Anasayfa Fotoğraf DÜNYA BASIN FOTOĞRAFI ÖDÜLLERİ: Dünya hali

DÜNYA BASIN FOTOĞRAFI ÖDÜLLERİ: Dünya hali

Harika Pelin Şengül

2022 Dünya Basın Fotoğrafı (World Press Photo) Ödülleri’ne 130 ülkeden 4 bin fotoğrafçı katıldı ve haber fotoğrafından fotoröportaja çok sayıda kategoriyle geniş bir dünya manzarası çizdi. Atlas, özel bir seçkiyle gezegenimizin dört bir yanından gelen hikâyelere kulak veriyor.

YAZI: MUSTAFA TÜRKER ERŞEN

Donmuş Toprak Yanarken

Nanna Heitmann/Magnum Photos

Yılın Fotoröportajı (Avrupa)

Saha Cumhuriyeti’nin başkenti Yakutsk’a yaklaşık 100 kilometre uzaklıktaki derin bir vadide uzanan Buluus Buzulu, 2021 yazında biraz soluk almak isteyenleri ağırlıyor. Başkentte o yaz sıcaklık 30 dereceye ulaşmıştı. Rusya Federasyonu’nun bu uzak ve soğuk bölgesi de iklim krizinden payını alıyor. Saha, 2021’de orman yangınları, duman kirliliği ve sıcaklık artışı gibi sorunlarla karşı karşıya kaldı.

Amazon Distopyası

Amazon’un Munduruku kabilesinin üyeleri, 14 Haziran 2013 günü Altamira Havalimanı’nda uçağa binmek için sıra bekliyor. Amazon Nehri’nin kollarından Xingu üzerindeki Belo Monte Barajı’nın inşaat sahasında protesto yaptıktan sonra başkent Brasília’ya gidip taleplerini hükümete sunmaya hazırlanıyorlar. Munduruku toprakları da hidroelektrik santral projelerinin tehdidi altında ama bölge sakinleri ve sivil toplum örgütlerinin tüm itirazlarına rağmen Belo Monte projesi 2019 yılında tamamlandı ve geniş bir alan sular altında kaldı.

Yılın Uzun Soluklu Projesi – Lalo de Almeida/Folha de São Paulo/Panos Pictures

Amazon yağmur ormanları ağaç kesimi, madencilik, altyapı ve inşaat çalışmaları, doğal kaynakların sömürülmesi ve Brezilya Başkanı Jair Bolsonaro’nun gerici çevre politikaları nedeniyle büyük tehdit altında. 2019 sonrasında Brezilya Amazon’unun yıkımı daha da hızlanarak devam ediyor. Olağanüstü bir biyolojik çeşitliliğe sahip Amazon bölgesi, 350’den fazla yerli topluluğa da ev sahipliği yapıyor. Amazon’un sömürülmesi, yaşadıkları doğal çevrenin ve yaşam biçimlerinin bozulmasıyla mücadele etmek zorunda kalan bu halklar üzerinde yıkıcı sosyal etkiler de yaratıyor. Brezilyalı fotoğrafçı Lalo de Almeida da “Çevresel ve sosyal sorunları ayıramazsınız, bunlar tamamen birbiriyle bağlantılı unsurlar” diyor. 

Brezilya’nın Pará eyaletindeki Altamira ilinde, Vila da Ressaca bölgesinde sokak köpekleri iştahla kasap dükkânında asılı etlere bakıyor. Daha önce altın madenciliği yapılan bölge artık neredeyse tamamen terk edilmiş. Amazon bölgesinde bulunan büyük ama seyrek nüfuslu Altamira ili de bölge ekonomisinin gelgitlerinden payını alıyor.

Dünya Basın Fotoğrafı ödülleri jüri başkanı Rena Effendi, Almeida’nın çalışması hakkında şunları söylüyor: “Bu proje, sadece yerel topluluklar üzerindeki olumsuz etkileri değil, aynı zamanda küresel düzeyde büyük bir tepki zinciri tetikleyen değişimleri de gösteriyor.” Almeida’nın “Amazon Distopyası” projesi, bölgede son yıllarda yaşananları farklı yönleriyle anlatıyor. Afro-Brezilyalı Quilombola gibi topluluklara tapu verme süreci, Jair Bolsonaro’nun seçilmesinden önce de zaten yavaş ilerliyordu. Başkan Bolsonaro’nun Amazon’daki topluluklar için daha fazla toprak ayırmama kararından sonraysa tamamen durdu. Bu, bölgede yaşayanların geleceği açısından yeni soru işaretleri ve sorunlar doğurdu. Amazon Nehri’nin kollarından Xingu üzerindeki Belo Monte Barajı ise suyun yüzde 80’den fazlasını doğal akışının dışına yönlendirdi. Almeida, bizi bölgede yaşananlarla yüzleştirirken bu “distopya”nın tüm gezegenimiz üzerindeki yıkıcı etkilerini düşünmeye de zorluyor.  

Bazıları Afrika’nın köleleştirilmiş halklarının torunları olan siyah Brezilyalılardan oluşan Quilombola topluluğunun bir üyesi, Rondônia eyaletindeki São Francisco do Guaporé kentinde bir bankta sarhoş yatıyor. Eyalet, Amazon’un en çok orman kaybına uğrayan yerlerinden.

Xingu Nehri üzerinde kurulan Belo Monte Barajı inşaatının 3 Eylül 2013 günü havadan görünümü. Baraj projesi suyun doğal akışını bozarak hem doğal çevreyi, hem de barajın aşağısında geleneksel yaşam biçimlerini sürdüren toplulukların geçim kaynaklarını olumsuz etkiledi.

Ormanı Ateşle Kurtarmak

Bir grup yaşlı Nawarddeken kadını, Arnhem Land’deki Gunbalanya yerleşimi yakınlarında kaplumbağa avlıyor. Bu avda sadece iki kaplumbağa yakaladılar. Yakında avı kolaylaştırmak için çimenler yakılacak

Yılın Fotoröportajı -Matthew Abbott/National Geographic/Panos Pictures

Avustralya’nın yerli halkları yavaş ilerleyen, yalnızca çalıları yakan ve daha büyük alevleri besleyecek yanıcı maddeleri ortadan kaldıran “soğuk yakma” uygulamasıyla toprağı ateşe veriyor. Ülkenin West Arnhem Land bölgesindeki Nawarddeken halkı, onbinlerce yıldır kontrollü soğuk yakma uygulamaları yapıyor ve ateşi 1.39 milyon hektarlık anavatanlarını yönetmek için bir araç olarak kullanıyor. Yaktıkları ateş, akşamın ilerleyen saatlerinde soğuk bastırdığı zaman kendiliğinden sönüyor. Orman yangınlarını önlemek ve böylece iklimi değişikliğine neden olan gazları azaltmak için yeni teknolojilerin geleneksel bilgilerle birleşmesi önümüzde yepyeni seçenekler açabilir. Soğuk yakma uygulamasına bazı yaban hayvanları da alışmış gibi görünüyor. Ateş atmacası olarak da bilinen ve aktif yangınların yakınında ustalıkla avlanan kara çaylaklar, ateşten kaçan böcek, küçük memeli ve sürüngenleri yakalamalarıyla ünlü. Bu kuşların uğrak noktalarından biri de soğuk yakma sahaları.

 Bir grup yaşlı Nawarddeken kadını, Arnhem Land’deki Gunbalanya yerleşimi yakınlarında kaplumbağa avlıyor. Bu avda sadece iki kaplumbağa yakaladılar. Yakında avı kolaylaştırmak için çimenler yakılacak (üstte). Nawarddeken topluluğunun yaşlı üyelerinden Conrad Maralngurra, orman yangınlarının önüne geçmek için otları tutuşturmuş. Geç saatlerde sıcaklık düştüğünde ve nem yükseldiğinde ateş doğal olarak sönecek

Bir kara çaylak, uygun bir av bulma beklentisiyle Arnhem Land bölgesinde günün erken saatlerinde soğuk yakma tekniğiyle yakılmış ateşin üzerinden geçiyor

11 yaşındaki Stacey Lee, Arnhem Land’in ormanlarında yılan avlamalarına yardımcı olacak doğal bir ışık kaynağı yaratmak için ağaç kabuklarını yakıyor.

İnsan-Kaplan Çatışması

Kafeste yatan dokuz aylık kaplan yavrusu, Hindistan’ın Tamil Nadu eyaletindeki Anamalai Kaplan Koruma Alanı yakınlarındaki Valparai kentinde kurtarılmış. Bu bölge ülkede insan-kaplan çatışmasının en yoğun yaşandığı yerlerden biri.

Yılın Uzun Soluklu Projesi (Asya) – Senthil Kumaran

Hindistan’da Bengal kaplanlarının (Panthera tigris tigris) neslinin tükenme noktasında olduğu kabul ediliyor. Bu etkileyici hayvanların doğadaki sayısı 3 bine kadar düşmüş durumda. İnsan yerleşimleri, hız kesmeyen kentleşme ve tarım faaliyetleri, kaplanların yaşam alanlarını ve av bulma imkânlarını giderek daraltıyor. Kaplan barınakları ve yaşadıkları koruma alanlarının çevresinde bulunan köylerin geçimiyse tarım, hayvancılık ve ormancılığa bağlı. Bu da insan ve kaplanın yaşam alanlarının sıklıkla kesişebileceği anlamına geliyor. Çatışma daha çok kaplanlar çiftlik hayvanlarını öldürdüğünde ortaya çıkıyor. Zaman zaman insanların da zarar gördüğü oluyor ama bu daha çok kaplanlar bir yerleşime girdiğinde ve etrafı öfkeli gruplar tarafından sarıldığında gerçekleşiyor. Kaplanları koruma çalışmalarının, bu tür çatışmaları azaltma ve sorunlara çözüm bulmaya çalışma gibi boyutları da var.

Tamil Nadu eyaletinde, Ooty kenti yakınlarındaki bir köyün erkekleri, bir hafta içinde üç kişiyi öldüren kaplanı arıyor. Kaplan arama sonunda bulundu ve vurularak öldürüldü (Ocak 2014).

Tamil Nadu eyaletinde, Ooty kenti yakınlarındaki bir köyün erkekleri, bir hafta içinde üç kişiyi öldüren kaplanı arıyor. Kaplan arama sonunda bulundu ve vurularak öldürüldü (Ocak 2014).

Anamalai Kaplan Koruma Alanı yakınlarında, Valparai kasabası çevresinde 2012 yılında bir köye girip sığırları öldüren 10 yaşındaki erkek kaplan, uyuşturulduktan sonra kafese taşınıyor.

Boş Elbiseler

Amber Bracken, Dünya Basın Fotoğrafı ödülünü Kamloops Yatılı Okulu adlı karesiyle kazandı. Kanada’da Kızılderili çocuklarını Batı kültürüne asimile etmek için kurulan okulların en büyüğü olan Kamploos’ta, Mayıs 2021’de 215 çocuğun defin yeri tespit edildi. Yol kenarıına dizilen boş elbiseler onlara bir ağıt niteliğinde…

Yılın Basın Fotoğrafı – Amber Bracken/New York Times

Kanada’nın British Columbia eyaletindeki Kamloops Kızılderili Yatılı Okulu’nda ölen çocukları anmak için yol kenarına elbiseler asılmış. Yerli toplulukların çocuklarını asimile etmek için kurulan okul 1978’de kapatılmış ama geride birçok karanlık nokta kalmıştı. Bu okullar 19’uncu yüzyılda sömürgecilerin ve misyonerlerin yerli halkları Batı kültürüne asimile etme politikasının bir parçası olarak faaliyete başladı. 150 binden fazla öğrenci evlerinden ve ebeveynlerinden zorla alındı, kendi dillerinde iletişim kurmaları yasaklandı, fiziksel ve bazen cinsel istismara maruz kaldı. Yıllar sonra kurulan Hakikat ve Uzlaşma Komisyonu ise acı gerçeği ortaya çıkardı. Komisyon, okullarda en az 4 bin 100 öğrencinin hayatını kaybettiği sonucuna vardı. Kamloops kentindeki okul, bu sistemin en büyüğüydü.

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap