En güzel çiçeklerin açtığı mevsimde davet eder insanı Ayvalık… Cunda Adası’nın sahilinde birbirleriyle yarışır meze çeşitleri ve Taş Kahve’de kedilerle çay içerek karışır insan bahara.
Yazı : Mehmet Yaşin / Fotoğraf: Sinan Çakmak
Erguvanlar açtı, mor salkımlar boyuyor duvarları, yolları. Laleler parklarda, bahçelerde görücüye çıktı. Doğaya çıkıp, toprak ananın o kendine özgü telaşıyla çarpan kalbini dinlemenin tam zamanıdır. Kırlardaki çiçeklerin de güzide günleridir bu günler. O güzellik ki, insanın aklını başından alır, insana şiir yazdırır. Diyor ya Orhan Veli: “Beni bu güzel havalar mahvetti / Böyle havada istifa ettim / Evkaftaki memuriyetimden. … / Böyle havada âşık oldum / Eve ekmekle tuz götürmeyi / Böyle havalarda unuttum / Şiir yazma hastalığım / Hep böyle havalarda nüksetti / Beni bu güzel havalar mahvetti…” İnsan baharda her şeye sevdalanır… Daha çok sever, daha çok coşar bu mevsimde.
Aslında kentten kaçıp gitmenin tam zamanıdır şimdi. Örneğin güneydeki küçük, lacivertli, turkuvazlı suları olan koylara. Çam ormanıyla kaplı dik yamaçlarla, Ege Denizi’nin arasında saklanmış cennetten parçalara.
Orman yürüyüşlerinin de tam zamanıdır şimdi. Issız, sessiz, rengârenk bir yürüyüştür bu. Doğadaki görüntüler hep bir takım değerleri anlatır, bir şeyler öğretir. Mesela çam ağaçlarından gururu, vızırdayan arılardan azmi, gölgelerden sakinliği öğreniriz.
Bu mevsimde kurulan pazar yerlerine de gitmeli insan. Tezgâhlarda baharın tüm lezzetleri sergilenir. Ebegümeci, radika, kazayağı, turpotu, suotu, çiğdem, çıtır çıtır ıspanaklar, dikenli şevketibostan, zümrüt yeşili pazı yaprakları.
Baharın rüzgârı çok olur. Kimi kuzeyden yüklenir, kimi doğudan sert eser, kimi güneyden ıslak gelir. Beyaz bulutlar bu rüzgârları çok severler. Onların önüne düşüp, özgürlüğe doğru kürek çekerler. Bazıları da bir dağ zirvesine tutunup rüzgârla inatlaşır. Gitmez, yağmurunu ormanlara boşaltır. Onun için bahar bulutları seyretmenin de zamanıdır.
En güzel öyküler bahar yürüyüşleri sırasında yazılır. Bu yürüyüşler sırasında insanın aklına, içinde yüzlerce sessiz kahramanı olan öyküler gelir. Bahar yürüyüşleri ayrıca insanı meraklı kılar. Böceği, kuşu, tırtılı, kozayı, yaprağı, rengi, her şeyi merak ettirir, soru sordurur.
Zaten her baharda insan biraz şair olur. Kimi sevgilisini bahar toprağına benzetir, kimi gökyüzüne onun resmini çizer, kimi gölgelerden esen serin rüzgârda sevgilisinin kokusunu koklar.
Baharda rotalar da lezzetlenir. Örneğin lokantalarda mevsim sebzeleriyle yapılan nefis yemekler pişer. Bu yemeklerin tadı insanı şirazeden çıkarabilir…
Ayvalık da bu mevsimde çok davetkârdır. Cunda Adası’nın sahiline sıralanmış restoranlar, birbirleriyle meze çeşidi yarıştırır. İnsan hangisini yiyeceğini şaşırır. Hele bahar yeşillikleriyle yapılan mezelerin hepsi çok lezzetli ve tazedir.
Cunda’da Taş Kahve’de oturmanın da tam zamanıdır. Bu mevsimde sahil pek kalabalık olmaz. Kahvede, dışarıya atılmış masalarda, çevrenize biriken kedileri ve ağ ayıklayan balıkçıları seyrederek içeceğiniz bir bardak çayın, yaşamınıza kalite katacağından emin olabilirsiniz.
Sözün özüne gelirsek; bugünler, yaşamdan keyif almanın tam zamanıdır. Iska geçmeyin, tadını çıkarın.
Fotoğraf: Cunda Adası, salt mimari bakımdan değil, yaşam tarzı bakımından da bütünlüğünü koruyan Ege yerleşimlerinden. Taş Kahve “Cunda yaşayışı” da denen tarzın açık simgelerinden biri.