Türkiye’de iklim mücadelesinin önde gelen isimlerinden Ömer Madra’yla 12-13 Kasım 2015 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesi’nde yapılan İklim Forumu’nu ve iklim değişikliğinin neden gezegen için hayati bir mesele olduğunu konuştuk.
Röportaj: Deniz Koç / Fotoğraf: Turgut Tarhan
Röportajın ertesi günü Paris’te korkunç terör saldırıları düzenlendi. Saldırılar nedeniyle Fransa hükümeti 30 Kasım-11 Aralık 2015 tarihlerinde Paris’te yapılacak Birleşmiş Milletler 21. İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’yla (COP 21) aynı kentte ve eşzamanlı gerçekleştirilecek protesto gösterilerini yasakladı. İklim ve doğa savunucularının ise yasaklara boyun eğmeye niyeti yok, çünkü dünyayı yönetenlere verecekleri önemli bir mesaj var: İklim suçlarını durdurun!
Kurucularından olduğunuz Açık Radyo dendi mi aklıma hep “Başka bir dünya mümkün” sloganı geliyor. Şimdi de İklim Forumu’nda buna inanan ve dünyayı değiştirmek isteyen insanlar bir arada. Öncelikle, böyle bir forum fikri nasıl ortaya çıktı?
Başka bir dünya mümkün, ama aynı zamanda bu, elimizdekinden başka bir dünya yok anlamına da geliyor. Biz ne yapacaksak, burada, elimizdekini değiştirerek yapacağız. Son derece de kritik bir anında yapıyoruz bu mülakatı. Öyle ki, bu Türkiye’de yapılan ilk iklim forumu, hatta ilk sosyal forum niteliğinde. Büyük ölçüde amatör bir grup olarak bir yıldır buna hazırlanıyorduk. Geçtiğimiz yıl 21 Eylül’de New York’ta tarihin en büyük iklim yürüyüşü yapıldı. Ban Ki-moon, iklim görüşmelerinden sonuç alınamadığını söyleyerek iki günlüğüne bir zirve toplamıştı. Birleşmiş Milletler New York’ta olduğu için, Amerika’nın dört bir tarafından insanlar buraya akarak iklim yürüyüşüne katıldı. Bir hafta boyunca pek çok eylem vardı. Naomi Klein son kitabı İşte Bu Her Şeyi Değiştirir’i o zaman yayımladı. Mükemmel oturumlar oldu ve ben bir hafta boyunca orada hem moderatör, hem konuşmacı, hem de aktivist olarak onların içinde bulundum, çok etkilendim.
New York’taki bu büyük iklim yürüyüşü ve öncesindeki uzun hazırlık süreci belgesel filme de çekilmişti Disruption adıyla.
Evet, çok güzeldi. İşte biz de orada geçenlerin bir kısmına bizzat şahit olduk. Müthiş yaratıcı çalışmaların olduğu öyle bir ortamdan etkilenip Türkiye’de böyle bir şey yapmak zorundayız dedik. Paris yaklaşıyordu, ondan da önce dünyanın ekonomisini ve her şeyini belirleyen 20 en zengin ve güçlü ülkeden oluşan G20 zirvesi vardı. Tabii başımıza iklim belasını da açan ana ülkelerden oluştuğunu da unutmamak lazım. Biz de böyle bir forum yaparsak çok ses getirebilir diye düşündük. Önce izlenimlerimizi anlattık, sonra büyüdü büyüdü, “İklim İçin” hareketine dönüştü. Bir ağ kurduk ve büyük ölçüde amatör olarak buraya kadar geldik. Ve bu sabah, İklim Forumu’nun açılış mesajlarından biri, şahsen “bir kitap okudum hayatım değişti” diyebileceğim kitabı yazmış olan Bill McKibben’dan geldi…
Doğanın Sonu’nu kastediyorsunuz herhalde.
Evet. Kitabı 1990’da okudum galiba. Açık Radyo’nun kuruluşunun da 20. yıldönümü yarın. 18 yıldan beri kesintisiz bu konuda konuşuyoruz. McKibben, forum için gönderdiği konuşmada bence çok önemli iki şey söyledi: Türkiye’de korkunç bir kömür açgözlülüğü, ihtirası var ve bu insanlığın içine girdiği gelmiş geçmiş en büyük kriz. Bill söylemiyor bunu, ama biliyoruz ki denizlerdeki büyük balıkların yüzde 90’ı yok olmuş, aslında artık neyi tartışıyoruz bilmiyorum. Ama Türkiye’de en çok konuşulan iki konudan biri istikrar meselesi, diğeri de Ortadoğu’da liderlik… Her iki konuda da ideal bir fırsat var elimizde. Ortadoğu’yu böylesine istikrarsızlaştıran bir numaralı faktör gene iklim değişikliği. Şu an bütün Ortadoğu’da muazzam bir kuraklık var, hatta yeni bir makalede okuduk ki, Basra Körfezi civarında 30 sene sonra artık sokağa sadece bir-iki saat çıkılabilecek gündüz vakti, sıcaktan ötürü. Bu resmi bir raporda çıktı.
Yaşanamaz bir hale gelecek demek bu. Su kaynakları da kalmaz.
Bunlar bilim kurgu gibi geliyor kulağa ama gözümüzün önünde olan şeyler. Ve muazzam bir iklim göçü söz konusu. Bu konu da forumlardaki çeşitli oturumlarda çeşitli boyutlarıyla konuşuluyordu…
Bill McKibben şunu da söylüyordu sabah: “Türkiye’nin karşısında mükemmel bir liderlik fırsatı var, çünkü güneş panellerinin maliyeti sadece altı yıl içinde yüzde 80 düştü. Ama bunun yerine kömüre yatırım yapıyor.” Türkiye’nin kişi başına karbon ve diğer sera gazları salımı, sadece yeni yapılması planlanan kömürlü termik santrallarla Avrupa’nın da üstüne çıkacak. Yani bu bir delilik! G20’den bir şey çıkar, çıkmaz bilmiyorum. Dinleyeceklerinden de emin değilim, ama dinlemek zorunda kalacakları durum yaklaşıyor. Bundan 15 gün sonra Paris’te olacağız ve Paris sokaklarında tarihin gördüğü en büyük eylemler olacak. Katrina Kasırgası’nın 10. yıldönümünde harika bir pankart vardı: “Denizler yükseliyor, biz de öyle!” diye. Türkiye’de bir iklim forumunun böyle bir ilgi göreceği aklımın ucundan geçmezdi. Bu hakikaten bir şeylerin değiştiğini gösteriyor. Yani halkın, örgütlenmiş halkın gücünü gösteriyor. Keystone XL örneğin, en önemli zaferlerden biriydi.
Evet, Keystone XL petrol boru hattı büyük bir halk hareketi sonucunda Obama yönetimince reddedildi. Paris öncesi önemli bir gelişme bu.
Doğru, bu Obama’nın ya da politikacıların başarısı değil. Keystone XL’e karşı direnişi resmen Kanada’da yerliler tam dört sene önce başlattı. Egemen topraklarını savunuyorlar çünkü. Oradan direniş kovboylara geçti ve kovboy-Kızılderili birleşmesi oldu tarihte ilk defa, soykırımdan sonra. Çünkü onlar da bu palavralara boyun eğerlerse mahvolacaklarını biliyorlar. Ogallala Akiferi’ni, yani Amerika’nın en büyük yeraltı su kaynağını zehirleyecek bu katran kumulu denen olay, akıl almaz bir iş. Fakat bu nedenle birleştiler, sonra da James Hansen’lar, Bill McKibben’lar Beyaz Ev’in önünde bir araya gelip, 1230 kişi sanıyorum, kendilerini tutuklattılar. Aralarında oyuncular da vardı. Böyle her katmandan verilen mücadeleyle buraya gelindi. Yani Paris’ten ne sonuç çıkarsa çıksın, mücadele bence böyle devam edecek.
Sizin nasıl bir beklentiniz var Paris’ten?
Ben 20 yıldan beri, öylesine büyük hayal kırıklıkları yaşadım ki. Özellikle 2009’da Kopenhag Zirvesi boyunca neredeyse 15 gün canlı yayın yaptık, 17 saat. Boşa olduğunu düşünmüyorum. Aralarında ünlü düşünür Noam Chomsky’nin de bulunduğu bir grup insan Paris öncesi tarihi bir bildiri yayınladı. Başlığı, “Fosil yakıt hafriyatını donduralım, iklim suçlarını durduralım”. Bu bir suç olarak kabul ediliyor; başka bir açıklaması yok, gerçek bir suç! Sorunuza cevabı bu müthiş metinde bulabileceğimizi düşünüyorum: “Bir yol ayrımındayız. Bizler için zar zor yaşanır kılınmış bir dünyada gündelik hayatı sürdürmeye zorlanmak istemiyor ve isyan ediyoruz” diyorlar. “20 yıldır hükümetler bir araya geliyor, sera gazı azalmıyor. İklim durmadan değişiyor ve bilim dünyasının uyarılarını kimse dinlemiyor. Tek şansımız, bir şeyleri değiştirmek için, halk kitlelerinin bastırması.”
Fotoğraf: Temiz enerjinin maliyeti düşüyor, fakat Türkiye Afşin – Elbistan’da olduğu gibi kömüre yatırım yapmaktan vazgeçmiyor.