Anasayfa Gündem Phaselis’teki Otel Kâbusu Şimdilik Bitti!

Phaselis’teki Otel Kâbusu Şimdilik Bitti!

Antalya’nın dünyaca ünlü antik kenti Phaselis’te Rixos otellerinin sahibi Fettah Tamince tarafından yapılmak istenen otel projesine verilen ÇED Gerekli Değildir kararına karşı yöre halkı ve sivil toplum örgütlerinin açtığı davayı gören Antalya 2. İdare Mahkemesi, alanla ilgili yeterli bilimsel çalışmayı içermediği gerekçesiyle kararı iptal etti. Phaselis’i betondan korumak için mücadele veren davacıların, projenin tamamen iptal edilmesi için açtıkları dava ise önümüzdeki günlerde görülecek. Davanın avukatı Tuncay Koç, “Phaselis’te hiçbir projeye izin vermeyeceğiz” dedi.

2 bin 700 yıllık geçmişe sahip olan Phaselis’te yapılmak istenen 5 yıldızlı otel projesi için Antalya Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü, Aralık 2013’te  ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararı vermişti. Ancak proje için tahsis edilen milli park sınırındaki alanın bir bölümünün de 1. Derece arkeolojik sit alanı olması yöre halkının yanı sıra kamuoyunda tepkilere neden olmuştu. Çok sayıda eylem yaparak otel girişimini protesto eden meslek odaları ve yaşam savunucuları, ardından ÇED Gerekli Değildir kararının iptali istemiyle dava açtı. Davayı gören Antalya 2. İdare Mahkemesi ise ÇED Gerekli Değildir kararına önce yürütmeyi durdurma, ardından ise iptal kararı verdi. Projenin esastan iptali için açılan dava ise önümüzdeki günlerde görülecek. Mahkeme kararını değerlendiren davanın avukatı Tuncay Koç, “Phaselis’te hiçbir projeye izin vermeyeceğiz” dedi.

Mahkemenin davayla ilgili nihai kararını açıklamasının ardından, Mimarlar Odası, Çevre Mühendisleri Odası, Ziraat Mühendisleri Odası ve Peyzaj Mimarları Odası’nın Antalya şubelerinin yanı sıra Antalya Barosu, Kemer Esnafları ve Turizmcileri Derneği, Doğa Dostları Derneği, Çıralı’yı Sevenler Derneği, Ulupınar Çevre Koruma ve Geliştirme Kooperatifi gibi meslek odası ve sivil toplum örgütleriyle, Sami Adaletli, Bilal Aktan, Ahmet Kaya, Tahir Şimşek, Ali Kara, Erdal Elginöz, Tuğba Pınar Günal, Elif Arığ Guttstadt, Bedia Tülüer, Muharrem Birhan Erkutlu, Büşra Koç ve Yılmaz Vural’dan oluşan davacılar tarafından yapılan ortak açıklamada, “Bizim için esas olan, Phaselis antik kenti ve etkileşim alanı içinde adı ne olursa olsun, hangi şirkete veya kuruma ait olursa olsun, hiçbir şekilde yapılaşmaya izin verilmemesidir. Bu hedefimize ulaşıncaya kadar, her platformda konunun takipçisi olacağımızı kamuoyuna bildiririz” görüşüne yer verildi.

Ne bölge halkının ne de Antalya kamuoyunun, Phaselis’in koruma alanı sınırlarında ya da etki alanı civarında herhangi bir yapılaşma görmek istemediğinin altı çizilen açıklamada, “söz konusu otel projesi, paha biçilmez değerdeki tarihi mirasımızı tehlikeye atarak kamu vicdanını yaralamış, Antalya’nın, ülkemizin ve hatta bütün dünyadan Phaselis’i bilen ve seven duyarlı insanların haklı tepkisini çekmiştir. Mahkeme kararıyla iptal edilmiş olan proje için, yeni projeler üretilmeyeceğine, yetkililerin kamuoyu kadar duyarlı davranabileceklerine  inanmak istiyoruz” denildi.

Dava sürecinde Akdeniz Üniversitesi’nin bölgede yaptığı teknik çalışmalar sonucunda otel yapılmak üzere tahsis edilen alanda daha önce saptanamamış çok sayıda antik kalıntıya ulaşıldığına dikkat çekilen açıklamada, ayrıca şu görüşlere yer verildi: “Bunun sonucu olarak, mevcut arkeolojik sit sınırlarının, bu alanı da içine alacak şekilde genişletileceğini ön görebiliriz. Henüz tam olarak jeolojik etütleri ve kazıları yapılamamış olan Phaselis Antik Kenti’nin, burada yapılacak yeni kazılarla daha da görkemle gün ışığına çıkacağına inanıyoruz. Uluslararası antlaşmalarla korumaya söz vermiş olduğumuz Phaselis’in arkeolojik çalışmalarla değerlendirilmesinin bölgemiz turizmine katkısı, antik kalıntılar üzerine 280 odalı beton bina dikmekten çok daha fazla olacaktır hiç şüphesiz. Maalesef yapılmak istenen tam da buydu, çok değerli arkeolojik kalıntılarla dolu bir alanın üzerine, yüzlerce beton bina inşa edilmek istenmiştir.

Bizzat kamunun sesi olarak bizler diyoruz ki Antalya’nın artık yeni otele ihtiyacı yoktur. Bölgemizdeki bütün otelciler ve ilgili meslek kuruluşları da bu gerçeği her fırsatta dile getirmekteler. İhtiyacımız olan şey, sahip olduğumuz doğal, kültürel ve tarihi değerlerimizi korumak ve geliştirmektir. Turistler bir bölgeye yalnızca orada oteller olduğu için gitmezler. Biz, antik kentlerimizin üzerine otel yaparsak, turistler ne için geleceklerdir acaba Antalya’ya? Bütün bakir koylarımıza beton yığını oteller doldurursak, ne gibi bir çekiciliği kalacaktır şehrimizin? Ya çocuklarımıza ne kalacaktır?

Bizler, bu konuda kamuoyunun sesi olduğumuza inanıyoruz. Çünkü hem ahlaka, hem vicdana hem de yasalara aykırı olduğu kanıtlanmış olan bu projeye karşı yürüttüğümüz itiraz kampanyalarında yalnızca projenin yapılmak istendiği Tekirova ve Kemer bölgesinden değil, Kaş’tan, Manavgat’tan, Kumluca’dan, Gündoğmuş’tan, Finike’den, Korkuteli’nden hatta Muğla ve Fethiye’den binlerce duyarlı vatandaş yer aldı. Davacılar arasında yer almasalar da, Antalya’nın belli başlı sivil toplum örgütleri ve sanatçıları, turist rehberleri, doğa yürüyüşçüleri, bisikletçiler, motosiklet grupları, paraşütçüler, çevre koruma örgütleri ve köy dernekleri ile Türkiye’nin birçok yerinden akademisyen, gazeteci, bilim insanı, sivil toplum örgütleri, sanatçıların yanı sıra çok sayıda vatandaş, yüreğini ve gücünü kattı bu otelin durdurulması çalışmalarına. Bu duyarlı birlikteliğin sonucu olarak, 23 Şubat 2014’te ‘Paselis’te Otele Hayır’ başlığıyla Antalya’nın en büyük çevre mitinglerinden biri yapılmıştı. Yine bu birliktelik, otelin yapılmaması için 80 bine yakın imzanın toplanmasını sağladı.

10 yıla yakın bir süre boyunca, kapalı kapılar ardında ince ince çalışılmış olduğunu görüyoruz. Bu süre içinde Beydağları Sahil Milli Parkı’nın sınırları değiştirilmiş, proje için gerekli alanlar milli park dışına çıkartılmış, süreçler tersine işletilerek, usulsüz bir şekilde uzun dönem planları değiştirilmiş, imar planları projeye göre yeniden düzenlenmiştir. Yani, mevcut planlara ve milli park kurallarına göre proje yapılacağına, projeye göre yeni imar planları yapılmış, milli park uzun dönem planları değiştirilmiştir. Hepsinin üstüne, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Antalya İl Müdürlüğü, ‘ÇED Gerekli Değildir’ belgesi vererek bu yıkım projesinin başlama vuruşunu yapmak istemiştir. Ancak, elimizdeki mahkeme kararından da anlaşılacağı gibi, milli parklar içinde böylesi bir proje, ÇED raporu olmadan yapılamaz.

Konuyla ilgili diğer kurumlar olan Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın da, Türkiye Cumhuriyeti olarak sonuna kadar korumak için bütün dünyaya söz vermiş olduğumuz tarih mirasımız Phaselis’e uygulanmak istenen bu yıkım projesinin gerçekleşebilmesi için gösterdiği gayretkeşlik, hepimizi incitmiştir. Her iki kurum da, koruma kurallarının uygulayıcısı olacaklarına bu kâbus gibi otel projesinin önünü açabilmek için, yıkıma yönelik uygulamalara imza atmışlardır. Bu usulsüzlüklerle ilgili olarak, projenin tahsisinin esastan iptal edilmesi için açtığımız bir davamız daha vardır. Önümüzdeki dönemde görülmeye başlanacak olan bu davayı da kazanacağımıza ve dünyaca ünlü Phaselis antik kentimize kast eden bu otel projesinden tamamen kurtulacağımıza inanıyoruz.”

Haber: Yusuf Yavuz / 07 Ocak 2015

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap