Adı genellikle deniz ve göllerle anılan ama sudan çok uzaklarda da karşımıza çıkıveren cesur, becerikli ve biraz da fırsatçı kuşlar martılar. Birbirinden farklı görünüşte çok sayıda türe sahip bu büyük kuş ailesi insanları da her zaman etkiledi, enginlere uçmanın ve özgürlüğün simgesi oldu. Can Yücel’in deyişiyle denizin sokak çocukları onlar. Türkiye’nin martıları tüm türleri ve şaşırtıcı özellikleriyle karşınızda…
YAZI VE FOTOĞRAFLAR: PROF. DR. MUSTAFA SÖZEN*
Martılar ki
Oysa bir gaz tenekesiyle bir şişe mavi
Gelişi güzel mi güzel bir ocak
Suların ortasında sevgili öfkemle benim
Yanacak bahar erişinceye değin
Soğuktan morarmış kanatlarını
Isıtsın diye martılar
Martılar ki sokak çocuklarıdır denizin
Can Yücel
Gün Olur
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi.
Orhan Veli Kanık
Yıllar önce Erzurum’dan Kars’a giderken çevrede hiç su görülmeyen ve rakımı 1800-2000 metre civarında olan bir yüksek dağ bozkırından geçiyorduk. Yolun yakınında, zeminde dinlenen 10 kadar martı görmüş ve çok şaşırmıştım. Deniz yüzlerce kilometre uzaktaydı ve yakın çevrede görünen bir göl veya nehir yoktu. Sonra martı türlerini, yayılış alanlarını, beslenme tarzlarını ve özellikle de fırsatçı davranışlarını öğrenince bazı martıların solucan, fare, küçük sürüngenler ve bazı karasal omurgasızlarla bile beslenebildiğini, hatta çöplüklerden dahi besin sağladıklarını öğrenince, bu manzaranın doğal olduğunu anlayacaktım. (Yine de bu tür karşılaşmalarda, martıların 5-10 dakikada uçabildikleri göletler, göller ve akarsular bulunabileceğini unutmamak gerekir.) Sarıkamış’a yaklaşırken yol kenarında ilçenin çöplüğünü gördük. Burayı sık sık kullanan kara çaylak gibi bazı yırtıcı kuşları fotoğraflamak için durduğumuzda, pek çok Van Gölü martısının da alanda beslendiğini fark ettik. Bu manzara aslında martıların dünyasının ne kadar büyük, renkli ve şaşırtıcı olduğunu da gösteriyordu…
Martılar temel olarak deniz kuşları olarak tanımlansa da iç sularda da bulunur ve bu nedenle denizden uzak bölgelerde de sıkça görülebilir. Bu yayılışlar martıları yakından tanımayan pek çok kişi için kafa karıştırıcı olabilir. Hatta gerçekle ilgisi olmayan ilginç senaryolar da üretilebilir. En sık duyduğum senaryo, bu martıların deniz kenarlarından iç bölgelere giden balık kamyonlarını takip ettiğidir. Tabii ki bunun gerçeklerle bir ilgisi yok.
KANATLI DENİZCİLER
Beyaz-gri ağırlıklı renkleri nedeniyle çok dikkat çekmeyen ama özellikle sahil bölgelerinde insanlarla en iç içe olan kuşlardan biri martılar. Kuş gözlemine yeni başlayanlar ve türlere aşina olmayanların sıklıkla deniz kırlangıçları, martılar ve yelkovanların hepsini “martı” sandığını da hatırlatalım. Martılar insana yakın yaşam tarzları nedeniyle deniz kenarındaki bütün yerleşimlerin doğal bir unsuru haline gelmişler. Çoğu zaman balkonumuzun veya çatımızın misafiri olur, deniz kenarında çektiğimiz neredeyse her kareye bir köşesinden girerler. Çoğu zaman balıkçı teknelerine eşlik eder ve ağlardan paylarına düşenleri almaya çalışırlar. Deniz kenarlarında Martı Sitesi, Martı Lokantası, Martı Kafe gibi isimlere esin kaynağı olurlar. Kısacası üç tarafı denizlerle çevrili ülkemizde martılar kendilerinden özel olarak bahsedilmeyi kesinlikle hak ederler.
Martılar dünyada oldukça yaygın bir kuş grubu ve bütün kıtalarda, denizlerde ve okyanuslarda görülüyorlar; yeryüzünde 50 kadar farklı türleri bulunuyor. Ülkemizde de deniz kenarlarının, nehirlerin ve göllerin en yaygın ve göze çarpan kuşları onlar. Türkiye’de isminde “martı” geçen 21 kuş türü olmasına rağmen, bunların 17’si martıgiller (Laridae) ailesinden; diğer dört tür ise korsanmartıgiller (Stercorariidae) ailesine ait. Bu arada hem martılar, hem de korsanmartılar “yağmurkuşları” (Charadriiformes) takımı içinde sınıflandırılıyor.
Martılar ve korsanmartılar deniz kuşları ve tabii ki deniz ortamlarında içilebilir tatlı suya ulaşmak oldukça zor. Bu kuşlar, bu sorunu deniz suyunu içebilme özelliği kazanarak çözmüşler. Deniz suyu ile aldıkları fazla tuzu baş bölgesinde, gözlerinin üst tarafında bulunan tuz bezleri ile salgılıyor ve burun boşlukları yoluyla vücut dışına atıyor; böylece vücut sıvılarının su ve tuz dengesini koruyorlar. Kuşlar azotlu atıklarını da ürik asit formunda vücuttan atıyor. Ürik asit, suda çözünmediği için bu sayede su kaybını düşürüyor ve su ihtiyaçlarını azaltıyor. Ürik asit beyaz renkli, bu yüzden kuşların sıkça tünediği yerlerin, örneğin kayaların üzerinde kireçli su dökülmüş gibi birikintiler oluşur. Kuşların tünediği bir ağacın altına bırakırsanız arabanızın üzerine bolca ürik asit boşaltıldığına şahit olabilirsiniz!
GÖKYÜZÜNÜN FIRSATÇILARI
Martılar pek çok ortama kolayca uyum sağlayabilen fırsatçı beslenici türler. Sahillerde balıklar, böcekler, yumuşakçalar ve kabuklularla besleniyorlar. Bazen yeni sürülmüş tarlalardaki solucanlar ve kurtçuklarla beslendiklerini görüyoruz. Çöplüklerde bile kalabalık gruplar halinde beslenmeye çalıştıklarını görmek mümkün. Düzenli feribot, vapur, motor seferi bulunan bölgelerde bu deniz taşıtlarından beslenmeye kısa sürede alışırlar ve fırsatçılıklarını göstererek kendilerine atılan ekmek ve simitleri de kaçırmazlar. Büyük bir maharetle atılan her simit parçasını daha havadayken yakalarlar. Büyük boyutlu martılardan bazıları, kendi türleri de dahil olmak üzere, diğer kuşların yumurta ve yavrularını da avlar.
Fakat martılar deniz kuşu olmalarına rağmen suyun altına dalıp dipte balık avlayamaz. Sadece yüzeye çok yakın balıkları tam üstüne hamle yaparak ve suyun içine ancak vücutlarının yarısına kadar dalarak yakalayabilirler. Bazen de suyun üzerinde uçarken, ancak yüzeye çok yaklaşan bir balık görürlerse baş ve boyunlarını suya daldırarak gagaları ile balığı yakalayabilirler. Bu durumda martı yakaladığı balığı çok hızlı yutmak zorundadır, aksi takdirde yakınlarındaki diğer martılar hemen saldırarak gagasındaki avı çalmaya çalışır. Martı bu balığı çok hızlı şekilde yutamayacaksa ve kendisine doğru gelmekte olan martılar varsa hemen uçmaya başlar, bir yandan kovalanırken, diğer yandan balığını yutmaya çalışır.
Martıların deniz kenarındaki evlerin çatısında yuvalanmaları da esasında şaşırtıcıdır. Çünkü martılar normalde yere yuvalanırlar. Fakat sahilleri evlerle doldurduğumuz için martılar çatıları kullanmayı da tercih ediyor, beslenmedeki fırsatçılıklarını yuvalanmada da gösteriyorlar. Çatılarda gürültülü ötüşlerine pek çoğunuz şahit olmuşsunuzdur. Martılar sosyal türlerdir ve grup üyeleri, eşler, ebeveynler ile yavrular arasında sesli iletişim yaygındır. Martıların sosyal yapıları bazen şaşırtıcı şekillerde karşımıza çıkabilir. Bunun en son örneğiyle Edirne’de İpsala-Enez çevresinde karşılaştım. Su doldurulmuş bir çeltik tarlasında pek çok gümüş martı bir aradaydı. Tıpkı arkadaş grupları gibi birkaç bireyden oluşan küçük gruplar birbirleriyle sohbet edip şakalaşıyor gibiydi. Ortam bir beslenme alanı değildi, bir yuvalanma alanı da değildi, buna rağmen pek çok birey toplanmıştı. O bölgeden günün farklı saatlerinde geçtiğimde yine pek çok martı gördüm. Sanki burası bir sosyalleşme ve oyun alanıydı. Aslında martı davranışlarının araştırılması oldukça ilgi çekici bir alan.
KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN HAZİRAN 2022 SAYISINDA. ALMAK İÇİN TIKLAYIN!
1 yorum
Çocukluğumda Ankara’da martılarla karşılaşınca ağzım açık kalmıştı. Ankara’da neden martıların olduğu gizemi de benim için hiçbir zaman çözülmemişti. Şimdi hatırlıyorum, o martıları devasa bir çöplüğün veya balık halinin yanında görmüştüm. O zaman sırf o balık halinin çöpü için taa denizden buraya uçtuklarını sanmıştım. Bu yazıyı okuyunca düşündüm ki karşılaştığım martılar Ankara yakınlarındaki bir göle ait olsalar gerek. Sonra da fırsatçı bir güdüyle Ankara’nın içine, çöp/hal’e kadar gelmişlerdir.