Petrol “yiyen” bakteriler, arseniği depolayan eğreltiotları, toksik maddeleri toplayan susümbülleri… İnsanoğlunun kirlettiği dünyayı onlar temizliyor.
Yazı: Selcen Pirge
ATLAS ŞUBAT 2013 / SAYI:239
British Petroleum’un (BP) Meksika Körfezi’ndeki Deepwater Horizon platformunda 2010 tarihinde meydana gelen patlama ve yangının ardından platform batmış ve yüz binlerce varil petrol körfeze yayılmıştı. Kısa süre önce yapılan basın açıklamasında, Amerika’nın Rochester ve Texas A&M üniversitelerinden araştırmacıların, patlamadan sonraki beş ayda mikroorganizmaların en az 200 bin ton petrolü ve doğalgazı ortadan kaldırdığını tespit ettikleri belirtildi.
Dünya yüzünde, endüstriyel ve tarımsal atıklarla kirlenen gezegenimizi temizleyen, ekosistemleri yenileyen çok sayıda “temizlikçi” organizma var. Özellikle son yıllarda yapılan çalışmalar, tehlikeli atıkların temizlenmesinde mikroorganizmaların çok önemli rol oynadığını gösterdi. Farklı ortamlarda yaşayan o kadar çok çeşit mikrop var ki, çoğu kez atıklar bu organizmalar tarafından ayrıştırılıyor ya da daha az zararlı hale dönüştürülüyor. Brigham Young Üniversitesi’nden Prof. Byron Adams şöyle söylüyor: “Toprakta yaşayan organizmalar bizim için önemli türlü türlü işi yapıyor. Atıklarımızı, toksik kimyasallarımızı ayrıştırıyor, zararsız hale getiriyor; suyumuzu arıtıyor; erezyonu önlüyor; verimliliği yeniden sağlıyor.” Prof. Adams ile birçok kuruluştan bilim insanlarının yer aldığı bir araştırma ekibi, tropik ormanlardan Antarktika’ya ve çöllere dünyanın 16 bölgesinden toprak örneği aldı; her örnekteki organizmaların genlerini inceledi ve analiz sonuçlarını Ocak 2013’te ünlü akademik dergi PNAS’ta yayımladı.
Bazı mikroorganizmalar klorlanmış çözücüler, tarım ilaçları gibi kirleticileri ayrıştırıyor, bazıları da demir, alüminyum gibi metallerin oksitlerini, hatta uranyum gibi radyoaktif elementlerin oksitlerini “soluyor”. Örneğin, ihtiyacı olan oksijeni suda çözünür uranyumdan alan bir bakteri, bunu uraninite mineraline dönüştürüyor. Sonuçta radyoaktif madde çöküyor ve yeraltı suyundan yavaş yavaş süzülüyor. Geobacter de, bu şekilde radyoaktif atıklarla kirlenmiş yeraltı sularını temizleyen bir bakteri. Bedenine bağlı uzun, elektrik telleriyle elektron transferi yapıyor, uranyumu dönüştürüyor. Proteinden yapılmış olmalarına rağmen tellerinin metal teller kadar iyi iletken oldukları belirtiliyor.
Çevreye yayılan ağır metal atıkları, yoğun endüstrileşmenin yol açtığı sorunlardan biri. Kirlenmiş alanların ağır metallerden arındırılmasında bitkiler de kullanılıyor. Bazı bitkiler, toprak ve sudan zehirli metalleri topluyor ve daha az zehirli hale dönüştürerek depoluyor. Mesela birçok bitki türü, çok zehirli Krom VI alıp 1000 kat daha az zehirli olan Krom III haline getiriyor. Bitkilerin çoğunda, ortamdaki metalleri dokularından uzak tutan mekanizmalar var. Oysa, metal toplayıcı bitkiler, fazla miktarda metal depoluyor ve zehirlenme belirtisi de göstermiyor. Peki, nasıl zehirlenmiyorlar? Bir süre önce Purdue Üniversitesi’nden araştırmacılar bu bitkileri çevreleyen esrar perdesini araladı. Nikel toplayıcı thlaspi çiçeğini inceleyen Dr. David Salt ve ekibi, çoğu bitkide görülen standart enfeksiyona karşı savunma sisteminin thlaspi’de bulunmadığını ve bitkiyi hastalıklardan koruyanın nikel olduğunu keşfetti. Bitkiyi nikelin zararlı etkilerinden koruyan ise, güçlü bir antioksidan olan glutasyon.
Kavak ağacı, insan sağlığı için tehlikeli olan trikloretilen gibi çözücülerle kirlenmiş alanların ıslahında, bildiğimiz çimen petrolle kirlenmiş toprağı temizlemede kullanılıyor. Pteris vittata türü eğreltiotları, çok kısa bir süre içinde sudaki arseniği bünyesine alarak daha az zehirli hale getirip depoluyor. Opuntia ficus-indica türü kaktüs içme suyunu arıtıyor. Bu, Türkiye’de de yetişen hintinciri, dikenli incir gibi adlarla tanınan bir kaktüs. Bir zamanlar Latin Amerika topluluklarının sularını temizlemede kullandıkları kaktüsün ağdalı özü kumu, tortuyu ve arseniği ayırıyor. Böylece bir kum filtresi ile sudan çıkarılmaları mümkün oluyor. Güney Florida Üniversitesi’nden Doç. Dr. Norma Alcantar, kaktüs özüyle bazen sudaki arseniğin yüzde seksenini çıkarabildiklerini söylüyor. Kaktüsün özünün arıtılmamış suya eklenmesiyle bakterilerin de dibe çöktüğü belirtiliyor.
Meksika Körfezi’deki patlamadan sonra, mikroorganizmaların petrolü daha hızlı ortadan kaldırması için denize yaklaşık yedi milyon litre petrol dağıtıcı sentetik madde karıştırıldı. İki ay kadar önce, Amerika’nın Georgia Teknoloji Enstitüsü bu kimyasalın dökülmesi ile petrolün 52 kat daha toksik hale geldiğini açıkladı. Doç. Dr. Alcantar ve ekibi, petrol sızıntılarında kullanılan bu zehirli kimyasal yerine, aynı işlevi görecek zehirsiz Opuntia ficus-indica özünün kullanılıp kullanılamayacağını araştırıyor.