Kaz Dağları antikçağa kadar uzanan eşsiz efsanelere, şelalelere, pek çok bitki ve hayvan türüne sahip. Atlas’ın Renault KADJAR ile düzenlediği “Seyirci Kalma Yaşamaya Başla” etkinliğine katılan okurları, Türkiye’nin bu muhteşem köşesini keşfetti.
Yazı: Yıldırım Güngör
Art arda 80 kişi, yoğun bir sisin içinde giderek yükselen bir patikayı izliyoruz. Hemen önümüzü ancak görebildiğimizden rehberimiz Hasan Basri Avcı olmasa yerimizden kıpırdamayı düşünmezdik bile. Sarıkız Tepesi’nin 1726 metrelik zirvesi tamamen görünmez olduğu gibi hafif hafif yağmur da başlamıştı. Ama önemsemiyoruz. Bu kadar yolu geldikten sonra Kaz Dağları’nın en yüksek üç doruğundan biri olan Sarıkız’ı ziyaret etmeden dönmek olmaz. Zirveye yaklaştıkça önce üst üste konulmuş taşlardan yapılmış duvarları ve oradaki direklere bağlanmış çaputları, kurdeleleri görüyoruz. Sisler arasında oldukça etkileyici gözüküyor bu duvarlar. Zirveye ulaşınca Ege Denizi’nden gelen rüzgârın şiddeti birkaç kat artıyor, duvarları siper alıyoruz, üşümemek, hatta düşmemek için. Sonra dağın öfkesi birden diniyor ve Balıkesir ili, Edremit ilçesi sınırları içinde kalan Kazdağı Milli Parkı hakkında rehberimizin bizi bilgilendirmesine izin veriyor…
Bize alanı gezdiren Orman Mühendisi Hasan Basri Avcı, milli parkta yıllarca yönetici olarak çalıştığını anlatıyor. Biz onu heyecanla dinlerken aniden bardaktan boşanırcasına soğuk bir yağmur başlıyor ve kısa sürede ıslanınca, Sarıkız Tepesi’ne veda edip hızlıca patikadan araçlara doğru iniyoruz. Sarıkız yöresine bereket gelirken bize ıslanmak düşmüştü.
Atlas ve Renault KADJAR’ın düzenlediği “Seyirci Kalma Yaşamaya Başla” etkinliği için Türkiye’nin farklı yerlerinden okurlar Kaz Dağları’nda bir araya gelmişti. Öykümüz 10 Ekim 2015 Cumartesi günü başlamıştı. İlk buluşmanın ardından öğle yemeğini Cumhuriyet Restoran’da yiyen katılımcılar ardından Edremit Belediyesi’nin sağladığı minibüslerle Mehmetalan köyüne geçti ve Akaleos Kamp Alanı’nda çadırlarını kurdu. Atlas ve Renault KADJAR ekipleri, okurlar ve basın mensupları 11 Ekim Pazar gününe kadar yörenin doğal zenginliklerini keşfedip efsanelerini dinleyecekti.
Doğa yürüyüşü, etkinliğin en renkli bölümlerinden biriydi. Kaz Dağları’nın eteklerinde ilk iki kilometresi zeytin ağaçlarının içinden geçen parkur, daha sonra Zeytinli Deresi yönünde devam etti. Bundan sonrası tamamen suda geçecek bir macera etkinliğiydi. Çoluklu çocuklu yaklaşık 50 kişi bazen göletlerde yüzdük, bazen patikaları kullandık. Bazen de umursamadan yürüyerek geçtik sığ suları. En çok oyalandığımız yer ise parkurun başlangıcında yer alan göletti. Burası Sabahattin Ali’nin hüzün dolu öyküsünden sinemaya aktarılan Hasan Boğuldu filminin boğulma sahnesinin çekildiği yerdi aynı zamanda. Kuşkusuz böylesine güzel bir doğaya sahip dereye HES yapılacak olması da başka bir hüzün katıyor keşfimize.
Herkes kampa geri döndüğünde henüz hava kararmamıştı. Akşam yemeği alana gelen basın mensuplarıyla birlikte yendikten sonra onları uğurladık ve kamp ateşinin etrafında toplanmaya başladık. Birkaç saat içinde de Samanyolu’nun muhteşem görüntüsü kendini gösterdi…
Balıkesir il sınırlarındaki Kazdağı Milli Parkı 21 bin 453 hektarlık alana yayılıyor. Milli park statüsünü 1993 yılında kazanan alanda, dünya üzerinde sadece burada bulunan 32 endemik bitki türü yetişiyor. Ormanları, bitki zenginliği, akarsuları ve tarihsel birikimiyle Kaz Dağları, “Seyirci Kalma Yaşamaya Başla” etkinliğinin katılımcılarına unutulmaz bir hafta sonu yaşattı.
Wolverıne İle Keyifli Yürüyüş
Bora Jet eşliğinde bölgeye uçan basından dostlarımıza Venüs Otel ev sahipliği yaptı. Yeşil Kundura etkinliğe Wolverine marka botlarıyla destek vererek outdoor koşullarını daha keyifli ve konforlu hale getirdi. İlk gece Venüs Otel’in sahibi Yaşar Demirbağ ev sahipliğinde düzenlenen yemekte davetliler arasında Edremit Belediye Başkanı Kâmil Saka da vardı. Basın mensupları Kaz Dağları coğrafyasını Türkiye pazarına yeni giren Renault KADJAR modeli arazi aracıyla keşfetti. Altınoluk’un dört kilometre doğusundaki Antandros antik kenti, Türkiye’nin ilk özel müzelerinden biri olan, Alibey Kudar’ın kurduğu Tahtakuşlar Etnografya Müzesi, okurlardan biraz daha farklı rota izleyen basın mensuplarının durakları arasındaydı. Müzenin bulunduğu Çamlıbel’in bir diğer özelliği ise iki yıl önce kaybettiğimiz dünyaca ünlü sanatçımız Tuncel Kurtiz’in hayatının son yıllarını geçirdiği mekân olması. Kurtiz’in mezarını ziyaret ettikten sonra onun kurduğu, Edremit Körfezi’nin bakan butik otel Zeytinbağı’na geçildi. Basın mensupları, kısa bir öğle yemeği için girdikleri otelden, birbirinden güzel yemekler nedeniyle ayrılmakta güçlük çekti. Çay molası ise köy yollarından geçtikten sonra ulaşılan Pınarbaşı’ndaki Ağlayan Şelale’de verildi. Ve Hasan Boğuldu… Burası bölgenin en önemli piknik yerlerindendi ve Sebahattin Ali’nin kaleme aldığı Hasan’ın öyküsüyle ünlüydü.
Ertesi gün yani 11 Ekim’de, Kazdağı Milli Parkı gezisi için erkenden hareket edilmişti. Milli parkın Ziyaretçi Merkezi’nde mola verildi, yapılan bilgilendirme toplantısının ardından da tekrar yola çıkıldı. Öğle saatlerinde Sarıkız Tepesi’ne varmıştık bile. Hüzünlü bir efsaneye de ilham vermiş bir zirveydi o…
Sarıkız, Çanakkale’nin Ayvacık ilçesinde yaşıyordur. Küçük yaşta annesini kaybedince Güre’nin Kavurmacılar köyüne yerleşirler. Zamanla serpilip güzelleşen Sarıkız köyün gençlerinin de dikkatini çeker ama o kimseye yüz vermez. Babası hacca gidince Sarıkız’ın talipleri çoğalır ama aynı tavırla karşılaşınca hakkında dedikodu çıkarırlar. Hacdan dönen baba bu dedikoduları duyunca kızını dağa götürür ama öldürmeye kıyamaz, dağda bırakıp geri döner, “nasıl olsa yabani hayvanlara yem olur” diye düşünür. Zamanla bir efsane yayılır Kaz Dağları’nın eteklerinde.
Sarıkız dağda yardıma muhtaç olanlara yardım etmektedir. Baba bunu duyunca kızının yaşadığını anlar ve dağa gider. Kız onu büyük bir hürmetle karşılar. Namaz kılmak ister ama su yoktur.
Sarıkız ona önce denizden su alır babası için ama bu su tuzludur. Hata yaptığını anlar Sarıkız ve bu kez de Kaz Dağları’nın tatlı su pınarlarının suyunu alır zirveden. Baba, kızının ermiş olduğunu anlar ama Sarıkız o anda yok olur ve bir daha görünmez. Baba da dedikodu yayan Kavurmacılar köyüne beddua eder. Köy zaman içinde boşalır, kimse yaşamaz olur. Baba dağda kızını ararken hayatını kaybeder. Köylüler Sarıkız’ın yaşadığı ve babasının öldüğü tepeye birer mezar yapar. Birine Sarıkız Tepesi, diğerine ise Baba Tepe denir. Yörede yaşayan Türkmen Yörükler her ağustosta burada kamp kurarak Sarıkız’a adaklar adar…
Bir diğer önemli efsane ise Kaz Dağları’nın İda adıyla bilindiği antik dönemden. Bu dağlar Troia Savaşı’nda önemli rol oynar; Tanrılar savaşı İda Dağları’nın doruklarından izler. Tektonik yapısı nedeniyle Kaz Dağları’nın her tarafından buz gibi sular çıkar ve Ege’ye dökülür. Edremit Körfezi’nde deniz suyunun soğuk olmasının nedeni de budur.
Artık Kaz Dağları keşfimizin sonuna geliyorduk. Sırada okurlarımızla vedalaşma vardı. Güzel bir etkinliği bitirmenin keyfiyle yola çıkarken bir sonraki etkinliğin planlamasını yapmaya başlamıştık bile…
Fotoğraf: Kaz Dağları, antik dönemde “Bin Bir Pınarlı İda” diye anılırdı. Günümüzde de aynı özelliğe sahip. Her bir vadisinden muhteşem sular akarak Ege’ye karışıyor. Kaz Dağları’ndan doğup Edremit Körfezi’nde denize dökülen Zeytinli Deresi üzerindeki bir etabı geçerken Atlas okurlarının kimi ıslandı, kimi de devrilmiş ağaçları köprü olarak kullandı. (Osman Coşkun)
Atlas Kasım 2015 / Sayı 272