Sanırım artık gerek THY’nin gerekse Turizm Bakanlığı’nın yurtdışında kullandığı tanıtım ilanlarında, Türk mutfağının lezzetini vurgulamanın zamanı geldi (belki de geçti).
Çünkü son yıllarda lezzetli yemekler peşinde koşan gezgin sayısı oldukça arttı.
Öyle kentler vardır ki, sadece lezzetli lokantaları sayesinde turist çekerler. Bunların başında İspanya’nın kuzeyindeki küçük Sen Sebastian kenti gelir. Yemeye içmeye düşkün olanlar, bu kentteki üç Michelin yıldızlı Arzak lokantasında yemek yiyebilmek için aylar öncesinden yer ayırtırlar. Şef Juan Mari Arzak, kıymetli eserlerin sergilendiği bir müzeden, bir saraydan, bir tarihi eserden daha fazla ilgi görür. Sen Sebastian’da öylesine çok yıldızlı, yıldızsız lezzet durağı vardır ki, tur düzenleyen turizm firmaları, gezi taleplerini karşılamakta zorlanırlar.
Lezzet avcılarının gitmek için can attığı diğer bir küçük kasaba da, İspanya’nın Katalan bölgesindeki Costa Brava Körfezi’ndeki küçük Roses köyüdür. Çünkü burada dünyanın en büyük şeflerinden Ferran Adria’nın, “elBulli” adlı restoranı vardır. Burada yemek yiyebilmek için 6 ay öncesinden yer ayırtmak gerekir. Roses sokaklarını dolduran turistlerin büyük bir bölümünün geliş nedeni elBulli’dir. Bir şef ve bir restoran bölgenin turizmine büyük katkıda bulunmuşlardır.
Belçika’nın sahil kasabası Knokke-Heist de lezzetiyle turistleri kendisine çeker. Buradaki üç tane Michelin yıldızlı lokanta, yemek düşkünlerinin adeta saldırısına uğrarlar. Bu kasabaya yemek yemeye gelen gezginler, alışverişi de canlandırır. Oteller, bu lokantalar sayesinde bütün bir yıl odalarını doldururlar.
New York bir lezzet cennetidir. Orada bütün dünya mutfaklarının tadına bakma olanağı bulunur. Ben, her New York gezim öncesinde uzun bir “lezzet durağı” araştırması yaparım. Her gün değişik bir yerde yemek yemeye çalışırım. Benim gibi milyonlarca gezgin de, New York’ta yemek yemek için can atar. Onun için bu kentteki binlerce lokanta her akşam doludur.
Londra, Paris, Madrid, Lyon, Berlin, Amsterdam, Kopenhag, Napoli, Toskana, Tokyo… Lezzetli yemekleri, ilginç lokantaları sayesinde ülkelerinin turizmine avuç dolusu para kazandıran bu kentlerin sayısı her geçen gün biraz daha artmaktadır.
Bize gelince! Yediden yetmişe hepimiz, Türk mutfağının zenginliğiyle övünürüz. Ne kadar lezzetli olduğunu, damakları çatlattığını vurgulayıp dururuz. Ama kime? Genelikle birbirimize. Bana en çok sorulan sorulardan biri; “Türk mutfağı yurtdışında tanınıyor mu” olur. Ben de her seferinde “Hayır” diye yanıtlarım. Yemeklerimiz gerçekten çok lezzetlidir, çok çeşitlidir. Türkiye vejetaryenler için bir cennettir. Etsiz yemek sayısı o kadar çoktur ki, tarifleri cilt cilt kitaplara sığmaz.
Tüm bunları biz, bize anlatırız. Hatta büyük kentlerimizde yaşayanların çoğu bile, bu zenginliklerimizden habersizdir. Türk mutfağı yurtdışında neden bilinmez? Tabii ki tanıtılmadığı için.
Son yıllarda yemek konulu turların sayısı giderek arttı. Hatta bunlardan birkaçını da ben dizayn ettim. Lezzetin peşinde koşarken denizin de, doğanın da, örenyerlerinin de keyfini çıkarmak mümkün. Bu tür geziler arttıkça, lezzetli yemek sunan mekânların da sayısı giderek artıyor.
Haber: Mehmet Yaşin
ATLAS HAZİRAN 2013/SAYI:243