Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Nükleer cehennemden 75 yıl sonra Hiroşima

Nükleer cehennemden 75 yıl sonra Hiroşima

Özge Çolak

Japonya’nın Hiroşima kentine İkinci Dünya Savaşı’nda aylarca el sürülmedi. Çünkü o, en kötüsü için ayrılmıştı. Bundan tam 75 yıl önce atom bombası dehşetini yaşayan Hiroşima, bu trajediden bir barış başkenti yarattı. Dünyanın ilk atom bombası saldırısının yıldönümünde bir kez daha “bizim yaşadığımızı, düşmanımız bile yaşamasın” diyecek Hiroşimalılar. Ellerini birleştirip sessizce dua edecek ve suya kâğıt fenerler bırakacaklar.

YAZI: CEMAL TUNÇDEMİR

Bir yaz sabahı, Osaka’dan dört saatlik karayolu seyahatiyle ulaştığım Hiroşima’yı ziyaret nedenim aşikâr. Hiroşima’yı tanıtan birçok turistik broşürün, “olabilecek en kötü sebepten dolayı fazla anlatılmaya ihtiyacı olmayan şehir” cümlesiyle başlaması da bundan. Fakat şehrin merkezindeki Barış Anıtı Parkı’na doğru yürürken, kente gelen ziyaretçilerin yaşadığı duygusal ikilemi yaşamaya başlıyorum: Görmeye geldiğim “şey”e dair, fazla “şey” görmemeyi istemek… Parkın yeşillikleri içinde ilk gözüme çarpan, Motoyasu Deresi’nin kıyısındaki yıkık kubbeli yapı oluyor. Bugün artık Genbaku Dome (Atom Bombası Kubbesi veya Hiroşima Barış Anıtı) diye adlandırılan enkazın önünde, onlarca yıl önce, yine bir yaz sabahı olanları düşünmekten kendimi alamıyorum. (En üstteki fotoğraf: Saldırıdan bir ay sonra bir gazeteci, enkaza dönmüş Hiroşima’nın ünlü sinema binası önünde. Bomba tepesinde patladığı için iskeleti basınçtan nispeten az etkilenen bina, patlama merkezinde ayakta kalan tek yapıydı.)

5 Ağustos 1945 gecesi Hiroşimalılar, -birkaç saat sonra başlayacak nükleer çağın sembolüne dönüşeceklerinden habersiz- açık ve sessiz bir yaz gecesinin tadını çıkarırken, Pasifik Okyanusu’nda Mariana Adaları’ndaki Amerikan üssünden üç askeri uçak havalanacaktı. Bu uçakların en önemlisi, “Ufaklık” kod adlı özel yükü taşıyordu. Uçağın pilotu, taşıdığı dehşetle tarihe geçecek bu uçağa annesinin adını (Enola Gay) vermişti. İkinci uçakta, Ufaklık’ın etkisini gözlemleyecek bilim-teknik ekibi, üçüncü uçakta ise görüntü ve ses kaydı yapacak arşiv timi vardı.

Bugün Atom Bombası Kubbesi olarak anılan bina, Çek mimar Jan Letzel tarafından tasarlanmış ve 1915 yılında tamamlanmıştı. 1966 yılında enkazın olduğu gibi korunmasına karar verildi. 1996’da da ABD ve Çin’in aleyhte oylarına rağmen UNESCO Dünya Miras Listesi’ne alındı. (GETTY IMAGES, ALEXANDER SPATARI)

İnsanlık, 20’nci yüzyılda atomu parçalamayı başarınca ürpertici bir sırrı da keşfetmişti. Bir uranyum atomunun çekirdeği nötronla çarpıştırılınca bu çekirdek ikiye bölünüyordu. Bu bölünme açığa enerji (radyasyon-sıcaklık-basınç) ve iki-üç nötron daha çıkarıyordu. Bu yeni nötronlar da diğer uranyum atom çekirdeklerine çarparak aynı reaksiyonu tekrarlıyordu. Bu zincirleme reaksiyon başlatılabildiğinde muazzam miktarda enerji açığa çıkıyordu. İşte Ufaklık kod adlı atom bombası da, bu muazzam enerjiyi tarihin en yıkıcı silahı olarak kullanma fikrinin çocuğuydu. Önce basınçla, sonra binlerce santigrat derecelik sıcaklıkla ve nihayet radyasyon zehirlemesiyle süren katmerli bir yıkım. Bir Japon profesörün, “atom bombası üç kez öldürür” sözünde kendini bulan bir tahrip gücü… Hiroşima’dan sadece üç hafta önce, 16 Temmuz 1945 günü ABD’nin New Mexico eyaletindeki ıssız bir çölde, tarihin insan eliyle yaratılmış ilk nükleer patlaması gerçekleştirildiğinde, proje sorumlusu bilimciler bile gördükleri karşısında dehşete düşmüştü.

Enola Gay, 6 Ağustos 1945 sabahı saat 8.00 gibi Hiroşima’ya doğru alçalırken, kentin batı ucundaki mahallelerden birinde okula gitmeye hazırlanan 13 yaşındaki Tomiko Morimoto annesiyle sert bir tartışma yaşıyordu. Annesinin ikazlarına kulak asmayan Tomiko kapıyı çarparak evden çıkarken, annesinin o anki yüz ifadesinin ve sertçe çarptığı kapının sesinin yaşamı boyunca beyninde yankılanacağından habersizdi. Arkadaşıyla okula yürürken, bulutsuz gökyüzünde bir Amerikan B-29 uçağı gördü. B-29, keşif uçağı yüksekliğinde uçtuğu için hava saldırısı alarmı verilmemişti. Uçakları artık motor seslerinden bile tanıyabilir hale gelmiş Japonlar “B-San” diyordu bu uçağa. Aylardır bütün Japon şehirlerini bombalayan Amerikalılar nedense Hiroşima’ya tek bir bomba bile atmamışlardı. Tomiko da, B-San’ın, yaz boyunca gördükleri keşif uçaklarından biri olduğunu düşünerek endişelenmedi.

Beton korunağın altındaki sembolik anıt mezarda, Hiroşima ve Nagazaki’de öldüğü resmi olarak belirlenen 280 bin kişinin isimlerinin yazılı olduğu “mazi defteri” yer alıyor. Mezar taşı ise şöyle diyor: “İnsanlık olarak aynı savaşçı kötülüğü tekrarlamayalım ki buradaki bütün ruhlar huzur içinde istirahat edebilsin.’’ (RICHARD ATRERO DE GUZMAN / NURPHOTO – GETTY IMAGES)

Uçağın pilotu Paul Tibbets ise saat 8.09’da bombanın tetikleme mekanizmasını çalıştırdı ve planlandığı gibi tam 08.15’te, 9 bin 500 metre yukarıdan atom bombasını Hiroşima üzerine bıraktı. Bomba, patlama yüksekliği olan 580 metreye 45 saniyede ulaştı, ancak rüzgâr nedeniyle hedef Aioi Köprüsü’nden, 240 metre güneydoğudaki Şima Hastanesi’ne kaymıştı. Bomba şehrin tam merkezi üzerinde patladığında, gökyüzü önce kör edici bir beyazlığa, ardından adeta turuncu bir alev topuna dönüştü. Patlamayla beraber göğe yükselen mantar bulutu gökyüzünü bir anda gece gibi yapacak, ardından “kara yağmur” denen ve yüksek dozda radyasyon içeren bir yağmur olarak Hiroşima üzerine yağacaktı. Bir yandan alevler içinde yanan kentte, bir yandan dondurucu bir soğuk oluşmuştu.

Patlamanın yarattığı basınçla etrafındaki her şey uçuşmaya başlayınca büyük panik yaşayan Tomiko, o dakikalarda hayatta kalmış bütün Hiroşimalılar gibi neler olduğunu anlamaya çalışırken, üzerlerine yağan kara yağmuru, çocuk aklıyla, Amerikalıların üzerlerine petrol döktüğü ve onları yakacağı şeklinde yorumlamıştı. Nehre doğru koşmaya başladı. Okul çevresinde hayatta kalan yetişkinlerin de yönlendirmesiyle, nehrin diğer tarafındaki yüksek platoya doğru koşmaya başladılar. Yetişkinler, çocuklara, aileleri gelip onları alıncaya kadar orada beklemelerini tembihledi. Gece boyunca Hiroşima’nın alev alev yanışını seyrettiler, ertesi sabah kimse gelmeyince de şehre dönmeye karar verdiler. Kısmen sağlam kalmış bir köprüden şehre ve mahallelerine ulaştılar. Geçtikleri nehir de, enkaz yığınına dönmüş mahalleleri de cesetlerle doluydu. Nihayet evi olması gereken yere ulaştığında, korktuğuyla karşılaştı Tomiko: Bütün evler yıkılmış ve kül olmuştu. Annesinin yanmış bedenini bir hafta sonra bulabildi. Her nasılsa yanmamış birkaç elbise parçalarından tanımıştı annesini.

Nagasaki’nin 9.7 metrelik Barış Heykeli’nin gökyüzünü işaret eden sağ eli nükleer silah tehlikesini, ileri uzatılmış sol eli ebedi barışı, gözleri kapatılmış huzurlu yüzü ise kurbanların ruhları için dua edenleri simgeliyor. (GETTY IMAGES)

Tomiko’nun annesi, atom bombasının atıldığı gün yaşamını yitiren 78 bini aşkın insandan biriydi. Patlama merkezine 3 kilometre çapındaki bir alanda her şey, sıcaklığı 3 bin santigrat dereceyi geçen bir alev topunun içinde hemen yanmıştı. Bu alanda kalan onbinlerce kişi de birkaç saniye içinde eriyerek öldü. Bu alanın dışında kalanlar ise patlamanın fırlattığı enkazlar ve basıncın yanı sıra, çöken ve yanan evlerin içinde hayatlarını kaybetti. Sağ kalanların önemli kısmı ise yüksek dozda radyasyon zehirlenmesine maruz kaldıklarının farkında değildi henüz. Üç gün sonra birçoğunun ağızlarının etrafında fasulye büyüklüğünde kabarcıklar oluşmaya başladı. Dördüncü gün dayanılmaz mide ağrıları başladı. Bir yandan yeme-içme güçlüğü yaşıyor, bir yandan da vücut sıcaklıkları yükseliyordu. Ardından mide ağrıları ve ishal şiddetlendi. Ağızlarından ve dışkılarından kan gelmeye başladı. Çoğu, bir hafta içinde öldü. 6 Ağustos sabahı patlayan bomba, sonraki yıllar, hatta on yıllar içinde, ilk gün öldürdüğü kadar insanın daha canını aldı. 75 yıl sonra bile etkileri sürüyor.

8 Ağustos günü Amerikan gazeteleri Hiroşima’da yaşamın tamamen yok olduğunu yazarken, Mariana Üssü’ndeki bir başka Amerikan uçağına, “Şişman Adam” kod adlı yükü yükleniyordu. 9 Ağustos’un ilk saatlerinde havalanan uçak, hedefteki Kokura’ya ulaştığında şehrin üzerinin bulutla kaplı olduğunu gördü. Üç turdan sonra hedefini göremeyince, benzini azaldığı için sonraki hedef şehir olan Nagasaki’ye yöneldi. O dakikalarda Kokura sakinleri nasıl bir beladan kurtulduklarından, Nagasaki sakinleri ise nasıl bir belanın yaklaştığından habersizdi. 74 bin kişi yaşamını yitirecekti.

 *YAZININ TAMAMINI OKUMAK İÇİN ATLAS AĞUSTOS 2020 SAYISINI SATIN ALABİLİRSİNİZ 

ATLAS AĞUSTOS 2020

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap