Birbirine bakan el değmemiş iki dağ ve iki söylence. Kimine göre dağların adı Hz. Ali’nin atı Düldül’den geliyor: At konabilsin diye zirve eğrilip bükülüyor. Kimi araştırmacıya göre de Hodu Yaylası’ndaki mezar, halk edebiyatı âşıklarından Karacaoğlan’a ait. Osmaniye ile Kahramanmaraş arasında yer alan Eğridüldül ile Beşikdüldül dağlarının çevresindeki hayat, benzersiz bir doğal güzellik içinde akıyor.
Yazı ve Fotoğraflar: Turgut Tarhan
Son birkaç metre kalmıştı Eğridüldül’ün zirvesine. Ama neredeyse vazgeçmek üzereydim; kayalık doğu yüzünün ana sırt hattına bağlandığı geçiş, özellikle yerdeki kar örtüsü nedeniyle zor ve korkutucuydu. Dağcılıkta zirve yolun yarısıdır, çünkü bir de bunun inişi ve orman içinde geçecek bölümü vardı.
Nihayet Eğridüldül’ün 1976 metrelik sarp zirvesine ulaşmıştım. Buradan güneye doğru bakıldığında adaşı 2 bin 246 metrelik Beşikdüldül Dağı başta olmak üzere Ceyhan Nehri üzerine kurulu Berke Baraj Gölü’nün ve onu çevreleyen ulaşılmaz sarp arazilerin, ıssız mağaraların ve el değmemiş ormanların oluşturduğu bakir bir coğrafya uzanıyordu. Osmaniye ile Kahramanmaraş illeri arasında yer alan yöre, ne yazık ki hızla bozulmakta olan Anadolu’da kalan son doğal ve kültürel sığınaklardan biri. Dağın isminin Hazreti Ali’nin atı Düldül’den geliyor diyen pek çok kaynak ve söylence var. Ancak bütün bunların ötesinde bu coğrafyada, ünlü halk ozanı Karacaoğlan’ın yaşadığını söyleyen araştırmalar, edebiyat sevgisi olan her insanı heyecanlandırmaya devam ediyor.
Bir yandan Eğridüldül’le cebelleşiyordum, bir yandan da ertesi gün Osmaniye’ye bağlı Düziçi ilçesinin sembollerinden, görkemli Beşikdüldül’e çıkacak olmanın hayalini kuruyordum. Efsaneye göre Hz. Ali’nin uçan atı Düldül, Beşikdüldül’den havalandıktan sonra yere inecek nokta bulamaz; ama o sırada karşıdaki Eğri’nin zirvesi eğilip bükülerek bugünkü şekline bürünmüş ve atın ayak basacağı hale gelmiş. Yöre köylerinde her iki dağda da Düldül’ün ayak izleri bulunduğuna inanılıyor.
Düziçi’ne bağlı Çotlu Köyü’nden ayrılan toprak yolda ilerliyorum. Vadiden yükselen yol ormanların arasından geçiyor. Yaklaşık 1500 metreye kadar kızılçam, karaçam ve meşe ağaçlarının yer aldığı yamaçlarda bu rakımdan sonra Toros göknarı ve daha ilginci, büyük kayın ağaçları manzaradaki ani değişime imza atıyor. Doğu kayını, Türkiye’de Karadeniz ve Marmara bölgelerine özgü bir ağaç olmasına rağmen Akdeniz’de relikt (10 bin yıl önce sona eren buzul devrinde var olan, sıcaklığın artmasıyla da günümüzde ancak dağların yüksek kesimlerinde yaşamını sürdüren bitkiler) durumda olmak üzere yalnızca Amanos Dağları’nda görülüyor. Çukurova üzerinden gelen hava akımları ise yaz aylarında mikroklima etkisiyle yeterli yağış ve nemi sağlıyor. Araç yolu,1700 metredeki Başkonuş Yaylası’nda son buluyor. Sonrasında bir trekking etkinliği şeklinde, yer yer büyük boyutlu tektonik kıvrımların şekil verdiği yamaçlardan 2 bin 446 metre rakımlı zirveye çıkıyorum. Daha yüksek olmasına rağmen bu zirve Eğridüldül’e göre çok daha kolay diyebilirim. Adını aldığı beşik şeklindeki kaya bloğu ise defineciler tarafından tahrip edilmiş.
Rüzgârsız, sakin bir gün ve bu sayede dağda bulunduğum sürece sınır hattı yalnızca 60 kilometre ötedeki Suriye’de devam eden savaşın sesleri uzaktan, ama gayet net şekilde duyuluyor. Puslu ufka bakıp dünyadaki sorunların ve savaşların bir an önce sona ermesini diledim.
Yöredeki en önemli kültürel izlerden biri de 17. yüzyılda yaşadığı sanılan halk edebiyatının önemli âşıklarından Karacaoğlan’a ait. Tutkulu aşk ve doğa temalarını ömrü boyunca serüvenden serüvene savrularak, kâh bir pınarın başında, kâh bir ulu çınarın gölgesinde aktarmış dizelerine. Ayrılık, sıla özlemi, ölüm de dizeleştirdiği konular arasında. Karacaoğlan, şiirlerinde sıklıkla coğrafya adlarına yer vermişti. Bugün onun yaşadığı coğrafya hakkında elle tutulur bilgi sahibi olabildiğimiz gibi, yerel kaynaklar da bilgiyi daha tutarlı kılıyor. Osmanlı devrinde Anadolu’da, Rumeli’de Karacaoğlan lakabıyla anılan birden çok ozanın yaşadığı biliniyor. Bu bilgiye, Karacaoğlan’a atfedilen dizeler ve maniler eklenince bulmacayı çözmek pek kolay olmuyor. Pek çok kaynak, ünü günümüze ulaşan Karacaoğlan’ın Varsak Türkmenlerinden ve asıl adının Hasan olduğu üzerinde birleşiyor. Doğduğu yerin Adana’nın Feke ilçesinin Gökçe (bugün Gökçeli) Köyü olduğu çok sık ileri sürülüyor ama öldüğü yer hakkında çok sayıda yer adı geçiyor. Yunus Emre gibi Karacaoğlan’a da Anadolu’nun birçok yerinde, “o buralı” denerek sahip çıkılıyor.
Fotoğraf: Ceyhan Vadisi’nde yer alan Berke Baraj Gölü’nün ıssız yamaçlarını ve göğünü gece vakti, dünyanın kendi ekseni etrafında dönüşü sonucu konumları yavaşça değişen yıldızlar aydınlatıyor. Ortaya çıkan şekil (çarkıfelek) aynı zamanda yaşam döngüsünün de bir tasviri sayılıyor.
Devamı Atlas’ın Nisan 2016 / 277. sayısında
Atlas 277. sayıyı tablet ve telefonlarınızdan okumak için: App Store Google Play