Anasayfa KeşfetGezi Çölün Sesi: Doha / Katar

Çölün Sesi: Doha / Katar

Özge Çolak

Doha’nın batı yakasında yükselen gökdelenler, kentin modern yüzünü temsil ediyor. Bir yanında çöl, diğer yanında deniz uzanan, en önemli ekonomik faaliyeti yüzyıllarca inci avcılığı olan Doha’nın kaderi, önce petrolün, ardından doğalgazın bulunmasıyla değişti. Katar’ın Basra Körfezi kıyısındaki başkenti günümüzde ünlü mimarların eserlerinin süslediği, bir taraftan da eski çöl hatıralarını yaşatan renkli bir metropol.

YAZI: SERKAN SEYMEN / FOTOĞRAFLAR: ŞAHAN NUHOĞLU

Bizet deyince akla hemen “Carmen” gelir. Ama dört yaşında notaları okumaya başlayan, altı yaşında piyanonun başına oturup herkesi hayretlere düşüren ve aynı yaşta konservatuvara kabul edilen Fransız besteci Georges Bizet’nin 24 yaşında bestelediği ve Carmen’in gölgesinde kalan ilk operası “İnci Avcıları”ydı. Hint Okyanusu’nda zorlu bir hayat yaşayan inci avcılarının, içine elbette ikili ve umutsuz bir aşkın da karıştığı dokunaklı hikâyesi Paris’te ilk kez sahnelendiğinde yıl 1863’tü. Seylon Adası’nda yaşayan inci avcısı iki yakın arkadaş Nadir ile Zurga ve ikisinin de âşık olduğu Laila eserin başkarakterleriydiler.

Katar’ın başkenti Doha’da bulunan Katar Ulusal Müzesi’nde, çok başarılı bir tasarımla kurulmuş projeksiyonlardan bir tanesinden bir zamanlar yelkenli teknelerle yola çıkan inci avcılarının, sanki belgesel bir film hissi yaratacak kadar başarılı bir prodüksiyonla çekilmiş görüntüleri yansıyor duvarlara. Basra Körfezi’nin aylarca evlerinden uzak yaşayan inci avcıları Bizet’nin operasından çok farklı bir müzikle dalışa çıkıyorlar elbette. Geleneksel avcı şarkılarına bendir gibi vurmalılar eşlik ediyor sadece. Bir başka duvarda o eski zorlu günleri görmüş yaşlı bir adamla yapılmış bir sözlü tarih çalışmasını izliyorsunuz. Ve karşı duvarda çöl hayatının zorluğu sergileniyor. Yine başarılı, bir sinema filmi estetiğinde çekilmiş, gerçeğin bire bir aksettirildiği bir canlandırma. Çadırlar, erkekler, kadınlar, çocuklar, hayvanlar… Hayatta kalmanın zorluğunun yanında inanılmaz dingin ve sessiz görünen bir yaşam. Ve kum… Rüzgârın etkiyle, devasa bir kum saati gibi akan çölün yakın plan çekimleri, kum taneciklerinin meditasyon etkisi yaratan bir şekilde aşağı kayışları sırasında çıkardıkları o ses…

Doha’ya yarım saat mesafede inşa edilen dev eğitim şehrinin kalbinde Katar Ulusal Kütüphanesi yer alıyor.

Doha, yaklaşık 2 milyon kişilik nüfusuyla Katar’ın en büyük kenti ve siyasi, ticari, kültürel merkezi.

Doha’da, Katar emiri H. H. Sheikh Tamim bin Hamad Al Thani’nin resmi konutunun hemen yanı başında inşa edilmiş olan Katar Ulusal Müzesi çöl gülü şeklinde bir mimari tasarıma sahip. Çölde gül yetişmiyor elbette; çöl gülü kum taneciklerinin sıkışıp birbirine geçmiş sayısız diskten oluşan bir taşa dönüşmesine verilen bir ad. Müze, ünlü Fransız mimar Jean Nouvel imzasını taşıyor. Nisan ayında açılışı yapıldığında davetliler arasında Victoria Beckham’dan Johnny Deep gibi Hollywood yıldızlarına, Fransa’nın eski cumhurbaşkanı Nicholas Sarkozy ve eşi Carla Bruni’den Naomi Campbell gibi top modeller, Miuccia Prada gibi modacılara dek ünlü simalar vardı.

Her şey çok simgesel sanki. Katar hakkında yapılan yorumların ana fikri genelde aynı: Çölde yaşayan göçebe toplulukların, deniz kıyısında ekmek parasını istiridye kabukları arasından çıkaran dalgıçların ülkesi yakın geçmişini unutmadan, gelenekseli koruyarak modern, ya da modern sonrası batıyla buluşurken mimariyi kullanıyor. Çölün ortasında yükselen gökdelenler arasında dünyanın en tanınmış ve tabii imzası en pahalı mimarlarca tasarlanmış hem son derece sade, ama aynı zamanda bir o kadar da görkemli binalar var. Bunların en başında gelenlerden biri Katar Ulusal Müzesi’yse diğeri de tasarımı Çin kökenli Amerikalı mimar I. M. Pei’ye ait İslam Sanatları Müzesi. Katar Ulusal Müzesi’nden farklı olarak köşeli, geometrik tasarımıyla İslam Sanatları Müzesi ulusal kimliğin, geleneksel kültürün yanı sıra Katar’ın ait olduğu daha geniş bir kültüre, İslama vurgu yapıyor.

Din önemli bir olgu Katar’da. Haftanın birinci günü pazar. Hafta sonu tatili ise cuma, cumartesi çünkü. Dini kurallar ilk önce zamansal döngüde ortaya çıkıyor. Ama Türkiye’de alışık olduğunuz cami mimarisine denk gelmek de mümkün değil. Tıpkı müzeler gibi camiler de, çoğu zaman size söylenmese cami olduğunu uzaktan anlayamayacağınız, gökyüzüne yatay bir eğimle uzanan, minareleriyle yine mimarinin buradaki önemini anlatan binalar.

Ancak giyim kuşamdan alkole uzanan dini kurallar sadece Katar vatandaşlarını ilgilendiriyor. Başkenti gezmeye gelmiş bir turist, ya da Katar’da çalışan bir yabancı için geçerli değil. “Katar’da çalışan bir yabancı” biraz ilginç bir tanım. Zira 2 milyona dayanan nüfusuyla Doha’da gördüğünüz on insandan neredeyse sekizi Katar vatandaşı değil; dünyanın çeşitli yerlerinden buraya çalışmaya gelenler. İlk üç sırayı da Filipinler, Nepal ve Hindistan alıyor.

Güvercin Kuleleri, Katar’ın geleneksel mimari yapısının bir örneği olarak tasarlanan Katar Kültür Köyü’nde güvercinler için barınak işlevi görüyor.

Bizet’nin “İnci Avcıları” operası 1863 yılında Paris’te seyirciyle buluştuğunda Katar otonom bir bölgeydi. Katar Bağdat valisi Mithat Paşa döneminde, 1871’de Osmanlı hâkimiyetine girdi. 1913’te kâğıt üzerinde Osmanlı kontrolünden çıkan Katar üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti Birinci Dünya Savaşı’yla sona erdi. Katar 1916’da Birleşik Krallık’ın himayesi altına girdi. Ancak Doha, bağımsız bir devletin başkenti olmak için 1971 yılına dek bekleyecekti.

Anlatılanlara göre 1940’ların ortasında Katar’da görevlendirilen bir İngiliz komiseri, başkent Londra’ya yazdığı bir raporda, “burada yıkık dökük az sayıda binadan, kumdan ve tozdan başka bir şey yok” ifadesini kullanmış. Hayatta olsaydı ve bugünkü Doha’yı gezmeye çıksaydı muhtemelen en klişe tabirle hayretten dilini yutardı.

İngiliz sömürge komiserinin yıkık dökük binalar dediği yer bugün Doha’nın en eski orijinal halinin muhafaza edildiği kerpiçten inşa edilmiş Souq Waqif, yani Vakıf Çarşısı. Burada geleneksel çöl mimarisini yaşatıyor hâlâ. Ama gözünüzün önüne tüm o gökdelenlerin, sıra dışı tasarlanmış binaların ortasında rahatsız edici bir restorasyonla gelenekseli taklit etmiş yapay bir ortam gelmesin. Souq Waqif geçmişini aynen yaşayan, bir anda başka bir Doha’ya ve zamana geçiş yaptığınız bir çarşı. Baharat kokusu, ince işçilik gerektiren el sanatları, altın işlemeciliği, geleneksel kıyafetler ve elbette inci. Hepsi burada sıralanmış dükkânlarda sadece turistlerin değil, Doha’da yaşayan herkesin günlük hayatında.

Araçlarla çöle çıkmak, Katar’da biraz da eskiye, kültüre, geleneğe olan bağın göstergesi. Çöl safarisi hem Katarlıların, hem de yabancı ziyaretçilerin en sevdiği etkinliklerden.

İNCİ AVCILIĞI

Çarşıda gezerken artık tek geçim kaynağı olmaktan çoktan çıkmış inci avcılığı geleneğini halen yaşatan ihtiyar inci avcılarına da rastlayabilirsiniz. İnci avcılığı meşakkatli bir iş. Biraz eski zamanlarda Bodrum’da yapılan sünger avcılığını andırıyor. İnci avcıları, sünger avcıları gibi antik dalış teknikleriyle dalarak vurgun yiyenlerden değiller. Nefesi tutarak uzun süre deniz dibinde istiridye topluyorlar. Vurgun sebebiyle ölmek ya da vücudunun bir kısmını kullanmayacak şekilde emekliye ayrılmak söz konusu olmasa da yakalandıkları ciddi meslek hastalıkları mevcut. Eskiden inci avcılığı yapanlar ihtiyarlıklarını zor geçiyorlarmış. Gözlüksüz dalınan Basra Körfezi ve Hint Okyanusu’nun aşırı tuzlu olması nedeniyle görme fonksiyonları zayıflamış, sürekli sulanan gözlerle bakıyorlarmış dünyaya. Buna bir de ağır işiten kulakları ve titreyen elleri eklemek gerek.

Prenslerin sporu şahin beslemek Katar’da vazgeçilmez bir gelenek. Burada şahin beslemeye “prenslerin sporu” da deniyor.

Bu gidişatı değiştiren iki önemli kırılma noktası olmuş tarihte. İlki 1930’lu yıllarda kültür incisi yetiştiriciliğinin piyasayı tamamen ele geçirmesi ve incinin bollaşarak kazançların düşmesi. Bu tarih aynı zamanda ABD’de başlayan ve tüm dünyayı etkileyen Büyük Buhran yıllarına karşılık geliyor. Ancak 40’lı yılların ortasından itibaren yeni bir kapı açılmış inci avcılarının önünde petrolün bulunmasıyla.

DOĞALGAZ REZERVLERİ

Petrolün hayata girmesi bugün halen Souq Waqif çarşısında yaşayan o eski Doha’nın bugünkü haline dönüşmesinin de başlangıç noktası. Ancak Katar’ın zenginliği bugün petrole dayanmıyor. Çıkarılan petrol daha çok iç tüketime yönelik. Tüm o göz alıcı müzeler, çölün ortasında yükselen gökdelenler, caddeleri dolduran 4×4 lüks araçlar varlığını başka bir yeraltı zenginliğine, doğalgaza borçlu. Hesaplara göre dünyadaki tüm doğalgaz rezervlerinin neredeyse dörtte biri bu küçük ülkede. Kişi başına düşen gayri safi milli hasıla bu nedenle 70 bin dolar civarında.

Souq Waqıf adlı eski pazaryerinde bulunan, dünyada benzerine pek rastlanmayan şahin hastanesi, Katarlıların bu hayvanlara beslediği sevgiyi gösteriyor.

İŞSİZLİK ORANI: 0,4

Ülke nüfusu 1900’lerin başında 30 bini bulmuyordu, bugün ise iki buçuk milyonu aşmış durumda. Bunun neredeyse iki milyonu başkent Doha’da yaşıyor. İşin ilginç kısmı tam da burası; toplam nüfusun içinde Katar vatandaşlarının sayısı 300 binin biraz üzerinde sadece. Gerisi yurtdışından gelen yabancı çalışanlar. Katar vatandaşları üst düzey yönetici, bürokrat, iş sahibi, ya da ticaret yaparken geri kalan her işi yabancılar üstlenmiş. Bu sebeple Katar dünyada 0,4’lük oranla işsizliğin en düşük olduğu ülke.

Doha gündelik hayatının bir parçası olan Souq Waqıf çarşısında geleneksel yaşantının izleri hâlâ canlı.

Benzinin ucuz, vatandaşlar için sağlık, eğitim gibi kamu hizmetlerinin ücretsiz olduğu ülkede en değerli şey şu ikisi belki de: Gölge ve su… Başkent Doha ismini Arapçada “büyük, heybetli ağaç” anlamına gelen “Ad-Dawha” kelimesinden almış. Bir zamanlar burada yaşayanlar bazı şeyleri hayal bile edememişlerdi muhtemelen. Mesela yan yana dizili mağazalardan oluşan geniş bir alana kurulu alışveriş merkezlerinde yakıcı çöl güneşi altında yürürken altınızdan soğuk hava üfleyen mazgalların… Deniz suyunun tatlı suya çevrilmesiyle sulanan devasa çim golf sahalarının… Ya da bu küçük ülkenin bir gün Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmaya talip olacağının…

Katar, Ortadoğu’nun farklı köşelerinden renkler taşıyan zengin bir mutfak kültürüne sahip.

ŞAHİN HASTANESİ

Souq Waqif’in hemen dibinde bir hastane binası var. Girişte sizi klasik bir hasta kabul noktası karşılıyor. Üç görevlinin kayıt işlemlerini yaptığı bankın önünde sıra bekleyenlerin oluşturduğu bir kuyruk uzuyor. Her şey bir hastane atmosferi için normal sayılabilir. Ama uzun, beyaz geleneksel giysileriyle sırada bekleyen erkeklerin hepsinin bir koluna birer şahin tünemiş. Çünkü bu hastane insanlara değil bu yırtıcı kuşlara hizmet veriyor.

PRENSLERİN SPORU

Doha’da dünyanın tek şahin hastanesiyle karşılaşmak sizi hayrete düşürse de şahinleriyle sıra bekleyen Katarlılar, bu şaşkınlığınızı son derece normal karşılıyorlar. Onlar için son derece sıradan bir şeyin bizim gibi dışarıdan gelenler için ilginç olmasına çok alışmışlar belli ki. Şahin beslemek Katar’da vazgeçilmez bir gelenek. İnsanların şahinlere ne kadar düşkün olduğunun en büyük göstergesi de bu kuşlar için tam teşekküllü koskoca hastane inşa etmiş olmaları herhalde. Hastanenin çevresindeki mağazalar da şahinlere ayrılmış. Sıra sıra dizilmiş, tünedikleri yerde hiç hareket etmeyen kuşlar alıcılarını bekliyorlar. Her yıl ocak ayının ikinci haftasında çölde büyük bir şahin festivali de yapılıyor. Bu festivalde şahinler avcılıktaki maharetlerini göstererek yarışıyorlar. “Prenslerin sporu” deniyor şahin avcılığı müsabakalarına. Birinci gelen şahinler sahiplerine büyük ödül de kazandırıyor. Bu kimi zaman 150 bin euroyu bulan para ödülü, kimi zaman Bentley marka lüks bir otomobil olabiliyor. Yarışmada amaç bir şahinin 400 metreden avına ne kadar kısa sürede ulaşacağını ölçmek. İyi yetiştirilmiş bir şahinin bunu en fazla 20 saniyede becermesi gerekirmiş.

Ünlü Fransız mimar Jean Nouvel imzasını taşıyan Katar Ulusal Müzesi, göçebelikten doğalgaz zenginliğine uzanan 700 yıllık Katar kültürünü video ve üç boyutlu yerleştirmeler eşliğinde seyirciye sunuyor.

İYİ  BİR ŞAHİNİN FİYATI 250 BİN DOLAR

Şahin beslemeye “prenslerin sporu” denmesi boşuna değil bu arada. İyi bir şahinin fiyatı tam 250 bin dolar çünkü. Katar’da şahinlerden çok farklı bir alanda da yararlanılıyor: Uçuş güvenliği. Geçtiğimiz Eylül ayında uluslararası haber ajansları Moskova’daki Jukovsky Uluslararası Havalimanı’nından kalkan bir uçağın kuş sürüsü sebebiyle yakınlardaki bir mısır tarlasına mecburi iniş yapmak zorunda kalmasının ardından Katar Avcı Şahinlerin Korunması Örgütü Kanas’ta üst düzey yöneticilik yapan Faruk Aceli’nin Rus yetkililere yaptığı çağrıyı abonelerine geçmişti. Aceli, özel eğitimli şahinlerle yardım etmeye hazır olduklarını açıklamıştı. Katar caddelerinde yürüyen insan görmek zor. Onun yerine etrafta bolca bulunan büyük cipleri görüyorsunuz. Ama hepsi toz içinde. Her şeyin bu kadar parıltılı olduğu bir yerde ciplerin neden yıkatılmadığını merak edebilirsiniz. Burada tüm bu zenginliğin ortasında kum eskiye, kültüre ve geleneğe olan bağı temsil ediyor. Bir anlamda ciplerin çöle çıktıklarının şahiti durumundalar. Katarlıların en sevdiği, turistlerin de bundan payını severek aldıkları eğlencelerin başında çöl safarisi geliyor.

Geçen yıl Mart ayında kapılarını açan Katar Ulusal Müzesi’nin tasarımında “çöl gülü” adı verilen doğal oluşumlardan esinlenilmiş.

Uçsuz bucaksız görünen, bir tepenin ardından diğerinin başladığı, alışık olmayan insanın yön duygusunu kolayca kaybettiği çölde 4×4 araçlar “yok artık, buradan da aşağıya inilmez” denilen tepelerden kumları yararak son sürat ilerliyorlar. Sonra? Sonrası birden beklenmedik bir şekilde karşınıza çıkan bir deniz. Ve insanların denize girdiği bir plaj…

Burada deniz mevsimi deyince akla gelen aylar biraz farklı. İdeal zaman ekimle nisan arası. Su fazlasıyla tuzlu ve biraz ılık da olsa üzerinize yapışan çöl kumunu atmak için yine de ideal. Kıyıda birkaç deve duruyor. Develeri artık kimse ulaşım için kullanmıyor elbette. Develer denize girmeden önce üzerine çıkıp instagrama fotoğraf yüklemek isteyen turistler için hizmet veriyor.

KATAR’IN KELİME ANLAMI

Katar’ın kelime anlamı damlalar manasında, Türkçe’de de su damlası için kullanılan katre sözcüğünün çoğulu. Bir zamanlar burada yaşayanlara geçim kapısı olan istiridyelere gelince. Petrol ve doğalgazın keşfi insanlardan sonra en çok onlara yaramış olmalı. Artık Katar halkına para kazandırmak zorunda değiller. Eski bir inanışa göre inci de aslında istiridyenin gözyaşı damlasıymış.

DOHA GEZİ ÖNERİLERİ

Turistik amaçlı Doha’ya gitmek isteyenler Doha gezi önerilerine göz atmak istiyor. Doha’da yapılabilecekler arasında Ortadoğu mutfağını denemek, Corniche Caddesi’nde bir gezintiye çıkmak, çöl safarisi yapmak,  müzeleri gezmek gibi etkinlikler bulunuyor..

  • CORNİCHE CADDESİ’NDE YÜRÜYÜN: Havanın sıcaklığı nedeniyle belki gözünüz korkabilir. Ama siz yine de Corniche Caddesi’nde bir gezintiye çıkın. Deniz kıyısında uzayıp giden yedi kilometre boyunca palmiyelerin dizildiği bir yürüyüş yolu burası. Kıyıda geçmişten ışınlanmış gibi duran yelkenliler, dev gökdelenlerin görüntüsüyle tezat oluşturuyor.
  • THE PEARL’Ü DOLAŞIN: Doha’ya, inci bir gerdanlık gibi uzanan yapay bir ada inşa ederek zarif bir süsleme yapmışlar. Aslında burası ciddi bir yatırım alanı. Yabancılar bu yapay adadan lüks evlerden satın alabiliyor.

  • ORTADOĞU MUTFAĞINI KEŞFEDİN: Doha’da dünya mutfağı adına ne ararsanız bulmak mümkün, ama esas dikkat çekici olan Ortadoğu mutfağı. Tabii özellikle de Lübnan etkisiyle hazırlanmış, damak tadınıza çok da uzak bulmayacağınız yemekler. Safranlı pilavdan falafele uzanan bin bir türlü lezzet sizi bekliyor. Çok ilginizi çekmezse bir İtalyan ya da Uzakdoğu restoranına da girebilirsiniz.
  • KATAR ULUSAL KÜTÜPHANESİ’Nİ ZİYARET EDİN: Doha’da kent merkezinin burnunun dibinde yer alıyor Education City. Dünyanın sayılı üniversitelerinin birer kampusunun yer aldığı bu bölgedeki Katar Ulusal Kütüphanesi, mimarisiyle bile sizi etkileyebilir. Bir milyonun üzerinde basılı eser burada ilgilenenleri bekliyor. Ayrıca Evliya Çelebi gibi ismi tanıdık gelen isimlerin eserlerini de görme şansınız var.
  • ÇÖL SAFARİSİ YAPIN: Öncelikle; kum tepelerinin üzerinde aracı siz kullanmayacaksınız. Bu, maharet isteyen, benim diyen sürücünün altından kalkamayacağı bir iş. Kum tepelerinin ardından aniden deniz görünecek, şaşırmayın. Çölün denizle buluştuğu nadir bir yerdesiniz. Basra Körfezi’nde denize girme deneyimi de yaşayabilirsiniz.

  • MÜZE ZİYARETİ ŞART: Doha müze yönünden zengin bir kent. Hepsi olmasa da iki tanesini mutlaka görmelisiniz. İlki Katar Ulusal Müzesi, diğeri de İslam Eserleri Müzesi. Her iki müze de içine girmeyip sadece dışarıdan baksanız bile etkileneceğiniz yapılar. İslam Eserleri Müzesi’nde Kanuni Sultan Süleyman’a ait el yazmaları, İznik çinileri ve Gentile Bellini’nin 1479 yılında yaptığı Fatih Sultan Mehmet’in meşhur portresini görmek de mümkün.
  • ŞNORKELLE DALIN: Kızıldeniz kadar dünyada dalış açısından meşhur bir nokta olmayabilir ama Doha’dan deniz altını şnorkelle izlemeden dönmek olmaz. Bunun için farklı noktalar mevcut. En önde geleniyse Al Safliya Adaları…

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap