Anasayfa KeşfetGezi İstanbul’un Gizemleri

İstanbul’un Gizemleri

Ayşegül Parlayan Özalp

İstanbul’un tarihi mekanlarını hikayeler, sırlar, rivayetler dolduruyor. Atlas, Kasım 2014 tarihli 260. sayısında okurlarına “İstanbul’un Gizemleri” kitabı hediye etmişti; bu özel çalışmadan 12 maddelik bir seçki hazırladık.

Hazırlayan: Tevfik Taş

TELLİ BABA TÜRBESİ

TELLİ BABA TÜRBESİ
Picture 9 of 12

Rumeli Kavağı’nda antik çağdan beri yerleşim olduğu biliniyor. Antikçağda burada İason’un yaptırdığı bir Kybele ve Serapis tapınağı bulunduğu birçok kaynakta yer alır. Geçmişte bir balıkçı köyü olan yerleşim, bugün de balık kültürüyle söz ettirir kendinden.

Fakat bütün bunlardan ve öteki bütün efsanelerinden daha çok bilineni Telli Baba’dır. Günün hemen her anı bu türbenin önü çiçekli, kurdeleli gelin arabalarıyla ve ağırlığını kadınların oluşturduğu evlenmek için dilekte bulunmaya gelen insanlarla doludur. Telli Baba’nın kimliği hakkında tam olarak bir bilginin olmaması buraya olan ilgiyi azaltmak bir yana daha da artırıyor. Türbede yatan hakkında çeşitli rivayetler var. Bunlardan birine göre asıl adı İmam Abdullah Efendi olan Telli Baba, Fatih devrinde orduda tabur imamı iken şehit olmuş; 80 yıl önce hastalıklı bir genç kadının onu rüyasında görmesiyle birlikte mezarı ortaya çıkarılmış. O günden sonra iyileşen genç kızın peşinden birçok insan bu türbeyi ziyaret etmiş.

Üsküdar’da Aziz Mahmud Hüdai, Beykoz’da Hazreti Yuşa, Beşiktaş’ta Yahya Efendi ile birlikte Boğaz’ın dört bekçisinden biri olduğuna inanılır. Ancak burada Boğaziçi’nin başka bir efsanesi, tılsımlarından biri daha var. Rumeli Kavağı’nın ilerisindeki Garipçe köyü, handiyse antikçağdaki Gyropolis adını sürdürüyor. Mitolojinin çıkarcı tanrıları tarafından lanetlenmiş mağrur kral Phineus burada yaşamak zorunda bırakılmıştır. Kuş gibi kanatları olan tuhaf yaratık harpiler, kralın yiyeceklerini çalıyor, kirletiyor ve onu açlığın pençesinden çıkamaz hale getiriyorlar. Altın Post’un arayıcısı kahraman Argonotlar bu yaratıkları bir daha buraya uğrayamayacak biçimde korkutup kovmuşlar. Phineus’un onlara akıldan, öğütten, deneyimden vereceği başka şeyi olmadığı için o da borcunu böyle ödemiş. Zira, Argonotlar Boğaz’ın en tehlikeli, en çetrefil yeri olan Karadeniz’in ağzından içeri girmek zorundadırlar. Denizin buradaki zalimleşebilen cilveleri bir yana, bir de Symplegadlar, yani çarpışan kayalar vardır. Aralarından bir gemi geçmeye kalktığında, bu iki kaya iki kıyıdan hızla birbirilerine kenetlenir ve aralarındaki gemiyi tuz-buz edermiş. “Bu kayalara geldiğinizde, önden bir güvercin uçurun” demiş Phineus; “kuşu ezmek için birleşen kayalar geri çekilmeye başladıklarında, onlar yeniden birleşmeye zaman bulamadan siz de geminizi hızla sürün ve geçin.”

Biri Anadolu Kavağı’nda öteki Rumeli’de olan karşılıklı bu iki kaya bugün de yerlerinde. Arogonotlar efsanesi Karadeniz’de devam ettiğine göre, Phineus’un öğüdü yerini bulmuş sayılıyor. Bu efsane İstanbul Boğazı’nın zorluklarının bir imgesi olarak da okunabiliyor…

Fotoğraf: Turgut Tarhan

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap