Anasayfa Gündem Geleneksel sohbet toplantıları

Geleneksel sohbet toplantıları

Harika Pelin Şengül

Çankırı’nın yaran sohbetleri, Şanlıurfa’nın sıra gecesi, Ankara’nın ferfenesi, Konya’nın baranası ve daha nicesi… Anadolu’nun geleneksel toplantıları sohbete, tecrübeye, dostluğa değer verilen dönemlerden bir hatıra. Halkbilimci Osman Nuri Yüce, üç yıl boyunca sohbet toplantılarını araştırdı ve geleneğe en yakın hallerini görüntüledi.

YAZI VE FOTOĞRAFLAR: OSMAN NURİ YÜCE

Üstteki fotoğraf: Çankırı yaran gecesinde yarenlerin selamlaşma anı. Yarenler, oturuş düzenine geçtikten sonra yaran gecesinin baş ağasını selamlar ve ardından sohbet başlar.

Bir araya gelme, yardımlaşma, eğlenme, geleneği yaşatma… Anadolu’nun geleneksel sohbet toplantılarının sosyal hayatta oynadığı önemli roller var. İnsan ilişkilerinin yüz yüze, samimiyetle kurulduğu dönemlerden bir hatıra olan bu toplantılar, müzikten mutfağa yöresel zenginlikleri buluşturuyor. Türkiye’nin farklı yörelerinde, farklı isimlerle anılan geleneksel sohbet toplantıları, genellikle kış aylarında ve belli kurallar çerçevesinde gerçekleştiriliyor, sosyal dayanışmayı, eğlenceyi ve kültürel aktarımı amaçlıyor. İçinde oda oyunları, halk edebiyatı, halk müziği, halk tiyatrosu, geleneksel mutfak ve sözlü kültür ürünleri barındıran bu toplantılar UNESCO tarafından 2010 yılında İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’ne alındı.

Ankara’daki kadın ferfenelerinin vazgeçilmezi seyirlik köy oda oyunları. Kadınların bir kısmının erkek kılığına girdiği oyun, yörede “kabadayı oyunu” olarak biliniyor.

UNESCO Türkiye Milli Komisyonu’nun Türkiye’nin Somut Olmayan Kültürel Mirası’nın Fotoğraflanması projesi için başladığım çalışma yaklaşık üç yıl sürdü. Bu süre boyunca Anadolu’nun farklı yerlerinde birçok sohbet toplantısına katıldım. Gerek işlev, gerek uygulama açısından birbirine benzeyen bu sosyal faaliyetler, bazı noktalarda da birbirinden ayrılıyor. Ama hepsi bir arada olma, yardımlaşma ve geleneği yaşatma noktasında buluşuyor. Sohbet toplantılarında gençler, toplum içindeki davranış biçimlerini, gelenekleri, sosyalleşmeyi, saygıyı öğreniyor. Bölgenin kültürel, ekonomik sorunları buralarda konuşuluyor. Ortak ilgi alanları burada değerlendiriliyor. Düğün, sünnet, ölüm gibi geçiş dönemlerinde yardımlaşma bu toplantılarda gerçekleşiyor. Gerek esnaflıkta, gerekse toplantı mekânında usta-çırak ilişkisi bu sohbetlerle gelişiyor. Halk müziği ve sözlü kültür unsurları bu toplantılarda üretiliyor.

Yaran sohbetinde selamlaşma faslı bitmiş, kahve ikramına geçiliyor. Kahveler içilirken de çavuş, büyük başağaya gündemi aktarıyor.

Geleneğe dair daha birçok unsur bu sohbetlerde gelecek kuşaklara aktarılıyor. Bölgeden bölgeye farklı isimlerle anılan sohbet toplantıları, yer yer turistik bir hal alsa da hâlâ varlığını sürdürmeye çalışıyor. Ancak araştırmamı gerçekleştirdiğim 2013-16 yıllarından sonra bile değiştiklerini ve zamana direnmekte zorlanmaya başladıklarını görebiliyorum. Günümüzde eğlence işlevi öne çıkan bir ritüele dönüşen bu geleneksel toplantıların sadece eski araştırmaların sayfalarında kalmamasını, insanların hep bir araya gelip bu geleneği yaşatmasını umut ediyorum.

ÇANKIRI
YARAN SOHBETLERİ

Çankırı Kültür Evi’nde gerçekleştirilen yaran sohbetlerine misafir olarak katılmak mümkün, ancak fotoğraf çekimi için büyük başağa ve diğer yaranlardan izin almak gerekiyor. İki aylık izin sürecinin sonunda üç toplantıya misafir olarak katıldım, dördüncüde ise yarenlerin fotoğraflarını çekebilme imkânı buldum. Çankırı yöresinin bu geleneksel toplantısı köklerini ahilik teşkilatından alıyor. Bu mecliste, diğer sohbet toplantılarından farklı olarak tek tip kıyafet giyiliyor. Müzik, halk tiyatrosu, oda oyunları, sözlü kültür ögeleri barındıran yaran sohbetleri genellikle 24 yarenden oluşuyor.

Çankırı yaran gecelerindeki oda oyunlarından biri yüzük oyunu. Yarenlerin, mendil altına saklanan yüzüğü bulmaya çalıştığı bu oyun, yaran sohbetlerinin vazgeçilmezi

Büyük başağa, küçük başağa, yaran üyeleri, çavuş, çalgıcılar ve misafirlerden oluşan sohbetler selamlaşma ritüeliyle başlar. Oturuşlar düzenlenir ve kahve ikramına geçilir. Daha sonra müzik başlar, türküler söylenir. Bu faslı, geleneksel usule göre yapılan yemek ve sofra muhabbeti izler, sofra eğitimi bu yemeklerde aktarılır.

Yemekten sonraysa oyunlara geçilir. Kış gecelerinde hoşça vakit geçirmek için oynanan bu oyunların bazısı oda, bazısı müzik oyunlarıdır. Tura oyunu, yüzük oyunu, samut oyunu belli başlı oyunlardır. Selamlaşma, kahve ikramı, yemek ve oyunlarla devam eden yaran meclisinde gece yarısından sonra misafirlerin gitmesiyle mahkeme kurulur. Bu bölüm dışarıya ve fotoğraflamaya kapalıdır. Mahkemede hem yarenlerin günlük hayattaki davranış biçimleri değerlendirilir, hem de yaran meclisindeki uyum, düzen ve disiplini ihlal edenler varsa o kişiler hakkında değerlendirmelerde bulunulur. Eğer cezayı hak eden bir davranış söz konusuysa mahkeme cezayı keser. Cezalar genellikle diğer yaranları tıraş ettirmek, tüm yaranları hamama götürmek, ziyafet vermek, çay ısmarlamaktır. “Yaran sohbetlerinin en güzel yönlerinden biri mensupları arasında sağladığı birlik, beraberlik, dayanışma, yardımlaşma ve haberleşme şuuru, alışkanlığı ve geleneğiydi” diyor Süleyman Gül (58); “Yaran üyeleri, yani yarenler bir kardeş gibi, hatta çoğu kardeşlerden daha yakın olarak birbirlerinin her türlü işlerinde yardımlarına koşarlardı. Sıkıntı, dert, felâket, yokluk, düğün, eğlence, doğum, ölüm, askerlik gibi insan hayatında birer dönüm noktası olan gün ve gecelerde hemen birbirlerini haberdar ederek iş bölümü yaparlardı. Yarenler, aldıkları görevleri büyük bir sevinç, içtenlik, arzu, ciddiyet ve hiçbir karşılık beklemeden yerine getirirlerdi.”

ŞANLIURFA SIRA GECELERİ

Şanlıurfa sıra gecelerinde müzik faslı “hoyrat”larla başlıyor, daha sonra hareketli halk türküleriyle gece devam ediyor.

Yıllar içinde Şanlıurfa’da farklı sıra gecelerine katıldım. Bu gelenek hâlâ yaşatılmaya çalışılsa da sıra gecelerinin geleneksel bağlamından uzaklaşıp tamamen turist odaklı bir organizasyona dönüştüğünü gözlemledim. Sıra geceleri üzerine yaptığım araştırmalar ile bizzat katıldığım sıra geceleri arasında belirgin fark vardı. Sohbet uygulaması tamamen sona ermiş ve sadece müzik icrası ile oluşan bir sıra gecesi kültürü başlamıştı. Kendisi de sıra gecesi organizasyonu yapan Mehmet Çiçek (67) düşüncelerini şöyle dile getiriyor: “Bundan 10 yıl öncesine kadar dedemizden babamızdan gördüğümüz sıra gecelerini yapardık. Şimdi durum çok değişti. Tamam, Urfa’yı tanıtmak için güzel bir hal aldı ama gerçek halinden çok uzaklaştı ve sıra gecesi kültürü yok oldu. Dışarıdan katılım çok. İnsanlar eğlence istiyor. Biz de gelenleri eğlendirmek amacıyla böyle geceler düzenliyoruz.”

Sıra gecesi çoğunlukla kış aylarında gerçekleşiyor. Geleneksel biçimiyle, her meslekten arkadaş grubunun, haftanın bir günü sırayla birinin evinde sazlı, sözlü, yemekli sohbet toplantısı düzenlemesine dayanıyor. Erkeklerin kendi aralarında düzenlediği, halk müziği, geleneksel mutfak ve sözlü kültür unsurları barındıran sıra geceleri, benzerleri gibi toplumsal dayanışma, eğitim gibi işlevlere sahip bir sosyal organizasyon biçimi. Ayrıca sözlü kültüre ve müziğe de önemli katkıları var. Günümüzde hepimizin bildiği bazı türküler bu toplantılarda doğmuş.

Sıra gecelerinde toplantıya geliş zamanından ayrılış zamanına kadar her şey planlı ve programlı. Katılımcılar mekâna gelir ve selamlaşır, misafirler varsa tanıştırılır. Ardından hal hatır sorularak sohbete başlanır, o günün güncel konuları üzerine fikir alışverişi yapılır. Çiğ köfte ikramının ardından çeşitli oda oyunları oynanarak eğlence faslına geçilir. Bu oyunların başlıcaları yüzük oyunu ve tolakadır. Oyun sırasında yavaş yavaş müzik başlar. Bu noktada usta-çırak ilişkisi çok önemlidir. Gecenin sonuna doğru ise disiplin açısından sorunlu konular varsa gündeme getirilir ve çözüme kavuşturulur. Ardından da acı kahve mırra ikram edilerek toplantı sona erer.

ANKARA
FERFENE TOPLANTILARI

Kadın ferfenesini, sohbet toplantısının en yaşlı kişisi olan hanım ana yönlendiriyor. Toplantının tüm aşamaları, hanım ananın izin vermesiyle başlıyor. Müziğe de onun eline tefi almasıyla başlanıyor.

Ankara’nın Ayaş ilçesine bağlı Yağmurdede Köyü’nde bir araştırma yaparken, kadınlara özel ferfene geleneği olduğunu öğrendim. Bu toplantıya katılabilmek için üç gün öncesinde köye gittim ve muhtara kendimi tanıttım. Planım akşam Ankara’ya dönmekti ama muhtarın ısrarıyla köyde kaldım. Kadınlara özel bir sohbet toplantısında girmek kolay değildi. Muhtarın evinde kaldığım süre boyunca hem günlük ev işlerinde, hem de tarla ve bahçede çalıştım. Bir akşam muhtarın eşiyle fasulye ayıklarken, ertesi sabah muhtarla birlikte tarlada çalışırken buluyordum kendimi. Bu hem birbirimizi daha iyi tanımamızı, hem de ferfeneyi organize edecek hanım anaya bu araştırmadaki amacımı anlatmamı sağladı. Sonunda toplantı günü geldi çattı. Kurban Bayramı’nın ilk akşamıydı. Sabahleyin köyün ortak alanındaki bayramlaşmaya katıldım, sonrasında da muhtarla bayramlaşma gezisine katılıp ev ev gezdim. Ferfene saati geldiğinde kimse bana kim olduğumu sormuyordu artık. Böylece onlar sohbetlerini eder, oda oyunlarını oynarken ben de çok rahat bir şekilde fotoğraf çekme fırsatı yakalamış oldum. Hatta oyunlara beni de dahil etme ısrarları, fotoğraf çekme sürecinin en zorlu yanlarından biriydi. Hanım ana Fatma Şimşek (57) bana şöyle dedi: “Ferfeneyi artık eskisi kadar sık yapamıyoruz ama yaptığımızda da katılım çok oluyor. Uzun süredir görmediğimiz akrabalarla görüşüyoruz. Bu toplantıya ilk kez köy dışından birinin katılımı oldu, ilk kez fotoğraflarımız çekildi ama artık seni de bizim köyden görüyoruz…”

Kadın ferfenesinde seyirlik köy oda oyunları önemli yer tutuyor. Bunlardan biri olan “evci oyunu” çoktan başlamış

İç Anadolu’nun birçok yöresinde karşımıza çıkan ferfeneyi kimi yörelerde sadece kadınlar, kimi yörelerdeyse sadece erkekler düzenliyor. Ferfenede gelenekler kuşaktan kuşağa eğlenceli bir şekilde aktarılıyor ve kişi sayısı sınırı bulunmuyor. Yağmurdede Köyü’nde katılma şansı bulduğum ferfene, sadece kadınların katıldığı bir gün ve sadece erkeklerin katıldığı ayrı bir gün olarak yılda birer kez düzenleniyor. Ferfenede temel amaç, köyden göç etmiş olanlarla bağları koparmamak ve yörenin kültürünü koruyup genç kuşaklara aktarmak.

Ferfenenin temelini sohbet ve oyunlar oluşturur. Günlük hayata dair konular gündeme getirilir ve sohbet başlar. Sohbet bittiğinde ise “söz biter, saz başlar”. Ankara divan sazı, tef ve zilli maşa eşliğinde bozlaklar ve oyun havaları söylenir. Müziğe halk dansları da eşlik eder. Ferfenenin en yaşlı katılımcısı olan hanım ana, “oyun bilenler oynasın” der ve kadınlar en iyi bildikleri oyunlara başlar. Bunlar mor koyun, Ayaş yolları, pazarda kına, dınıt gibi oyunlardır. Saz bittiğinde ise yemek başlar. Ocakbaşının organize ettiği sofra düzenine uygun olarak sofraya oturulur ve yöreye ait yemekler hazırlanır. Hanım ananın çağırısıyla yemek faslına geçilir. Yemekten sonra belli başlı oda oyunları oynanır ardından tekrar saz başlar. Yöresel türkülerin hikâyeleri anlatılır, uzun havalar söylenir. Saz bittiğindeyse şerbet ve çay ikramıyla toplantı sona erer.

KONYA
BARANA TOPLANTILARI

Konya baranasında İç Anadolu’ya özgü müzik oyunlarından biri olan topal oyununa geçilmiş. Müzisyenler türkülerini söylerken katılımcılar da topal oyununa kalkıyor

Konya’nın Pınarbaşı Köyü’nde katıldığım barana toplantısı bir köy evindeki barana odasında gerçekleşti. Katıldıklarım içinde geleneksel yapısına en sadık toplantı buydu. Toplantıyı organize eden Kemal Türkoğlu (47) bana şunları anlattı: “Hemen hemen her hafta baranayı kurarız. Hem haftanın yorgunluğunu atar, hem de eş dost arasında hasbihal ederiz. Bazen de dışarıdan davetler olur. Ben de küçükken babamla sohbet gezerdim. Bir söz vardır, ‘kız anadan öğrenir çeyiz dizmeyi, oğlan babadan öğrenir sohbet gezmeyi’ diye. Biz de küçük yaşta başlarız sohbetlerde gezmeye.”

“Barana”, Konya oturak alemlerindeki müzisyen grubuna verilen isim. Barana toplantıları da sosyal dayanışmayı sağlayan, temelde eğlenceye dayalı bir geleneksel sohbet toplantısı türü. Genelde 15-20 kişiden oluşan Konya baranasının diğer sohbet toplantılarından farkı, müzik icrasının belirgin şekilde ön planda olması. Baranadaki divan sazı, bağlama, kanun, cura, kaşık ve ritim çalgıları çalınıyor, oda oyunlarına pek yer verilmiyor. Mekân olarak da genellikle köylerdeki veya şehrin dışındaki “barana odaları” kullanılıyor. Hemen her hafta düzenlenen baranada gizlilik esas. Bu nedenle ne zaman ve nerede toplanılacağına son anda karar veriliyor. Müzik icrası sırasında konuşmak kesinlikle yasak. Konuşanlar veya başka bir şeyle uğraşanlar cezalandırılıyor. Türküler genelde doğaçlama icra ediliyor. Müzikten sonra yer sofrasında yemek yeniyor, çay ve meyve ikramıyla toplantı sona eriyor.

Ahmet Kuş (56) anlatıyor: “Sosyal dayanışmanın, hoşgörünün, yardımlaşmanın, paylaşmanın, muhabbetin, cömertliğin yaşandığı baranalar, aynı yaş grubundaki kişilerden, yani akranlardan oluşurdu. Barananın diğer bir amacı da aynı grupta yer alınan arkadaşların, yarenlerin, hemşehrilerin sevinçlerine ortak olmak, üzüntülerini paylaşmaktı. Eskiden, henüz radyo yaygınlaşmadığı, televizyon ve bilgisayar bulunmadığı için insanlar vakit geçirebilmek için bir yerlerde toplanma gereği hissederlerdi. O yıllarda ulaşım imkânları da sınırlı olduğu için varsa köy ya da mahalle odalarında, yoksa baranadaki kişilerin evlerinde sırayla oturulurdu. Baranalar sadece eğlence amaçlı değildi; her türlü meselenin konuşulduğu ve karara bağlandığı yerlerdi. Yerine göre baranalarda saz da çalınırdı, türkü de okunurdu, oyun da oynanırdı. Baranalar hem söz, hem saz meclisiydi.”

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap