Uzun boyunlu, güzel ve ağırbaşlı büyük akbalıkçıl; şıklıkta dünya markası küçük balaban; Topkapı Sarayı’nın bahçesinde bile görülen gri balıkçıl… Zarafetleriyle kendini belli eden, tüm dünyada dağılım gösteren, dikkat çekici bir kuş ailesi balıkçıllar. Toplam dokuz türünün görüldüğü Anadolu, onların kadim yuvası.
Yazı: Süreyya İsfendiyaroğlu / Fotoğraflar: Barış Koca
Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde, Fırat kıyısındaki çay bahçesinde bir eylül akşamında birbiri ardına dizilmiş gölgeleri izliyordum. Siluetler, arkadan gelen ışıkla ellerini ceplerine sokmuş gezinen insanlar gibi görünüyordu. Taze bir doğasever olarak bu gölgelerin ne olabileceğini düşünüyordum. Derken kafamda, daha önceden kalan bir soru belirdi: “Gece balıkçıllarını gördünüz mü?” Henüz görmemiştim ve buna da görmek denir miydi bilemiyorum…
Ertesi gün kum ocaklarının yanında bir erişkin gece balıkçılı bulduğumda “hep beklediğim sen miydin” diyesim vardı. Hayatımda ilk kez tan kızılı gözlerle karşılaşıyordum. Gece balıkçılı yan gözle beni izlerken diğer yandan da suyun içerisindeki olası avlarını kolaçan ediyordu. Birden zıpkın gibi bir kafa darbesiyle önündeki havuzcuktan kurbağayı kaptı ve afiyetle mideye indirdi. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi serinkanlı bekleyişine geri döndü. Ben de yeni bir tür görmek için Fırat boyu yürüyüşümü sürdürdüm.
Bundan altı ay sonra Ankara’da, Nallıhan Kuş Cenneti’ndeydim. Burada birçok türün bulunduğu bir balıkçıl “metropolünü” en meşakkatli yavru büyütme zamanında izleme fırsatı buldum. Gri balıkçıllar karabataklarla rekabet ederek tepe tacı geniş ağaçları kapma derdindeydi. Su seviyesinin yüksek olduğu bahar aylarında güvenli birer kale gibi daha bodur balıkçıllara güvenli bir sığınak sunan söğütlerde kendilerine yer bulan alacabalıkçıllar, gece balıkçılları ve küçük akbalıkçıllar ağaçları yılbaşı süsleri gibi bezemişti.
Biz de otoyol kenarından bu doğa mabedine bakıyorduk. Tam bu sırada bembeyaz bir gölgenin kenardaki nilüferlere konup kayboluşuna şahit oldum. Uçarken gelin gibi beyaz zarif olan alacabalıkçılın, nilüferlerin kenarında sırra kadem basmasını hayretle izledim. Sonra fark ettim, orada ama bir tümsek gibi, kenara düşmüş bir kaya gibi orada duruyor. Arkaya itinayla taranmış tüyleriyle günün sazancığının peşinde…
Balıkçılgiller, bütün dünyada dağılım gösteren dikkat çekici bir kuş ailesi. Her biri kendine özgü tanımlayıcı özelliklere sahip orta büyüklükte kuşlar. Uçarken geniş kanatlarını görür ve uzun kafalarını geriye çektiklerini fark edersiniz. Balıkçıllar çoğunlukla sazlıklarda, sulak alan kenarlarında bulunur; tarım alanlarında, kanallarda, hatta deniz kıyısında da görülebilir. Zira bütün balıkçıllar avcıdır ve etle beslenirler. Besinleri arasında balıklar, sürüngenler, ikiyaşayışlılar, küçük memeliler ve yumuşakçalar yer alır. Gündüz avlanan türleri bulunduğu gibi gece ve alaca karanlıkta avlananları da vardır.
Kutuplardaki buzullar ve geniş çöller gibi en zorlu bölgeler dışında insanın yaşadığı, yaşamadığı her yerde bulunabilir balıkçıllar. Anadolu, balıkçıl türleri açısından çok zengindir, burada dokuz tür balıkçıl düzenli olarak yavru çıkarır. Kimileri gri balıkçıl gibi hiç beklemediğiniz bir yerde, hatta İstanbul’un göbeğinde bile yavru çıkarabilir.
Gri balıkçıl çok dirayetli bir kuş. O kadar usta bir avcı ki İstanbul’da Haydarpaşa Garı’nın karşısındaki dalgakıranda bile rahatlıkla beslenebilir. Bir vapur yolculuğunda dalgakıran üstünde kambur duran uzun bacaklı siluet bir gri balıkçıldır. Gri balıkçılın da birçok akrabası gibi kafa tüyleri dikkat çekicidir. Hemen hemen Türkiye’deki bütün sulak alanlarda da görülür. Hareket eden her şeyi mideye indirmeye çalışır. Katar katar gri balıkçıl görmek bir kuş gözlemcisinin kaderidir. En rüzgârlı, yağmurlu havalarda dahi mevzilerini bırakmaz, nöbete devam eder gri balıkçıllar.
Gri balıkçıllar aynı zamanda saraylıdır. İstanbul’un en büyük gri balıkçıl kolonisi Topkapı Sarayı bahçesinde, Gülhane’de kurulmuştur ve muhtemelen Haliç’in yaşayan en kadim sakinleri arasında yer alırlar. Çınar ağaçları üstünde boydan boya yayılan yuvaları, İstanbul’un en değerli manzarasına tepeden bakar.
Kara çaylak, sıvacıkuşu gibi eskiden yaygın olan birçok türün yakın zamanda Haliç çevresinden yok olduğu göz önünde bulundurulduğunda gri balıkçıl örneği, balıkçılların dünyada uyum gücü en yüksek kuşlardan biri olduğunu gösterir. Ama en yetenekli olanları belki de sığır ve gece balıkçıllarıdır. Bu iki tür, Antarktika hariç bütün kıtalarda yaşayan, dünyadaki beş kuş türünden ikisidir.
Sığır balıkçılları at, inek, manda gibi besi hayvanlarının otladığı yerleri tercih eder. Çoğunlukla hayvan sürülerini takip ederken görülürler. Anadolu’da Doğu Akdeniz ve Güneydoğu’da sıkça rastlanırken kuzeye gittikçe daha nadir hale gelirler. Bu türü çayırlarda, tarım alanlarında, göl ve nehir kenarlarında görebilirsiniz. Coğrafyamızda bulunan en tombik yanaklı balıkçıllardır. Kısa kanatlarından dolayı uçarken düşeyazarlar, dolayısıyla Türkiye’de görebileceğiniz beyaz renkli balıkçıllardan kolayca ayrılırlar. Öte yandan balıkçılların en gevezelerinden olduklarını da söyleyebilirim. Gruplar halinde gezerken sürekli bir kakofoni halinde birbirleriyle iletişimi sürdürürler.
Göksu Deltası sığır balıkçıllarını izlemek için harika bir alan. Kışın yazlıkçıların terk ettiği kum mahallini yağışlarla beraber delta kısa süreliğine geri alır. Bu dönemde villa bahçeleri neşeyle zıplayan sığır balıkçıllarının egemenliğine geçer. Araçla gezerken son derece yakından gözlemlenebilirler.
Bazı balıkçıllar da tıpkı alacabalıkçıl gibi kamuflaj ustasıdır. Özellikle sazlık ve sulak alan kenarlarını tercih eden bu türlerin hareket etmedikleri sürece sazın içerisinde fark edilmeleri çok zordur. Kamuflaj konusunda en usta olanı hiç şüphesiz ki balabandır. Kahverengi, boz, dikine çizgili giysisiyle sazın arasına karışan balaban, boynunu saza paralel uzatarak adeta görünmez hale gelir. Hatta hava hallerine göre rüzgârın sazı sallamasını taklit ederek sazla bir olur. Bu konuda kendine o kadar güvenir ki bazen yanı başınızda boynunu uzatmış saz taklidi yapan balaban olduğunu fark edip şaşırabilirsiniz.
Balaban yoğun sazlıkların balıkçılıdır ve kuşlar âlemindeki en düşük frekanslı seslerden birine sahiptir. Erkek balabanın üreme ötüşü yüzlerce metreden rahatlıkla duyulabilir. Birden fazla balaban, sürekli ses yapan eski tesisat boruları gibi pes tınılar yayar ve geceler boyu baharın sessizliğini bozar. Balabanın yaşadığı sazlıklarda bir diğer kamuflaj ustası erguvani balıkçılla da karşılaşabilirsiniz. Balaban üremek için Kızılırmak Deltası gibi geniş alanlara yayılan sazlıklara ihtiyaç duyarken erguvani balıkçıl çok ufak sazlıklarda dahi hayatını idame ettirebilir.
Erguvani balıkçıl bir yaz göçmenidir. Sesi çirkin, kendisi zarif bir kuştur. Silueti gri balıkçıla benzer ama daha uzun boyunludur. Kafası sazların arasından ara sıra yükselen bir yılana benzer. Uzaktan daha ziyade kafası gözüken erguvani balıkçılı sazların seviyesinde çoğunlukla fark edilmez ama ürktüğünde size varlığını ani pes bir gıcırtıyla hatırlatır.
Küçük balaban şıklıkta bir dünya markasıdır. Erkek ve dişilerin farklı giysileri bulunur. Erkeği, üstüne smokin gibi oturan siyah sırtıyla ve beyaz kanatlı giysisiyle dikkat çeker. Dişisi, genci kırçıllı boz tüyleri sayesinde sazlıkların içinde yırtıcıların dikkatini daha az çeker. Ama erkek ve dişinin giysilerinde tacını kapsayan kasket benzeri siyah tüyler vardır. Her büyüklükte sazlıkta yaz aylarında karşılaşabileceğiniz, aynı zamanda Türkiye’de yaşayan en ufak balıkçıldır.
Küçük akbalıkçıl bana hep çok oyuncu gelmiştir. İçinde canlı yaşayan her boyutta su birikintisinde rahatlıkla bir küçük akbalıkçılla karşılaşabilirsiniz. İzlemesi her zaman keyiflidir. Seri adımlarla suyun dibindeki tortuyu karıştıran küçük akbalıkçıllar, tuzağına düşen avını seri hareketlerle yakalar ve mideye indirir. Bu karıştırma hareketini yaparken o kadar seri davranır ki adeta dans ediyormuş gibi gözükür. Balıkçıllar içinde sahneye en çok yakışacak olandır diyebilirim. Çünkü küçük akbalıkçılın diğerlerinden farklı olarak sarı eldivenleri vardır. Ve özellikle uçarken büyük akbalıkçıldan sarı ayaklarıyla ayrılır.
Balıkçıllardan en zarif olanı ise büyük akbalıkçıldır. Kışın sarı renkli olan gagası yazın siyaha döner. Uzun boynuyla kanallarda, tarlalarda avlanır. Kışın sürekli gruplar oluşturur ama tek başına da görülebilir. Kesinlikle çok ağırbaşlıdır, adımlarını seçerek atar. Türkiye’de çok yaygın olarak görülmesine rağmen yaygın olarak üremez ve Orta Anadolu’daki sulak alan kaybından en çok etkilenen türler arasında yer alır. Hotamış Sazlığı ve Ereğli Sazlığı’ndaki kolonileri günümüzde ne yazık ki kayboldu. Orta Anadolu’nun vaha gibi sulak alanlarını korumaktan ve kurutmaktan sorumlu kurumun aynı olmasından dolayı da yakın zamanda balıkçıl yaşam alanları geri dönülemeyecek şekilde tahrip edildi.
Son 50 yıldır sıtma vakası görülmezken balıkçılların üreme alanlarının son 20 yıl içerisinde hızla yok edilmesinin ardında, sazlıkların arazi rantına kurban edilmesi yatıyor. Oysa Anadolu’da insanlar ve balıkçıllar on binlerce yıldır beraber yaşıyor. Binlerce yıl daha bu birliktelik neden sürmesin?
Atlas Eylül 2014 / Sayı 258