Balıkesir Delice köyündeki mağaralarda bulunan çizimler tarihöncesi ritüelleri gösteriyor.
Tahribata açık kaya resimleri Kuzeybatı Anadolu’daki ilk örnekler.
Yazı ve Fotoğraflar: Mustafa Şahin
Uludağ kaya resimleri Marmara Denizi çevresinde daha önce bilinmeyen bir kültürün izlerini yansıtırken arkeoloji dünyasında bu yöndeki araştırmalara da ivme kazandırmaya aday gibi görünüyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın izni ile Uludağ Üniversitesi adına sürdürdüğümüz Bursa ve ilçelerinde kültür envanteri çalışmamızın Büyükorhan ilçesi bölümünde arazi taramaları devam ederken, bize mihmandarlık yapan Şahin Şen ve Tanju Şipal, duvarında bazı resimlerin bulunduğu iki mağara bildiklerini ve bu mağaraların defineciler tarafından zaman zaman altın bulmak amacıyla dinamitlenerek tahrip edildiğini söylediler. Bu bilgi üzerine söz konusu mağaralara doğru yola koyulduk.
Her iki mağara da Mustafakemalpaşa Çayı’nın güneyinde, birbirlerinden yedi kilometre kadar uzaklıkta, çaydan yaklaşık bir kilometre daha içeride yer alıyor. Balıkesir ili, Dursunbey ilçesi Delice köyü sınırları içerisindeki bu alan yasal araştırma alanımızın dışında kaldığı için çalışma ön belgeleme ile sınırlı tutulmuş ve durum Balıkesir Müzesi’ne bildirilip kaya resimleri ve mağaralar hakkında bilgi ve belgeler iletilmiştir.
Delicenur Mağarası I olarak adlandırdığımız mağaraya tali yoldan 150 metrelik sarp bir inişten sonra varılıyor. Girişi güneye bakan mağaranın doğusunda uzanan sık ağaçlarla kaplı derin vadide, daha sonra Mustafakemalpaşa Çayı ile birleşen bir dere hâlâ akmaya devam ediyor. Giriş genişliği yaklaşık yedi, yüksekliği dört metre olan mağara içeri doğru sadece 20 metre kadar uzanıyor. Yüksekliği giderek alçalan mağarayı, tavanı boyunca uzanan, yüzeyleri kararmış sarkıtlar süslüyor.
Kiremit kırmızısı bir renkte boya ile yapılan kaya resimleri mağaranın girişinde, doğu duvarında yer alıyor. Korunan bölümlerden birisinde geriye doğru kıvrılan uzun boynuzları ile arka arkaya iki keçi ya da geyik benzeri hayvan görülüyor. Ön tarafta daha küçük gösterilen kuyruğunu dik tutarken, daha büyük olan arkadaki kuyruğunu yukarı doğru kaldırıp öne doğru kıvırmış. Betimlerin doğuya doğru devamında insan ve hayvan figürleri bir arada resmedilmiş. Tahrip olmalarına rağmen hayvanlarda bacakların duruşu, beden çizgileri ya da kuyruğun hareketi figürlerin durağan olmadığını ve bir av sahnesinin resmedildiğini düşündürüyor.
Delicenur Mağarası II olarak adlandırdığımız diğer mağaraya, araba yolundan yaklaşık iki kilometrelik bir yürüyüşün ardından, sarp bir yamaçtan 200 metre kadar indikten sonra ulaştık. Girişi doğuya bakan mağaradaki tahribat daha da içler acısıydı. Mağara dinamitle tahrip edilmişti ve 50 santimetre kadar derinlikte dinamit lokumu için açılmış deliklerin birkaçı hâlâ görülebiliyordu. Bu görüntü adeta tahribatın devam edeceğine işaret ediyordu. Mağaranın dış yüzeyinde, niş benzeri, iki sığ oyuk dikkati çekiyor. Sağda, daha derin olan oyuğun giriş kısmında karşılıklı duvar resimleri yer alıyor. Resimlerde yine kiremit kırmızısı ve nadir de olsa sarı renk boya kullanılmış.
Mağara girişinin güneyindeki bir resim alanında yan yana dizili üç stilize insan figürü ayırt ediliyor. Bunlardan birisi merkezde yalnız, diğer ikisi ise sol tarafta birlikte ayakta duruyor. Sağ yanda ise stilize bir bitkisel motif yer alıyor. Ortadaki figür ise kollarını yana doğru açar şekilde cepheden betimlenmiş. Dikdörtgen şeklinde hacimli işlenen vücudu ise aşağı doğru her iki yana genişlemekte. Figür, vücut hatları diğerlerinin aksine kiremit kırmızısı yerine sarı renkte olmasıyla dikkat çekiyor. Bu görünümü figürün diğerlerinden farklı olarak kaftan şeklinde bir giysisi olduğunu düşündürüyor. Sol tarafta yan yana işlenen figürler yine kollarını yana açmış şekilde ayakta duruyor. En soldaki figürün kalça bölümünde, bacaklardan ayrılarak vücudun her iki yanına doğru çan şeklinde açılan bir elbise görülüyor. Olasılıkla dans veya benzeri hareketlerin yansıtıldığı bu kompozisyonun merkezindeki figürü de etrafında dans eden insanlar bulunan “Tanrısal” bir varlık olarak tanımlamak mümkün.
Mağaranın kuzey duvarındaki ikinci resim alanında, merkezinde tanımlayamadığımız bitkisel ve geometrik desenler yer alan başka bir anlatı var. Buradaki sahnenin en üst bölümünde V şeklinde bir desen ile bunun sağında, kıvrılmış şekilde yılana benzer bir motif betimlenmiş. V şeklindeki desenin sol uzantısı üzerinde, yine kollarını yana açmış şekilde duran insan benzeri bir motif bulunuyor. Sahnenin sağa doğru devam ettiği anlaşılsa da bu kesim tahrip edilmiş.
Mağara girişinin her iki tarafında karşılıklı betimlenen bu sahneler mistik bir ayine işaret ederken, burada başak motifine benzer betimlerin olması diğer mağaranın aksine avdan çok tarımla ilgili bir ritüeli akla getiriyor. Paleolitik Çağ’a tarihlenen, 2007 yılında keşfettiğimiz Şahinkaya Mağarası’nın ardından Bursa, Bilecik, Eskişehir Kalkınma Ajansı’nın finansal desteği ile yürütülen araştırmalarda keşfedilen Delicenur I ve II mağaraları Güney Marmara Bölgesi’nin bugüne kadar bilinmeyen başka bir yüzünü ortaya koyarken resimler, bu türlerin içinde Anadolu’nun kuzeybatısından bilinen ilk tarihöncesi örnekleri oluşturuyor. Gelecekte yapılacak daha detaylı araştırmalar Latmos Herakleia’sından sonra Uludağ’ın da tarihöncesi dönemlerde kaya resimleriyle bezeli birçok bilinmeyen köşesini ortaya çıkarabilir.
Prof. Dr. Mustafa Şahin, Uludağ Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü Başkanı.
Atlas 2014 Ocak / Sayı 250