Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Yabana doğru

Yabana doğru

Özge Çolak

Atlas’tan Selim Kaya, Artvin Şavşat’ın doyumsuz manzaralarının içinde 20 yılını boz ayılara adamış bir milli parklar görevlisi ile ülkemizin en büyük etçil memelisinin ve yüksek dağların becerikli kaya tırmanışçıları çengelboynuzlu dağ keçilerinin izini sürdü.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: SELİM KAYA 

Karadeniz Bölgesi’nin doğu ucunda, Artvin Şavşat’ın zikzaklı dağ yollarında ilerlerken, koyunlarını yaylaya erken çıkarmış bir aileyle karşılaşıyoruz. Durup sohbet ederken, karşıki dağda gezinen bir boz ayıyı (Ursus arctos) gösteriyorlar. “O bölgede bir grup ayı var” diyor içlerinden biri, “her akşam bu saatlerde ortaya çıkıyorlar, bu da onlardan…” Yaklaşık bin metre ötemizdeki boz ayıyı seyrederken akşam bastırıyor, güneş karşıki dağların arasında kayboluyor. Bu büyüleyici manzaranın ve renklerin içinde, boz ayı da ağır hareketlerle ilerleyerek görüş alanımızdan çıkıyor. (En üstteki fotoğraf: Artvin’in Şavşat ilçesi pastoral tablolardan farksız görüntüler sunuyor. Yavuzköy, Kireçli ve Düzenli köylerinin uzandığı bu dağlık arazinin ötesinde Gürcistan toprakları başlıyor. Boz ayılar bu coğrafyada nispeten güvenli bir yaşam sürdürüyor.

Şavşat, Türkiye’nin Gürcistan sınırında, Yalnızçam’dan Sahara Dağları’na çok sayıda silsilenin uzandığı yemyeşil bir ilçe. Türkiye’nin en bakir bölgelerinden biri olarak çok sayıda bitki ve yaban hayvanının da yuvası. Ben de bölge yabanını, özellikle de boz ayıları belgelemek için buradayım. Şavşatlı doğa fotoğrafçıları İhsan Koca ve Ergin Topçu da bu yolculukta beni yalnız bırakmıyor.

Boz ayılar, Şavşat’ta 2 bin rakım üzerinde orman üstü çayırlıklarda kimi zaman üçerli dörderli gruplar halinde, kimi zaman yalnız besleniyor.

Boz ayıyla karşılaştığımızın ertesi sabahı Erikli Köyü’ne doğru yola çıkıyoruz. Köy girişinde bize katılan Yüksel Ekinci, neredeyse 30 yıl önce Orman İşletme İlçe Müdürlüğü’nde adım attığı memurluk hayatının 21 yılını Doğa Koruma ve Milli Parklar İlçe Müdürlüğü’nde geçirmiş. Bu süre zarfında da hep boz ayıları takip etmiş. Ekinci ile o sıralar boz ayı görme ihtimalimizin güçlü olduğunu düşündüğü Sarıçayır Yaylası’na çıkıyoruz. Yaklaşık iki saatte ulaştığımız 2 bin 400 rakımlı Sarıçayır’ın orman üstü çayırlıklarında bir tilki koşar adım önümüzden geçiyor. Kısa süre sonra da yaylanın ahşap evleri görünüyor. Bu evlerin bir kısmı artık kullanılmıyor. Evlerden birinin sahibi olan Yüksel Ekinci ise yaz aylarında ailesiyle beraber burada kaldıklarını söylüyor.

Yüksel Bey boz ayılar konusunda son derece tecrübeli, bu nedenle onu dinlemek, söylediklerini yapmak ve sözünden çıkmamak gerek. O önde, ben ve Ergin Topçu arkasında ilerliyoruz. Yaklaşık bir saatlik yürüyüşten sonra Yüksel Bey iki yaşlarında bir boz ayı yavrusu fark ediyor, bize de sessiz olmamızı tembihliyor. Yavrunun kokumuzu almaması için rüzgârın yönüne göre bir kavis çiziyor, bir kayanın üstüne uzanıyoruz yavaşça. Bir süre sonra yavru ayı başı öne eğik, otların arasında yiyecek araya araya bulunduğumuz kayalıkların altına yöneliyor. Bir ara devrilmiş bir kütüğün üstüne çıkıp sağa sola bakınıyor. Kısa süre sonra da sırtını bize dönüp vadinin aşağısına doğru bakınıyor ve bir anda tekrar ormana dalıyor.

Annesinden yeni ayrılmış yaklaşık iki yaşındaki boz ayı, yaban hayatta artık yalnız başına mücadele edecek.

Yeniden Sarıçayır’a dönüyoruz, bu kez yaylanın başka bir yüzünü tarayacağız. “Öğle saatlerinde hava sıcak olduğu için ayılar genelde ormanlık alanda bir ağacın gövdesinin kenarında kendine güzel bir yer yapar ve dinlenmeye çekilir. Akşama yakın saatlerde de beslenmek üzere orman üstü çayırlıklara çıkar” diyor Yüksel Bey, “yani şimdi onları görmenin tam vakti.”

Yaklaşık 20 dakikalık yürüyüşten sonra, çevreye hâkim devasa bir kayanın üstüne çıkıyor ve yüzüstü uzanıp çevreyi tarıyoruz. Nihayet, yaklaşık iki kilometre aşağımızdaki çayırlıkta yiyecek arayan üç ayı görünüyor. Bizi fark etmemeleri için bulunduğumuz kayanın arka tarafından dikkatle dolanarak sessizce aşağıdaki ormana dalıyoruz. Yüksel Ekinci, “rüzgâr da lehimize, onlara mümkün olduğunca yanaşmaya çalışacağız” diyor. O sırada, yaklaşık 40 metre aşağımızdan gelen nefes alıp verme sesleri duyuyorum. Başımı çevirip bakmamla görüyorum onu: Tahminen 350 kiloluk, kocaman, sağlıklı bir yetişkin ayı! Kafasını otlara gömmüş, yiyecek arıyor. Ekibe, ayıyı işaret ederek bir ladin ağacının arkasına gizleniyorum. Hayatımda ilk kez bir ayıya bu kadar çok yaklaşmanın heyecanı içindeyim. Tabii kokumuzu alması çok sürmüyor; burnunu ileri uzatıp etrafı kokluyor ve hızla ormana kaçıp kayboluyor.

Maden Köyü’nün bir sakini, çevredeki çayırlarda otlanan sığırlarını kontrol ediyor. Şavşatlılar yaşadıkları doğayı seven, yabani, ya da evcil hayvanları koruyup kollayan insanlar.

En azından fotoğrafını çekmiş olmanın verdiği moralle, aşağı çayırlıktaki üç ayıya da 200-250 metre kadar yaklaşmayı başarıyoruz. Sonra onlar da ormanın içine girip, gözden yitiyor. Bu sırada yayladan iki kilometre kadar aşağı inmiş durumdayız. Tırmanıp yeniden Sarıçayır’a çıkana dek hava kararmaya yüz tutuyor, biz de yeniden Şavşat merkeze doğru yola koyuluyoruz. Bu yorucu, ama verimli günün ardından Yüksel Bey bize boz ayılarla ilgili bilgiler veriyor:

“Şavşat ilçe sınırlarında şu an 400 dolayında boz ayı var. Ortalama 15-16 yıl yaşayan bu hayvanlar sanıldığı kadar tehlikeli değiller. Tehlikeli olsalar bugün ne insan, ne de ayı bu bölgede bulunabilirdi; her karşılaşmada ikisinden biri ölürdü. Ben senelerdir burada ayı gözlemliyorum. Kışı nerede geçirdiklerini, ne zaman doğurduklarını, ne yiyip ne içtiklerini ve ne zaman yavrularını terk ettiklerini kontrol ediyorum. Bazen onlara, eğer yanlarında yavruları yoksa 10-15 metre yaklaştığım oluyor. Ama yavrulu ayılar çok tehlikeli olur, onlara yanaşmamakta fayda vardır. Anne ayılar genelde yavrularını iki yıl süreyle besler, sonra yavrular tek başlarına yaşamaya başlar.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN ARALIK 2020 SAYISINDA. SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

ATLAS ARALIK 2020

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap