Anasayfa Atlas Tarih Ulupamir: Yüzyıllık göçün son durağı

Ulupamir: Yüzyıllık göçün son durağı

Harika Pelin Şengül

“Asya’nın damı” olarak anılan Pamir yaylalarından Van’a uzanan çarpıcı bir yurt edinme hikâyesi… Orta Asya’da Himalayalar’ın kuzey silsilelerinin eteklerinden zorla koparılınca Afganistan’dan Pakistan’a, oradan da 1980’lerin başında Anadolu’ya göçen Kırgız Türkleri, kıl çadırlardan kökbörüye geleneklerini yaşatıyor.

YAZI: MELİH USLU

FOTOĞRAFLAR: ÖMER DOĞAN

Tepelerin koruyucu perdesinin ardındaki Van Gölü’nün dillere destan mavisi, saf ve parlak yüzüyle gülümsüyor… Bu buz mavisi parıltının doğusundan kuzeyine, dağlara saklanmış Ulupamir’e doğru yol alıyoruz şimdi. Bizi Kırgız Türklerinin yaşadığı köye götüren şoför, “Ulupamir üç mevsim varla yok gibidir, beyaz örtü ilk oraya düşer, önce oranın yolu kapanır” diyor. Tam da dediği gibi, dağların bittiği noktaya kurulmuş Ulupamir ve Van Gölü Havzası’ndaki çoğu yerden daha soğuk. Kasım ayında başlayan kar yağışlarıyla gözün gördüğü her yerin beyaza kesmesi kimse için sürpriz değil.

Yol boyu çevremizde gitgide yükselen dağlar, insana “aşağılarda” olduğunu hissettiriyor. Göl imgesi çukurluk bir alanı, kıyıda olmayı çağrıştırıyor ne de olsa. Oysa dağların üzerinde, denizden yaklaşık bin 725 metre yükseklikteyiz Ulupamir’in bağlı olduğu Erciş ilçesinde. Bahar aylarında sarı çiçeklerle kaplanarak Yaşar Kemal romanlarına konu olan kırların güzelliği, her çiçeğin doğa tanrıçasının çocukları olduğunu düşündürüyor insana. Zilan Deresi başta olmak üzere birçok akarsuyun kesişim noktasında bulunan Erciş’i geride bırakıp Koçköprü Gölü istikametine doğru yükseldikçe Van Gölü küçülerek adeta dev bir nazar boncuğuna dönüşüyor.

Çocukluk yıllarımda Türkiye haritasına baktığımda Van Gölü, Ağrı Dağı’na doğru havalanmış dev bir turna gibi gelirdi bana. İşte o hayalî turnanın tam da başının üzerinde yola alıyoruz şimdi. Erciş’e 32 kilometre uzaklıktaki Kırgız mahallesi Ulupamir, uzaklardan göz kırpıyor.

1983: TÜRKİYE’YE GELİŞ

Ulupamir’in hikâyesi, 1982’de, askeri darbeyi takip eden yıllarda başlıyor. Türkiye’nin Pakistan’daki İslamabad Büyükelçiliği’nden gelen göç talebi, dönemin Devlet Başkanı Kenan Evren tarafından kabul ediliyor. Kayıtlara göre bin 138 Kırgız, Türkiye’ye ait uçaklarla, liderleri Rahmankul Han ile önce Adana’ya getiriliyor. 1983 yılında dönemin Başbakanı Turgut Özal tarafından da Erciş’teki Altındere Köyü’nde yapılan konutlara yerleştiriliyorlar. Daha sonra köyün ismi Kırgızların isteğiyle “Ulupamir” olarak değiştiriliyor. Pamir Kırgızlarına Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve Türkçe soyadlar veriliyor. Ayrıca her haneye 10 koyun verilip kişi başına düşük bir miktar maaş da bağlanıyor.

Ulupamir Mahallesi, yemyeşil tepelerin koynuna sığınmış Altındere Vadisi’nde, derenin hemen yukarısında, dağın eteğindeki bir teras üzerine kurulu. Bugün köyün girişindeki geniş alanda gezinen atlı gençler ve yerel kıyafetleriyle evlerine giden kadınlar, Orta Asya’daki Pamir ve Tanrı dağlarının havasını Ulupamir’e taşıyor. Köy yolunda ahali, sıcak bir “hoş geldiniz” sözünü esirgemiyor bizden. Ulupamir’in tek konaklama mekânı olan Rahmankul Han Misafirhanesi’ne yerleştikten sonra yakındaki bir köy evine, kahvaltıya davet ediliyoruz. Mütevazı ancak besleyici Kırgız kahvaltısı, geleneksel göç ve oba kültürünün etkisini hissettiriyor. Tıpkı diğer öğünlerde olduğu gibi, genellikle yer sofrasında yapılan kahvaltılarda kâselere konulan hafif tuzlu ve sütlü çayın içine bir parça tereyağı ilave ediliyor. Yağ, sıcak çayda eriyor ve bu karışıma ev yapımı ekmek parçaları bandırılarak yeniliyor. Yer sofrasına kalabalık oturulması eski bir gelenek. Bunun hem sofranın bereketini artırdığına hem de sohbet etmek için iyi bir fırsat yarattığına inanılıyor. Hane halkına veda ederken evin iki genç kızı bizi uğurluyor. Başörtülerinin kırmızı ve pembe olması henüz evlenmediklerine işaret ediyor, evli olanlar ise beyaz başörtüsü kullanıyor. Kırgız kültüründe hemen her eşyanın, objenin, hatta hareketin sembolik bir anlamı var. Lakin günlük yaşam ritüelleri, köklü bir halk kültürüne dayanıyor.

Kırgızlar, tarih boyunca destanları aracılığıyla örf ve âdetlerini kuşaktan kuşağa aktarmış, bu gelenek bugün de sürdürülüyor. Bu anlamda yaşamlarında Manas Destanı’nın büyük etkisi gözlemleniyor. At sırtında taşıyabildikleri, kolayca toplayıp ihtiyaç durumunda kurabildikleri “boz-üy” (boz ev) adı verilen kıl çadırlar ise Kırgızların sosyokültürel hayatının ana mekânı kabul ediliyor. Çin kaynaklarına göre boz-üy, MÖ 3’üncü yüzyıldan bu yana kullanılıyor. Eskiçağ Çin tarihçisi Sima Qian da göçmenlerin, kapısı doğuya yönelen yuvarlak evlerde yaşadığını söyleyerek boz-üy’e gönderme yapıyor.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN KASIM 2023 SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!

Benzer Yazılarımız

1 yorum

Saityilmaz 14 Şubat 2024 - 23:15

Kenan evrenin ülkemize tek faydasi

Cevap

Yorum Yap