Anasayfa Atlas Tarih Prof. Dr. Şevket Pamuk yeni cumhuriyetin iktisat politikasını anlattı

Prof. Dr. Şevket Pamuk yeni cumhuriyetin iktisat politikasını anlattı

Özge Çolak

“Yeni Cumhuriyet’in ekonomisi Türkiye’nin tarihi, toplumsal ve iktisadi koşullarının yanı sıra değişen dünya koşulları ve dünya koşullarının sağladığı imkânlar iyi tahlil edilerek oluşturuldu.” Prof. Dr. Şevket Pamuk, Atatürk ve Yeni Cumhuriyet’in iktisat politikasını Atlas Tarih Mayıs 2020, “Gazi Mustafa Kemal” özel sayısında değerlendirdi.

Röportaj: Melih Şabanoğlu

Cumhuriyet Türkiye’si Osmanlı İmparatorluğu’ndan nasıl bir ekonomik durum devraldı? Yeni Türkiye’nin ilk mali politikaları ne oldu? İzmir İktisat Kongresi’nin önemi neydi? Atatürk döneminde ekonomik anlamda hangi değişiklikler yaşındı. Bu soruları Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk’a sorduk.

(En üstteki fotoğraf: On yıl süren savaşlar ve nüfus kayıplarından sonra ülke ekonomisi çok zayıflamıştı. 1927 Tarım Sayımı’na göre 4 milyon hektardan fazla olan olan ekili alanlar ülke topraklarının ancak yüzde 5’ini oluşturuyordu. Cumhuriyetin ilk yıllarında tarım makineleri toplam tarım araçlarının sadece yüzde birini oluşturuyordu.  CUMHURİYETİN 75YILI, YKY, 1998 )

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevket Pamuk

Osmanlı döneminin Cumhuriyet Türkiye’sine devrettiği miras neydi?

19’uncu yüzyıl bir serbest ticaret ve küreselleşme çağıydı. Sanayi Devrimi Batı Avrupa ülkelerini güçlendirmiş, dünya ekonomisinde öncü konuma getirmişti. Ucuza ürettikleri pamuklu tekstil ve diğer mamul mallarını satacak yeni pazarlar arıyorlardı. Osmanlılar için ise 19’uncu yüzyıl imparatorluğu bir arada tutabilmek için bir reform çağıydı. 19’uncu yüzyıldaki reformlar bir çok alanda Cumhuriyetin çağdaşlaşma hamlesinin temelini oluşturur. Mustafa Kemal’in de bu reform sürecinde kurulan yeni okullarda yetiştiğini unutmayalım. 19’uncu yüzyılın başlarında Osmanlı devleti, İngiltere’nin ve diğer Avrupa devletlerinin siyasi desteğini alabilmek için onlarla serbest ticaret anlaşmaları imzaladı. Bir kez imzaladıktan sonra, Osmanlı Devleti’nin bu anlaşmaları iptal edebilme gücü yoktu. Ayrıca daha önceki yüzyıllarda verilmiş kapitülasyonlar Osmanlı Devleti sınırları içindeki Avrupalılara önemli ayrıcalıklar sağlıyordu. Böylece 19’uncu yüzyıl boyunca açık ekonomi koşullarında ve ithalatın baskısı altında, zanaatlar gerilerken, tarımda uzmanlaşma güçlendi. Osmanlı limanları Batı Avrupa limanlarına bağlandı, ekonominin iç bağlantıları zayıfladı.

Dünya pazarlarına yönelen tarım ekonomisi gelişiyordu, ama tarıma dayalı modelin potansiyeli sınırlıydı. Yüzyılın sonlarına gelindiğinde, iktisadi kalkınmanın yolunun sanayileşmeden geçtiğini görülüyordu, ama serbest ticaret anlaşmaları buna izin vermiyordu. Sadece dokuma gibi mamul mallarda ve makine ve teçhizatta değil, pek çok gıda malında da yerli tüketimin önemli bir bölümü ithal edilmekteydi.

Cumhuriyetin devraldığı Osmanlı ekonomik tablonun başka boyutları da var mıydı ?

Cumhuriyeti kuran kadrolar için Osmanlı ekonomik mirasının önemli ve olumsuz bir diğer boyutu da dış borçlar ve enflasyondu. 19’uncu yüzyılda Osmanlı devletinin harcamaları vergi gelirlerinin üzerinde seyrediyor, bütçe açıkları dış borç alınarak kapatılıyordu. Biriken büyük borç yükü borç verenlerin denetiminde Düyun-u Umumiye İdaresi’nin kurulmasına yol açtığı gibi, hemen her yıl yeni dış borç bulma baskısı, özellikle dış politikada büyük bağımlılıklar yaratmıştı. Ayrıca Osmanlı devletinin yeterince vergi toplayamaması nedeniyle, Birinci Dünya Savaşı sırasında basılan büyük miktarda kâğıt para büyük bir enflasyon dalgası yaratmıştı.

İzmir İktisat Kongresi’ne katılanlar

1908’den sonra fiilen iktidara gelen İttihat ve Terakki yönetimi ekonomideki bu gidişatı değiştirmek için neler yaptı? Özellikle de Birinci Dünya Savaşı’nın çıkmasından sonra?

İttihat ve Terakki kadrolarının ekonomi anlayışı geleneksel Osmanlı yaklaşımından bir hayli farklıydı. İttihat ve Terakki kadroları ulusal bir ekonomi kurmayı ve sanayileşmeye ağırlık vermeyi hedefliyorlardı. Ancak Osmanlı devletinin imzalamış olduğu anlaşmalar, özellikle de ticaret anlaşmaları, Birinci Dünya Savaşı başlayana kadar farklı iktisat politikalarının uygulanmasına izin vermedi. Dünya Savaşı başladıktan sonra daha farklı politikalar izlendi ama savaşın ağır mali yükü ve yarattığı tahribat nedeniyle olumlu sonuç alınması mümkün değildi.

Osmanlı’nın ekonomik mirasının dışında Birinci Dünya Savaşı’ndaki etnik uygulamalar ve mübadelenin de Cumhuriyet ekonomisi üzerinde olumsuz etkisi olduğundan söz edilebilir mi?

1912 yılından sonra başlayan on yıllık savaş döneminin, Ermeni tehcirinin ve Yunanistan’la yapılan mübadelenin nüfus ve ekonomi üzerinde çok olumsuz etkileri oldu. Birinci Dünya Savaşı öncesinde bugünkü sınırlar içindeki
Türkiye’nin nüfusu 16,5 milyona ulaşmıştı. 1927 yılında yapılan ilk sayımda nüfusun yüzde 20 kadar gerileyerek 13,5 milyona düştüğü anlaşıldı. Kişi başına gelir de yüzde 40 kadar gerilemişti. Savaşlar ve nüfus kayıpları sonrasında özel sektör daha da zayıfladı. Hem tarımda hem de kent ekonomisinde ağırlık zaten küçük ölçekli işletmelerdeydi.

Sümerbank fabrikalarında bez üretimi, 1934.

Cumhuriyet döneminde ekonomi alanında atılan ilk adımlar nelerdi? Bunlar içinde Lozan’daki müzakereler ve İzmir İktisat Kongresi nasıl bir öneme sahip?

19’uncu yüzyılın bugün “Birinci Küreselleşme Çağı” olarak anılan açık ekonomi koşulları Birinci Dünya Savaşı ile sona erdi. Batı Avrupa devletlerinin Dünya Savaşı’ndan güçlerini kaybederek çıkmaları, daha sonra patlak veren dünya bunalımı ve iki dünya savaşı arasında oluşan yeni jeopolitik koşullar bağımsızlığını koruyabilen ülkelere önemli olanaklar sağlıyordu. 1920’li yıllardan itibaren Atatürk önderliğindeki Cumhuriyet bu yeni dengeleri iyi değerlendirerek daha bağımsız ve kendine daha yeterli bir ekonomi kurmaya girişti. Yeni Türkiye Devleti Lozan Barış Antlaşması’ndan başlayarak
ekonomide bağımsızlığını kazanmaya başladı. Lozan’da uzun pazarlıklar sonucunda Osmanlı Devleti’nin dış borçları yeniden düzenlendi. Borçlar Türkiye ve Osmanlı Devleti’ni izleyen diğer devletler arasında paylaşıldı ve yeniden yapılandırıldı. Osmanlı Devleti sınırları içindeki yabancılara ayrıcalıklar sağlayan kapitülasyonlar kaldırıldı. Yine Lozan’da Türkiye, 1929 yılından itibaren kendi gümrük tarifelerini kendisi belirleme hakkına kavuştu. Bunlar yeni devletin ekonomisinin sağlıklı temeller üzerinde inşa edilebilmesi için, dış dünya ile ilişkilerini yeniden düzenleyen, çok önemli adımlardı. 1923 yılının başlarında toplanan İzmir İktisat Kongresi, özel sektöre dayalı bir ekonomi kurulacağının işaretlerini vermişti. 1924 yılında kurulan İş Bankası yeni yeni oluşmaya başlayan özel sektörü desteklemeyi hedefliyordu.

Nüfusun ağırlıklı olarak kırsal kesimde yaşadığı düşünülürse Cumhuriyet yöneticileri tarımsal üretimi artırmak için hangi politikaları uyguladılar?

Nüfusun yaklaşık yüzde 80’ini oluşturan tarımsal üreticiler 1912 de başlayan ve yaklaşık 10 yıl süren savaşlar döneminden çok ağır nüfus kayıplarıyla ve bitkin halde çıkmışlardı. Bu nedenle Cumhuriyet yönetiminin ilk girişimlerinden biri tarımsal üreticiler için büyük yük oluşturan ve devletin zaten toplamakta zorlandığı aşar vergisinden vazgeçerek kırsal nüfusun ve tarım ekonomisinin toparlanmasını sağlamaya çalışmak oldu. İkinci Dünya Savaşına kadar geçen sürede, olumlu hava koşullarının da desteğiyle, tarımsal üretim, özellikle de buğday üretimi nüfustan daha hızlı arttı, 1930’lu yılların sonunda Türkiye buğday ihraç eden bir ülke konumuna geldi.

Başbakan İsmet Paşa, Ankara-Sivas demiryolu hattında Kızılırmak’taki köprüyü teftiş ediyor, 20 Mart 1925

Cumhuriyet Türkiye’sinin liberal ekonomiden devletçilik politikalarına geçişinde hangi etmenler rol oynadı? Bu politikada dünya koşullarına uyum sağlamak mı yoksa ideolojik nedenler mi ön plandaydı?

Bence yeni devletin iktisat politikalarının değişmesinin birinci nedeni değişen dünya koşullarıdır. 1923 yılında, İzmir İktisat Kongresinde özel sektöre dayalı bir ekonomi kurulacağı belirtilmişti. Ancak değişen dünya koşullarıyla birlikte iktisat politikalarında da değişiklikler yapıldı. 1929 yılında başlayan Dünya Ekonomik Buhranı dünya piyasalarında tarımsal mallara ve hammaddelere olan talebi azalttı. Bu malların fiyatları hızla düşerken ekonomide durgunluk yayıldı. Bunalımın sürmesinin de etkisiyle, korumacılığa ek olarak sanayileşmede devletin öncülük yapmasına karar verildi. Bir yandan gümrük tarifeleri yükseltilirken bir yandan da sanayi, bankacılık ve ulaştırmada devletin büyük ölçekli işletmeler kurması ilkesi benimsendi. Böylece İş Bankası’nın yanına yeni stratejinin sembolleri Sümerbank ve Etibank eklendi. Korumacılık ve devletçilik sayesinde Dünya Bunalımı koşullarına karşın, sanayi ve tarım toparlanmaya, ekonomi güçlenmeye başladı.

Atatürk, Ankara’da orman çiftliğindeki etütlerden birinde, 1925  / FOTOĞRAFLA ATATÜRK ALBÜMÜ, 1940

Atatürk ve lider kadro Türkiye’de sağlıklı bir iç pazar oluşturmak amacıyla altyapı anlamında hangi adımları attılar?

Yeni Cumhuriyet, Osmanlı döneminden farklı olarak ülke-içi iktisadi bağların güçlenmesine büyük önem verdi. Ülkenin farklı köşelerini birbirine bağlamayı hedefleyen demiryolları iç tasarruflarla inşa edildi. Demiryolları sayesinde Sivas’ın, Erzurum’un buğdayını İzmir’e ulaştırmak; Malatya’da, Kayseri’de üretilen pamuklu bezi Eskişehir’de satmak mümkün oldu. 1930’lu yılların sonlarına gelindiğinde Dünya Bunalımına karşın tarımda büyük bir toparlanma gerçekleşmişti.

Ancak yeni devletin gücü iktisadi ve toplumsal kalkınmayı daha güçlü şekilde kırlara taşımaya yetmiyordu. Buna karşılık kentlerde sanayileşme hız kazandı. Birinci Dünya Savaşı öncesinde “Üç Beyazlar” adı verilen buğday, şeker ve pamuklu dokumada iç tüketimin büyük bölümü ithalat ile karşılanırken 1930’lu yılların sonunda Türkiye “Üç Beyazlar”da büyük ölçüde kendi kendine yeterli hale geldi.

İstanbul Menkul Kıymetler Kambiyo ve Nukut Borsası, 1929

Osmanlı’da olumsuz örnekler yaşandığı için, Cumhuriyet yöneticilerinin uzak durdukları ekonomi politikaları oldu mu?

Dünya Bunalımı koşullarında dışarıdan borç almak, ekonomiyi hareketlendirmek için para basmak başka ülkele devletlerinin sık sık başvurduğu yöntemlerdi. Ancak Osmanlı’nın borç ve enflasyon deneyimlerini çok yakından yaşamış olan Atatürk ve arkadaşları, yeni dönemde dış borç almaktan kaçındılar. Bütçeyi denk tutmaya büyük önem verdiler. Yeni Cumhuriyet 1930’ların sonlarına kadar yeni para basmadı. “Denk bütçe, sağlam para”, bu dönemde iktisat politikalarına yol gösteren slogan oldu.

17 Aralık 1926, Alpullu Şeker Fabrikası üretime geçti. /CUMHURİYETİN 75 YILI, YKY, 1998

Son olarak, Osmanlı dönemini de kapsamak üzere Türkiye’nin son 200 yıllık ekonomi tarihi içinde, Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhurbaşkanlığı dönemine tarihlenen 15 yılı nasıl bir yer kaplıyor?

Dünya ekonomisinin kuralları her dönemde farklı gelişiyor. Bu kurallar gelişen ülke ekonomilerine her zaman aynı fırsatları sunmuyor. 19’uncu yüzyılda Osmanlı Devleti ve diğer gelişen ekonomiler gümrük tarifelerini düşük tutmak ve pazarlarını Avrupa ülkelerinin mamul mallarına açmak zorunda kaldılar. Birinci Dünya Savaşı’ndan Batı Avrupa devletlerinin güçlerini kaybederek çıkmaları ve iki dünya savaşı arasında oluşan yeni koşullar, bağımsızlığını koruyabilen ülkelere yeni olanaklar sağladı. Atatürk önderliğindeki yeni devlet dünyada oluşan bu dengeleri ve fırsatları iyi değerlendirmiştir. 19’uncu yüzyıldaki bugün “Küreselleşme Çağı” olarak anılan dönem, Birinci Dünya Savaşı ile sona erdi. Savaş sonrasında Osmanlı Devleti topraklarının bir bölümü sömürge imparatorlukları arasında paylaşıldı. İstiklal Savaşı’nın kazanılması sayesinde yeni Türkiye Devleti bağımsızlığını koruyabildi. Atatürk’ün önderliğindeki kadroların önemli başarılarından biri de, son derece güç dış ve iç koşullar altında, yeni bir ekonomi inşa etmek olmuştur. Yeni Cumhuriyet’in ekonomisi Türkiye’nin tarihi, toplumsal ve iktisadi koşullarının yanı sıra değişen dünya koşulları ve dünya koşullarının sağladığı imkânlar iyi tahlil edilerek oluşturuldu.

ATLAS TARİH

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap