerinde saatte 120 kilometreye kadar çıktığı rapor edildi. Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fiziki Coğrafya Bölümü’nde meteoroloji ve iklim konusunda çalışmalar yürüten Prof. Dr. Murat Türkeş bu hava olayını kuzeyden bağlantısı kopmuş alçak basınç yapısının yol açtığı bir orta enlem siklonu (şiddetli fırtına) olarak tanımladı.
Böylesi şiddetli bir alçak basınç sistemini ne kadar değişik olsa da Atlantik kasırgaları ile karşılaştırmamak elde değil. En büyük fark fırtınanın deniz yüzeyi sıcaklığı ile beslenmediği. Akdeniz tüm gezegeni batıdan doğuya doğru eserek saran jet akımının sürekli etkisi altında. Anadolu batıdan üzerine akan bulut nehrinin ortasındaki iri bir kaya gibi davranıyor. Jet akımı ara ara tıpkı bir tropikal kasırga gibi saat yönünün tersinde girdaplar oluşturmaya eğilimli. Şu ana kadar kayda geçen Akdeniz kasırgaları çok ender de olsa bu yolla oluştu. Sistemdeki bir başka fark yağış bakımından zayıf olması. Örneğin 2005 Katrina Kasırgası bir gün içinde İstanbul’a bir yılda düşen yağışın yarısı büyüklüğünde yağışlara neden olmuştu. Max Planck Enstitüsü Meteoroloji Bölümü’nde araştırmacı Deniz Bozkurt ısınma ile adeta bir kule gibi doğrudan yükselen düşey derinliği çok büyük olan bulutların (kümülonimbus bulutları) davranışını anlamanın önemini vurguluyor. Bozkurt’a göre Akdeniz Havzası’nın küçüklüğü ve güneyinin kuru hava içeren çöllerle kaplı oluşu zayıf yağış yükünün ana nedeni. Nem Doğu Akdeniz Havzası’na atmosfer bloklaması denilen, kuzeyden güneye açılan bir olukla girebilir. Bozkurt “eğer fırtına Kasım 2011’de Fransa’da olduğu gibi Atlantik’ten gelen nemli hava ile beslenseydi ağır yağışlar görebilirdik” diyor.
Yukarıda saydığım farklara karşın sistemin Atlantik kasırgalarıyla ortak bir yanı da var. Afrika’dan kalkan çöl tozunun Atlas Okyanusu üzerindeki kasırgaları yatıştırdığı biliniyor. Düşük basınç sisteminin 16 Nisan’da, İyon Denizi üzerinde oluşurken özellikle Libya’dan kaldırdığı tozu doğrudan kendine çekerek kasırgalaşmayı bastırdığı görülüyor. Ertesi gün sistem kuzeye Adriyatik Denizi’ne yönelirken tozun etkisinden kurtulmaya başlıyor. 18 Nisan’da Ege’ye geçtiğindeyse Midilli Adası açıklarında tozun etkisinden kurtularak şiddetini artırıyor.
Akdeniz’de Fırtına Senaryoları
Tropikal kuşaktakilerle boy ölçüşebilecek bir Akdeniz kasırgasının oluşum senaryosu nedir? 18 Nisan’dakine benzer bir sistem deniz suyu sıcaklığı ile beslenirse Atlas Okyanusu ile karşılaştırıldığında bir kaşık su gibi görünen Akdeniz’de kasırga koparabilir mi? Atlantik kasırgaları deniz yüzey sıcaklığı 26 dereceyi aşınca oluşuyor. Küresel ısınma giderek daha fazla sayıda ve artan şiddetteki kasırgalara yol açıyor. Akdeniz’de yüzey sıcaklıkları ağustos ve eylül aylarında artık rahatlıkla 30 derecenin üzerine çıkıyor.
Dolayısıyla bilgisayar modelleri bu zaman dilimindeki hava koşullarına odaklı. İspanya’nın Castilla-La Mancha Üniversitesi Çevre Bilimleri Bölümü’nden Dr. Miguel Angel Gaertner’ın 24 Ağustos-1 Eylül arasındaki Akdeniz yüzey sıcaklıklarından yola çıkarak geliştirdiği bir iklim modeli tropikal özellikteki bir kasırganın nasıl oluşabileceğini gösteriyor. Hesaplamalara göre kasırganın yıkıcı etkisinin en yoğun olarak hissedileceği bölge Girit Adası’nın güneybatısı. Girit’in güneyi, birden yükselen dağların perdelemesi ile yönü değişen rüzgârların oluşturduğu, saat yönünde dönen Lerapetra Sıcak Su Girdabı’na da ev sahipliği yapar. Oluşan bir kasırga Lerapetra Girdabı üzerinden geçerse daha güçlenerek Ege’ye yönelebilir. Katrina Kasırgası da 2005’te benzer biçimde Meksika Körfezi içindeki “loop current” sıcak su akıntısı üzerinden geçerek dehşetli yıkıcı gücüne ulaşmıştı.
Akdeniz’in yüzeyi Atlas Okyanusu gibi kesintisiz değil. Çevresindeki sıradağlar (Alpler ve Toroslar), girinti yapan denizler (Ege ve Adriyatik), yarımadalar (Balkanlar ve İtalya), aralara serpişmiş adalar (Girit ve Kıbrıs) ile birlikte dikeyde ve yatayda çeşitlilik gösteriyor. Dolayısıyla, oluşan bir kasırganın davranışını tahmin ederek önlem alabilmek Türkiye gibi altyapı sorunlarını çözememiş ülkeler için çok büyük bir önem taşıyor. Isınan bir dünyada aşırı hava olaylarının sıklığı ve şiddeti artıyor. Deniz taşımacılığının güvenliği bir yana, barajlar ve HES’ler gibi inşası pahalı ve yıkılması durumunda çok büyük zarar verecek yapıların karşılaşacağı riskler mutlaka gözden geçirilmeli. “Yakın gelecekte oluşabilecek bir Akdeniz kasırgasının yaşatacağı yıkımlara hazırlıklı mıyız” sorusu 18 Nisan’dan beri hepimizin başı üzerinde sallanan bir Demokles’in kılıcı niteliğinde n
Dr. U. Uzay Sezen GeorgIa Üniversitesi Bitki Genom Haritalandırma LaboratuVarı araştırmacısı.
Yazı: U. Uzay Sezen
Fotoğraf: Küresel ısınmayla artan deniz yüzey sıcaklıkları ağır yağış taşıyan kümülonimbüs bulutlarını besleyerek kasırgaların sıklığını ve şiddetini artırıyor.
Atlas Eylül 2012 / Sayı 234
Foto Galeri
[Not a valid template]