Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Mezopotamya kuşları

Mezopotamya kuşları

Harika Pelin Şengül

Fırat ve Dicle havzaları üzerinde sayısız kuş türü kanat çırpar, buranın sularında beslenir, kuytu köşelerinde yuva kurar, yavrularını büyütür… Atlas’tan Selim Kaya Diyarbakır, Gaziantep, Mardin ve Şanlıurfa’da yıllar boyunca kuşların peşindeydi. İlkbahar ve sonbahar göçlerine, aralarındaki yiyecek rekabetine, bu bereketli coğrafyada yaşama tutunma çabalarına tanık oldu.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: SELİM KAYA

Nisan ayının ikinci haftasında, Diyarbakır’da Fırat Nehri kıyılarından Gaziantep’e doğru yola çıktıktan 15 kilometre kadar sonra bir çiftlik arazisinde ateşli bir beslenme rekabetine rastladım. Tezek yığılı alanda toplanmış yüzlerce kara çaylak (Milvus migrans) ve kızıl çaylak (Milvus milvus), bölgenin yerleşik kuşları olan kaya güvercinleri (Columba livia) ve yarı göçmen sığırcıklarla (Sturnus vulgaris) beslenme kavgasına tutuşmuştu. Hepsi beraber tezek üzerinde oyalanıyor, beslenme esnasında kimi zaman çaylaklar, sayıca çok daha üstün olan sığırcık ve güvercinlerin arasına ani dalışlar yapıyordu. Bu belki de yırtıcı türler olan çaylakların bir yandan da sığırcık ve güvercinleri avlama çabasıydı. Ama sığırcıklar sayı üstünlüklerini kullanıyor; hep beraber çaylakların etrafında dolanarak onları şaşırtmaya çalışıyordu. Akşama kadar bu mücadeleye tanıklık ettim. O gün için çaylaklar hep kaybeden taraf oldu. Havanın kararmaya yüz tutmasıyla Diyarbakır’a geri dönerken, kavganın sonunu merak etmekten alamıyordum kendimi…

Dicle’nin sakinleri: Dicle Nehri kıyılarındaki bataklıklarda çok sayıda suçulluğu (Gallinago gallinago) besleniyor. Bu kuşlar, yılın her mevsiminde Dicle Vadisi’nde boy gösteren ender türler.

Fırat ve Dicle’nin suladığı topraklar, coğrafi ve iklimsel özellikleri sayesinde sayısız kuş türüne ev sahipliği yapıyor. Bu bölge Afrika ile Asya ve Avrupa arasında göç eden kuşların en önemli dinlenme alanlarından biri olarak, kuş varlığı açısından çok renkli, çok zengin bir tabloya ev sahipliği yapıyor. Ben de yıllardır Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa ve Mardin illerinde mevsimden mevsime değişen bu zenginliği belgelemeye çalışıyorum.

Sığırcıklar sayı üstünlüklerini kullanıyor, çaylakların etrafında dolanarak onları şaşırtıyor.

Duraklarımdan biri de Şanlıurfa’nın Birecik ilçesi, Fırat Nehri kıyısı… Kelaynak Üretme İstasyonu’nda korunan kelaynakları (Geronticus eremita) çevredeki kayalıklarda uygun bir noktaya çıkıp izliyorum bir süre. Ardından onları doğal ortamlarında gözlemlemek için nehrin Gaziantep tarafına geçiyorum. Kelaynakların dünyadaki son iki popülasyonundan biri burada, diğeri de Fas’ta yaşıyor. Çok sayıda besi çiftliğinin bulunduğu Fırat kıyılarının Gaziantep yakası, bu kuşlar için çok cazip. Çiftliklerin tezek döktüğü arazilere kın kanatlılar geliyor, kelaynaklar da onlarla beslenmek için buralara uçuyor ve ardından üretim istasyonuna dönüyor.

Sadece Diyarbakır’ın değil, komşu illerin de sebzemeyve ihtiyacının önemli bölümünü karşılayan Hevsel Bahçeleri, kuşlar için de önemli bir beslenme alanı. Hevsel tarlalarında genç kızlar, marul tarlasında çalışarak aile ekonomisine katkıda bulunuyor. Tarımsal üretimde bilinçsizce kullanılan ilaçlar ise kuşlar için büyük tehdit.

Bu hatta sık uğradığım duraklardan biri de Mardin’in Artuklu ilçesi… Bu defa yaklaşık 900 rakımlı bir yükseltideyim. İlkbaharda yine birbirinden güzel kuşlar burayı mesken tutmuş. Güzelliğiyle öne çıkan karabaşlı kirazkuşu (Emberiza melanocephala), kızılbaşlı örümcekkuşu (Lanius senator), ketenkuşu (Linaria cannabina) gibi türleri ararken, ansızın yanımdan uçan ve 15 metre öteye tünen çobanaldatan (Caprimulgus europaeus) beni fazlasıyla mutlu ediyor.

Yıllardır kuşlar üzerine bilimsel çalışmalar yürüten Dicle Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kılıç, Hatay üzerinden Türkiye’ye giriş yapan göçmen kuşların daha sonra iki kola ayrılarak doğu ve batıya dağıldığını belirtiyor: “Doğuya gelenler bir süre Fırat ve Dicle havzasında dinleniyor ve daha sonra yurdun değişik illerine dağılarak yuvalanıyorlar” diyor.

Su kuşları bir kurbağanın ya da bir balığın peşinde nehrin sularını gözlüyor. Dicle Vadisi’ndeki sulak alanları mesken tutan türlerden gece balıkçılı (Nycticorax nycticorax), bir çırpının üstünde avını bekliyor

2019 ilkbaharında kelebek popülasyonunda da büyük artış söz konusuydu. Fırat Nehri’nden Dicle Nehri’ne uzanan yol boyunca yüzbinlerce kelebekle karşılaştım, desem zannediyorum mübalağa etmiş olmam. Bunlar arasında diken kelebeği (Vanessa cardui) ilk sırada yer alıyor; onu küçük beyaz melek (Pieris rapae), sarı azamet (Colias crocea) ve çok gözlü esmer (Polyommatus agestis) takip ediyordu. Ahmet Hoca’nın sözleri de gözlemimi destekler nitelikteydi: “Gaziantep’ten Diyarbakır’a dek büyük bir kelebek popülasyonu var. Hiç bu kadar kalabalık bir kelebek popülasyonu görmemiştim. Bu olayı da yağışın düzenli ve bol olmasına bağlıyorum. Kelebekler için çok güzel bir ortam var. Bu yoğunluğun sonbaharda uçan kelebeklerde de kendini göstereceğini düşünüyorum.”

Nisan başından itibaren Mardin kırsalını renklendiren karabaşlı kirazkuşu (Emberiza melanocephala), dünyanın en güzel ötücülerinden…

İlkbahar incelemelerime UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer alan Diyarbakır Kalesi’nin yaklaşık 100 metre altında uzanan ve yine aynı listede yer alan Hevsel Bahçeleri’nde, yeni türler keşfetme amacıyla devam ediyorum. Bu girişimimin ödülü, yaklaşık bir saatlik yürüyüşten sonra, Dicle kıyısında yükselen kavak ağaçlarının üstüne tünemiş bekleyen yüzden fazla yırtıcı kuş oluyor. Türlerini anlamak için yanlarına yaklaştığımda, bunların kara ve kızıl çaylaklar olduklarını görünce doğrusu şaşırdım. Bu mevsimde demek burada da boy gösteriyorlardı.

Kamuflaj ustası ve tembel bir kuş olarak bilinen çobanaldatan (Caprimulgus europaeus) tünediği yerde uzun süre hareketsiz kalabiliyor.

Aynı gün Hevsel’de kavak çiftçiliği yapan Murat Oğurlu ile karşılaştım. Doğasever biridir; ne zaman bölgede yaralı bir kuş görse bana haber verir, Doğa Koruma Milli Parklar İl Müdürlüğü’nü arar, yaralı kuşu onlara teslim eder. Hevsel’deki arazileri dedesinden kalmış olan Oğurlu’nun çocukluğu da bu topraklarda geçmiş, yaşamı boyunca hemen her gün Hevsel’de saatlerce dolaşmış. Çaylakları sorduğumda şöyle diyor: “Her sene bu vakitlerde buraya gelir, en az iki hafta konaklarlar. Nehrin kenarındaki kavaklara tüner, karşı taraftaki boş arazilerde avlanırlar. Sonra ortadan kaybolur, sonbaharda yeniden gelirler.”

Kuşlar,avcılıktan küresel ısınmaya birçok tehlikeyle karşı karşıya.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN NİSAN 2022 SAYISINDA. SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap