Paris’teki İklim Zirvesi öncesi sivil toplum örgütlerinin temsilcileri iklim değişikliği konusunda neler yapılması gerektiğini İstanbul’da düzenlenen İklim Forumu’nda tartıştı.
Yazı: Serkan Ocak
Boğaziçi Üniversitesi, 12-13 Kasım 2015 tarihleri arasında önemli bir organizasyona, İklim Forumu’na ev sahipliği yaptı. 60’ya yakın konuşmacının yer aldığı ve iki binden fazla kişinin katıldığı forum boyunca fosil yakıt ekonomisinden yenilenebilir enerjiye, tarımdan ulaşıma dek iklim değişikliğinin nedenleri ve sonuçları tartışıldı. Forum çok sayıda sivil toplum örgütünün bir araya gelerek oluşturduğu “İklim İçin” ekibi tarafından düzenlendi. Hazırlıklar tam bir yıl sürdü. Forum boyunca Türkiye’nin geleceğe yönelik enerji politikaları ve özellikle de fosil yakıta dayalı yatırım planları eleştirildi. Açılışta, uluslararası iklim örgütü 350.org’un kurucularından Bill McKibben videoyla gönderdiği mesajıyla, Oil Change’den Stephan Kretzmann ve Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma Çözümleri Ağı Başkanı Prof. Jeffrey Sachs da konuşmalarıyla Türkiye’nin giderek artan kömür odaklı enerji politikasını değiştirerek bir an önce yenilenebilir enerjiye yönelmesi gerektiğini vurguladılar.
Son Şans Paris
Sachs, forumun en dikkat çeken isimlerinden biri oldu. Paris’te yapılacak Birleşmiş Milletler 21. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nın (COP 21) iklim değişikliğine karşı harekete geçmek için son şans olduğunu şu sözlerle açıkladı: “1896’dan bu yana iklim değişikliğine dair gözlemsel kanıtlar var. Endüstri devriminden bu yana hava şimdiden bir derece daha sıcak. Bu yıl en sıcak yıl oldu. İklim değişikliğine neden olan sera gazı emisyonlarının en büyük nedeni de kömür. Bunun yanında ormansızlaştırma, atıklar, kimyasal gübre gibi birçok insan kaynaklı neden var. Deniz seviyesi yükseliyor. Birkaç metre artması bile büyük kentler için kötü sonuçlar doğuracak. Gıda üretimi yıkıma uğrayacak ve büyük fırtınalar normal hale gelecek. 23 yıl önce bütün dünya bunu fark etti ve Kyoto Protokolü imzalandı. Ancak ABD, Çin ile rekabet gücü azalacağı için bunu kabul etmedi.
Kopenhag’da liderler 2009’da da bir anlaşmaya varamadı ve büyük bir hayal kırıklığı oldu. O yüzden altı yıl sonra gerçekleşecek Paris İklim Zirvesi çok önemli. İklim değişikliğine karşı mücadelede zaten çok geç kaldık. Bu bizim son şansımız. Sıfır karbon ile yola devam etmek gerekiyor. Bunun için de fosil yakıtlardan, yani kömür ve petrolden vazgeçmek gerekiyor.”
Mücadeleci Kadınlar
Forumun en ilgi çekici panellerinden biri de Karadeniz’de direnen kadınların katıldığı “Ekoloji Mücadelesinde Kadınlar” adlı oturumdu. “Yeşil Yol”a karşı mücadele veren Çamlıhemşinli Gönül Gülay ve Zeliha Gülay, özellikte Samistal Yaylası’nda neler yaptıklarını anlattı.
Zeliha Gülay, Çamlıhemşin’de doğup büyüdüğünü anlatarak şunları söyledi: “Orada büyüdüm, sevdalık ettim, çocuklarımı büyüttüm. O zamanlar şartlar ağırdı. Yine de mutluyduk. Hayvanımız, bahçemiz, çayımız vardı. Altından kalkabiliyorduk. Erkekler hep gurbette oluyordu. Her şeyimiz doğaldı, organikti. Sonra Avrupa gübresi geldi, biz ne kötü bir şey olduğunu bilmiyorduk tabii. Sonra anladık, şimdi üç senedir organik çaya geçtik.
‘Yeşil Yol’ diyorlar. Bir milletvekili gelmişti. Ona ‘niye ismi yeşil?’ diye sordum. Bana, ‘yeşil saadettir, mutluluktur’ dedi. Sanki biz bilmiyoruz. Ama onların bilmedikleri bir şey var. Yeşili kazdın mı altından kara toprak çıkar.”
Şimşirler kurudu
Gönül Gülay ise bölgedeki değişimi şöyle anlattı: “25 nüfuslu evde 30 ineğe çobanlık yaptım. Yaylalarımızda mutluluğumuz vardı. Dayanışma içinde yaşıyorduk. Hemşin kadını erkek üstünde egemendir. Her evde bir büyükanne vardır, evin vekili odur. Her yaylanın yolunu köylü kendisi yaptı, hiç devletin katkısı yoktur.”
Gönül Gülay, Samistal’da yaşadıklarını da şöyle anlattı: “Yeşil Yol’a başladıklarında bir gittik yaylaya, dozer yolu kapatmış. Hepimiz taşları taşıdık, yolları yaptık. Dozeri geri çektirdik. Orada nöbet tuttuk. Biz yaşlandık ama çocuklarımıza, torunlarımıza bir şey bırakmak istiyoruz. Zaten ormanlar bitmiş, bir bizim oralar kalmış. Bizim vadimiz oksijende en iyi yerlerden. Ormangülü şimdi yaylanın her tarafında var. Biraz da insanın eli değse yaylada her şey yapılır. Ama “Yeşil Yol” değil. Doğamızı yok etmeye çalışıyorlar. Şimşir ağacını bilir misiniz, doğa bilimci değilim ama doğayı iyi bilirim. 70 yaşındayım daha şimşirin kuruduğunu bilmem. Ama şimdi bütün şimşir ağaçları kurumuş. Yaşlılara sordum, şimşirin kuruduğunu gördünüz mü diye, dediler yok. Bütün kestaneler kuruyor, kestane korunursa demirden bile dayanıklıdır. Çam ağaçları zaten kurudu. Ama biz direneceğiz. Nereye kadar bilmiyorum.”
Laf değil eylem
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin (IPCC) Başyazarı Thomas Stocker, Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Prof. Dr. Levent Kurnaz, Ovacık (Tunceli) Belediye Başkanı Fatih Mehmet Maçoğlu, Hasankeyf Yaşatma Girişimi’nden Ercan Ayboğa gibi çok sayıda akademisyen, siyasetçi ve aktivist forum kapsamında konuşma yaptı. Forumun ev sahiplerinden Ömer Madra da, Paris’teki zirve öncesinde son toplantının yapıldığını, sokaklarda verilecek yeşil için mücadelenin herkesin kaderinin belirleyeceğini anlattı. Forumun ardından, 14 Kasım Cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda bir basın açıklaması yapıldı. G20 liderlerinden ve Paris Zirvesi’ne katılan devlet yöneticilerinden talepler tek tek sıralandı. “Gezegenimiz ölüyor” diye başlayan talepler arasında iklim politikalarının bir an önce değiştirilmesi ve kömüre verilen teşviklerin kaldırılması istendi. “İklim İçin” daha fazla gecikmeden bir an önce harekete geçilmesi gerektiği belirtileterek artık laf değil eylem istedikleri
belirtildi.
Fotoğraf: İklim Forumu’nda konuşan Zeliha Gülay Çamlıhemşin’de organik çay yetiştiriyor. “Yeşil Yol”un Karadeniz’in doğasını yok etmesinden endişe duyuyor.