Üzerinde hiç savaş yapılmamış, kan dökülmemiş, yerli halkı bulunmayan, hiçbir ülkeye ait olmayan Antarktika, dünyanın en ücra köşelerine bile ulaşan Covid-19’dan korunmayı başardı. Ama nasıl? Kıtaya giden Türk bilim insanları yanıtlıyor.
YAZI: Kaptan Sinan Yirmibeşoğlu, Kaptan Özgün Oktar, Doç. Dr. Burcu Özsoy TÜBİTAK MAM Kutup Araştırmaları Enstitüsü- İstanbul Teknik Üniversitesi Denizcilik Fakültesi
FOTOĞRAFLAR: Sinan Yirmibeşoğlu
Dünya haritasına baktığımızda, en alt kısımda bembeyaz bir kıta görüyoruz ve burası genellikle sadece “çok soğuk ve penguen dolu” bir yer olarak biliniyor. Antarktika, bizim kullandığımız mercator dünya haritasında dümdüz görünse de 14.2 milyon kilometrekare büyüklüğünde, etrafı Güney Okyanusu ya da diğer adıyla Antarktika Okyanusu ile çevrili, dev bir kıta. Tek başına Avrupa ve Avusturalya’nın yüzölçümlerinden daha büyük. Güney Okyanusu, dünya denizlerindeki akıntılar ile çeşitli canlıları Antarktika kıyılarına sürükleyerek buradaki deniz yaşamını canlı tutuyor. Dünyanın en hızlı deniz akıntısı da burada yer alıyor. Bu uzak ve vahşi coğrafyaya bir seyahati çoğumuz aklından bile geçirmemiştir. Kuzey yarımkürede bulunması sebebiyle insan nüfusunun çoğunun, kıtaya gemi ve uçakla ulaşmak oldukça maliyetli. Ancak yılda yaklaşık 50 bin kişi, yaz aylarında buzulların erimesi ile kıtayı ve penguenlerin doğal yaşantısını gözlemlemek için yarımada bölgesine hareket eden gemilere biniyor ve haftalar sonra Antarktika’ya varıyor. Kıtadaki koşullar insan yaşamı için elverişli değil. 100’e yakın bilim istasyonunda bilim insanları belli sürelerde (genellikle yazın) çalışıyor. Bazı istasyonlarda bilimciler bir yıl kadar kalabilse de, görev değişimi ulaşımın gerçekleşebildiği yaz dönemine denk getiriliyor yine de.
Fotoğraf, dünya yeni tür koronavirüs ile tanışmadan kısa süre önce, Kasım 2019’da Half Moon Adası’nda çekildi. Turistler kıtaya gemi veya helikopter ile geliyor. (En üstteki fotoğraf: JOHAN ORDONEZ/AFP VIA GETTY IMAGES)
Bu sebeple, Antarktika’da yeni tür koronavirüsün görülebileceği potansiyel alanlar; turist taşıyan gemi ve uçaklar ile bilim istasyonları. Nisan 2020 itibarıyla insanlar tarafından virüsün Antarktika’ya taşınmadığı biliniyor. Bunun temelde birçok nedeni olsa da en önemlisi, tüm bilim istasyonlarının virüsün ilk duyulduğu andan itibaren acil durum planlarını devreye sokması. Bu kapsamda, salgınla mücadele, üs kapama, çevresel temizliğin artırılması, ziyaretçi yasağı, yeni personel gelişinin durdurulmasına dönük katı tedbirler alındı. İlk olarak Çin üslerinin kapatılması gündeme geldi. Bu istasyonlara gidecek ziyaretçi veya ekipler, test ve kontrollerden geçirildi. Diğer işlemler hâlâ uygulanıyor. Örneğin, Mart ayının son haftasında personel değişimi yapan Ukrayna, kıtada bir yıl süreyle kalacak ekibin, öncesinde kapsamlı testlerden geçirildiğini duyurdu. Şu aşamada turistler daha büyük bir risk faktörü. Bir bilim istasyonunda 20 kişi çalışabilirken, bir cruise gemisi yüzlerce yolcu taşıyabiliyor. Bu yazının yazıldığı günlerde Uruguay’dan Antarktiya’ya doğru yola çıkan bir cruise gemisindeki yolcuların yarısından fazlasında da koronavirüs tespit edildi.
TÜRK EKİBİ NASIL GİTTİ?
Covid-19’un dünyada yayılımını artırdığı günlerde, Dördüncü Ulusal Antarktika Seferi’nde yer alan araştırmacılarımız kıtada çalışmalarını sürdürüyordu. 24 kişilik ekibimiz bir ay boyunca bilimsel araştırmalar gerçekleştirdi. Canlı bilimleri, yer bilimleri, fiziki bilimler ve sosyal bilimler alanlarında çeşitli projeler yürüttü. Virüs ihtimaline karşı ekibimizin sağlığı, sefer organizasyon ekibi ve sefer doktorunca takip edildi.
Sefer öncesinde, kutup sağlığı çalışmaları kapsamında, Kutup Araştırmaları Enstitüsü ve İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Sualtı Hekimliği ve Hiperbarik Tıp Anabilim Dalı ortaklığında ekip sağlık kontrollerine tabi tutuldu.
Antarktika’ya ulaşmak için beş farklı uçak parkuru geçen ekibimiz, N95 standartlarında maskeler ve dezenfektanlar ile yolculuklarını tamamladı. Antarktika’da ekibin ilk durağı King George Adası oldu. Sefer koordinatörü Doç. Dr. Burcu Özsoy önderliğindeki öncü ekip, çeşitli ülkelere ait bilim üslerini ziyaret ederek, virüs tehdidine karşı ne tür tedbirler alındığını gözlemledi. Gaziantep belediye başkanı Fatma Şahin’in de eşlik ettiği öncü ekip daha sonra Türkiye’ye dönerken, bilim ekibimiz insansız bölgelerde, başta geçici kamp yerleşkemizin bulunduğu Horseshoe Adası olmak üzere, en düşük karbon ayak izi bırakmaya gayret ederek araştırmalarını tamamladı. Antarktika Çevre Koruma Protokolü’nde imzası olan bir ülke olarak, ekip, insan kaynaklı hiçbir maddeyi, ya da kirleticiyi geride bırakmadı. Ekibimiz, Türkiye’ye döndüğünde, ülkemizde de maalesef Covid-19 vakaları yeni başlamıştı.
Antarktika kışa girdiği, kıtaya altı ay seyahat edilmeyeceği düşünüldüğünde, virüsün uzak kalması muhtemel. Antarktika her zaman olduğu gibi, diğer kıtalara örnek bir davranış sergiliyor.
BUZUN ALTINDA MİLYONLARCA YILLIK VİRÜSLER
Antarktika’daki bilim istasyonlarının bazıları, kıtada buzulların altında binlerce veya milyonlarca yıl önce sıkışmış bakteri, virüs gibi insanlığa yararlı veya zararlı mikroorganizmaları araştırıyor. Kıtada hangi virüs ve bakterilerin gizlendiği halen tam olarak bilinmiyor. Belki gelecekte dünya için zararlı bazı virüsler Antarktika’da buzulların erimesi ile açığa çıkacak. Veya halihazırda Türk bilim insanlarının üzerinde çalıştığı gibi; burada keşfedilen bazı yararlı bakteriler tarım ilaçlarının zararlı etkilerini azaltmaya yarayacak.
TÜRKİYE’NİN ANTARKTİKA ÇALIŞMALARI
Dünyanın en uzak, en kurak, en soğuk, en rüzgârlı bölgesi, neden bilimin ve devletlerin ilgi odağı? Ve Türkiye burada ne yapıyor?
Antarktika Antlaşması’na günümüzde 54 ülke taraf. Bu ülkeler “danışman ülke” ve “danışman olmayan ülke” olarak iki statü taşıyor. Aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 25 ülke ikinci kategoride; yani doğrudan karar verici konumda bulunmuyor. Kıta ile ilgili kararlar, her yıl alfabetik sırayla bir danışman ülke ev sahipliğinde gerçekleştirilen Antarktika Antlaşması Danışma Toplantısı’nda alınıyor. Türkiye, “danışman ülke” olma gerekliliklerini yerine getirme çalışmalarını
sürdürüyor. Bu gerekliliklerden en önemlisi “kayda değer bilimsel araştırma” yapmak. Türkiye, TC Cumhurbaşkanlığı himayesinde, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı sorumluluğu altında, TÜBİTAK Marmara Araştırma Merkezi (MAM) Kutup Araştırmaları Enstitüsü (KARE) koordinasyonunda Antarktika’ya dördüncü ulusal bilim seferini düzenledi. Sanayi ve Teknoloji bakanı Mustafa Varank’ın yakın takibinde gerçekleştirilen seferin koordinatörü, son üç yıldır Arktik ve Antarktik bilim seferlerine liderlik yapmış, Kutup Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Doç. Dr. Burcu Özsoy’du. Sefer liderliğini ise kutup tecrübesi bulunan Prof. Dr. Ersan Başar üstlendi. Kıtada kalıcı üs kurulması ve Türk bayraklı gemi ile gitmek de hedefleniyor.
EKİP NELER YAPTI?
• Belçika’ya ait Prenses Elizabeth Bilim İstasyonu’nda görev alan Kırklareli Üniversitesi öğretim üyesinin çalışmaları kapsamında birçok meteor örneği toplandı.
• Deniz Kuvvetleri Komutanlığı personeli, çok ışınlı iskandille deniz derinliklerinin ölçülerek gemiler için seyir haritaları oluşturulması çalışmaları yaptı.
• Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyeleri, organik ve inorganik kirleticilerin tespiti için örnekler aldı.
• Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün görevli mühendisi, Horseshoe Adası’nda kurulu meteorolojik gözlem istasyonu verilerine Türkiye’den anlık erişim sağladı.
• Yıldız Teknik Üniversitesi ve TÜBİTAK MAM KARE iki Küresel Seyrüsefer Uydu Sistemi (GNSS) istasyonu kurdu. Bu uydulardan alınan sinyaller ile atmosferin bileşenleri, kar ve buz kalınlığı ve deniz suyu seviyesinin belirlenmesinde kullanılacak.
• Harita Genel Müdürlüğü görevlilerince kurulan GNSS istasyonundan alınan veriler, tektonik parçanın hareketinin yön ve hızını tespit edecek ve konumlandırma verilerinin kesinliğini artırıcı düzeltmeleri sağlayacak.
• Polonya’ya ait Arctowski İstasyonu’nda görev alan İTÜ çalışanlarının yaptığı örneklemeler ile bölgedeki kayaçların kökeni ve tarihi hakkında geleceğe yönelik projeksiyonlar konulacak.
• Misafir araştırmacı olan Belaruslu bilim insanının yaptığı çalışmalar ile atmosferden gelen mikro elementlerin zamansal ve mekânsal dağılımı tespit edilerek jeokimyasal modellerin oluşturulacak.
• Ege, İstanbul ve Marmara üniversitelerinden araştırmacılar, sefer katılımcılarının sefer ve Antarktika gibi izole ortamlara uyumlarını, hem fiziksel parametrelerle, hem de yerinde gözlem ve testlerle inceledi. Sonuçların ileride yapılacak uzay çalışmalarına yol göstermesi bekleniyor.
• İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden bir araştırmacı, kıta ve çevreleyen Güney Okyanusu’ndan aldığı örneklerle, mikroalg kültür koleksiyonu için örneklemeler yaptı.
• Bulgaristan Antarktik Enstitüsü ile ikili işbirliği kapsamında seferde yer alan Bulgar araştırmacı, farklı derinliklerde deniz tabanından örnekler alarak, tür dağılımı ve başka bölgelerle kıyaslamasını yaptı.
ATLAS MAYIS – HAZİRAN 2020