Anasayfa KeşfetBilim Güneş ve komplo teorileri

Güneş ve komplo teorileri

Özge Çolak

Haber başlıkları şöyle: “Son dakika… Güneş’te patlama: Gelecek birkaç gün içinde dijital hayat durabilir.” Gerçekten mi? Güneş aktivitesi bize zarar verir mi? Paniğe gerek yok. Dünyamızın manyetik alanı bizi her zamanki gibi koruyacak ve büyük  ihtimalle bize hiçbir şey hissettirmeyecek. Sadece kuzey ışıklarını görmeye gidecek olanlar hayal kırıklığı yaşayabilirler.

YAZI: DR. UMUT YILDIZ NASA/JPL-CALTECH

Koronavirüs pandemisinin uzamasının kötü sonuçlarından biri de felaket tellallarına gün doğması. Komplocular, sıradan bir haberi ya yanlış anlayıp, ya da bilerek eğip büküp insanları endişelendirerek internette tık almaya çalışıyorlar. Güneş de yakın zamanda bu komplo teorilerinden nasibini aldı. Birçok ciddi basın kuruluşu da bir astronoma konunun aslını sorma zahmetine girmeden haberi köpürttü ve büyüttü. Madem öyle, devletlerin halklarını bilinçlendirmesi, hazırlık yapması gerekmez mi? Nedense benzer haberler birkaç senede bir tekrarlanıyor. O nedenle bu ay, Güneş aktivitesinin ne demek olduğu ve bize zararları olup olmayacağını anlatalım.

Güneş, yaşamının tam ortalarında bulunan ve boyut bakımından uzun süredir değişmeyen gayet durgun bir yıldız. Ancak sıradan bir yıldız olsa da koyu renkli lekeleri (sunspots), fırtınaları ve korona katmanından madde atımları gibi çok ilginç aktiviteleri olabiliyor.

GÜNEŞ LEKELERİ NEDİR?

Güneş’in yüzeyinin (fotosfer tabakası) aşırı yüksek bir sıcaklığa sahip olduğunu düşünülebilir. Belki hayal kırıklığı olacak ama Güneş’in ortalama yüzey sıcaklığı 5 bin 505 santigrat derecedir, yani bu sıcaklığa Dünya’da herhangi bir fabrikada bile ulaşmak zor değildir. Tabii genelleme yapmamalıyız, örneğin Güneş’in çekirdeğinin sıcaklığı 15 milyon santigrat derecedir. Yani, yazın başınıza geçen Güneş, gerçekten çok sıcak bir gökcismidir. ( En üstteki fotoğraf: Güneş 4.6 milyar yıl yaşında ve Güneş çevrimi de 11 yılda bir gerçekleşen sıradan bir döngü. Görselde Güneş’teki siyah lekelerden manyetik alan atımı görülüyor.)

Güneş’in yüzeyi gayet soğuk olmakla birlikte, üzerinde bazı koyu görünen bölgeler daha da soğuktur (2 bin 700-4 bin 200 derece). Buralarda Güneş aktivitesine bağlı olarak lekeler belirir. Bu lekeler geçicidir. Güneş’in manyetik aktivitesine bağlı olarak, özellikle ekvatorun etrafındaki kuşaklarda oluşur, boyutları değişerek bir süre hareket eder ve sonunda yok olurlar. Lekelerin yaşam süreleri birkaç günden birkaç aya kadar değişebilir. Büyüklükleri ise 100 kilometreden 150 bin kilometreye kadar değişir. Dünya’nın çapının 12 bin 756 kilometre olduğunu düşünürsek, bazı lekelerin boyutlarının Dünya’nın 10 katından büyük olabileceğini söyleyebiliriz. Bunların yeterince büyük olanlarını, Güneş filtresi olan sıradan küçük bir teleskopla bile gözlemek mümkündür (Güneş’e hiçbir zaman çıplak gözle, ya da dürbünle, teleskopla bakılmaması gerektiğini not etmeden geçmeyelim).

1985’ten 2020’ye kadar Güneş çevrimi / DAVID HATHAWAY, NASA

Hâlâ bu lekelerin dijital hayatı nasıl durduracağını düşünüyorsunuz, değil mi? Şöyle ki, Güneş lekeleri gruplar halinde ortaya çıkar. Bu leke gruplarının manyetik alan haritası çıkarıldığında, bir mıknatısın kutupları gibi, iki ayrı bölgede toplandıkları görülür. Bu lekeler Güneş’in manyetik alanının etkileri sonucu oluşur. Senaryolardan biri şöyle: Örneğin; Dünya’nın bizleri koruyan ve kuzeyden güneye doğru yönelen bir manyetik alanı olduğunu biliyoruz. Benzer şekilde Güneş’in de kuzey-güney doğrultusunda bir manyetik alanı var. (Tabii burada, coğrafi kuzey ve güney kutuplarını değil, manyetik alan çizgilerini kastediyorum).

Güneş’in ilginç bir özelliği daha var. Akışkan bir plazma olarak, kendi ekseni etrafında dönerken, ekvatorun dönme hızı ile kutuplara doğru olan enlemlerin dönme hızı arasında büyük bir fark oluşur. “Diferansiyel dönme” denilen bu durum, Güneş’in ekvatorda daha hızlı, kutuplara doğru daha yavaş dönmesine neden olur. İşte kuzeyden güneye olan manyetik alan  çizgileri de bu dönüş hızından etkilenerek, doğu-batı doğrultusunda bir manyetik alanı besler. Güneş’in içlerinde güçlenen bu alanlar, bir takım kararsızlıklar yaşayıp yüzeye çıkarlar. Yüzeyi kestikleri yerlerde de Güneş lekeleri oluşur.

Bu siyah lekelerin çok sayıda olduğu zamanlarda Güneş aktivitesinin daha yüksek olduğunu söyleyebiliriz.

11 YILLIK DÖNGÜ

Peki, bu lekelerin ne zaman çıkacağını önceden bilebilir miyiz? Evet ve hayır. Bir lekenin ne zaman oluşacağını kesin bilemesek de genel olarak lekelerin sayıca çok ve az olacağı dönemleri tahmin edebiliyoruz. Çünkü bu durum, ortalama her 11 yılda bir tekrarlanıyor (Güneş çevrimi).

Bu 11 yıllık döngüde, Güneş aktivitesinin en az olduğu “Güneş minimumu”nda lekelerin ve Güneş patlamalarının sayısı çok azalıyor, hatta günlerce hiç görünmeyebiliyor. Bunun tam zıttı olan Güneş aktivitesinin en yoğun olduğu “Güneş maksimumu” durumunda ise yüzlerce siyah leke oluşuyor ve Güneş patlamalarının sayısı artıyor. Hatta Güneş’in görsel bölgede yaydığı enerji miktarında az da olsa artma görülüyor. Bu çevrim sırasında Güneş’teki kuzey ve güney manyetik kutupları yer değiştirerek, bu etkiyi yaratıyor. Son yıllarda sadece Güneş’i gözlemek için inşa edilen teleskoplar ve uzay araçlarıyla bu aktivitenin doğası daha iyi anlaşılmaya çalışılıyor.

Bu yıl, 11 yıllık çevrim minimuma iniyor. Felaket tellalları için heyecan verici olsa da Güneş minimumu gerçekten bütün dijital hayatı durdurur mu peki? Tam olarak değil!

Güneş çevrimi, 17’nci yüzyıldan beri takip ediliyor. Galileo Galilei’nin Güneş lekesi çizimlerini bir araya getirdiği bir kitabı da bulunuyor (1613).

Dünya, hem Güneş’ten gelen yüksek enerjili parçacıklar, hem de Samanyolu’nun merkezinden gelen kozmik ışınların arasında kalıyor. Dünya’nın manyetik alanı bizi bu parçacıkların zararlı etkilerinden koruyabiliyor. Güneş aktivitesi normal olduğunda, Güneş’ten çıkan parçacıklar Güneş’in genleşmiş manyetik alanı ile birlikte, kozmik ışın parçacıklarıyla çarpışarak onların etkilerini düşürüyor. Güneş minimumunda ise enerjisi çok daha yüksek olan kozmik ışınlar daha az engelleniyor ve Dünya’ya daha fazla miktarda ulaşarak etki edebiliyor.

Ancak 2008’deki Güneş minimumu veya 2014’deki Güneş maksimumu teknolojimizi pek de etkilemedi diye ileride de etkilemeyecek diye bir şey yok. Özellikle Güneş maksimumunda, bu ihtimal daha yüksek olacaktır. Ne kadar hazırlandığımıza bağlı olarak, hiçbir şey fark etmeden hayatlarımıza devam edebiliriz. Hazırlıklı olmazsak, uydularımız, Güneş enerjisi panelleri ve tabii uzaydaki astronotlarımız bu etkileri hissedebilir.

ATLAS · EYLÜL 2020

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap