Anasayfa Genel Türkiye Avrupa’nın plastik çöplüğü olma yolunda: Geri Dönüşüm Miti

Türkiye Avrupa’nın plastik çöplüğü olma yolunda: Geri Dönüşüm Miti

Özge Çolak

20’den fazla ülkenin Akdeniz’e sınırı var. Geniş bir coğrafyaya hayat veren bu denizde en çok plastik kirliliği yaratan ülke Mısır. Ama denizin en kirli yeri Türkiye’de, Adana ve Mersin’de bulunuyor. Çin’in dünyanın plastik çöplüğü olmaktan vazgeçmesiyle, sahillerimiz Avrupa ülkelerinden ithal edilen plastik çöpleriyle dolmaya başladı. Çoğunun geri dönüşümü imkânsız. Peki, geri dönüşüm nasıl oldu da bir masala dönüştü? İşte hikâyesi…

YAZI: DOÇ. DR. SEDAT GÜNDOĞDU / Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi öğretim üyesi, Mikroplastik  Araştırma Grubu üyesi. www.mikroplastik.org FOTOĞRAFLAR: YASİN AKGÜL/AFP/GETTY IMAGES

NEDEN YERLİ DEĞİL, YABANCI ATIK?

Plastik çöp ticareti, 2018 yılına kadar batılı devletlerden Çin’e doğru gerçekleşiyordu. Ana motivasyonu da “geri dönüşüm”dü. 2018 yılına kadar bu pazar ekseriyetle Çin ile ABD, İngiltere, Almanya ve Kanada gibi ülkelerce domine ediliyordu. O tarihe kadar Çin ve Hong Kong, dünyanın plastik çöpünün yüzde 72.4’ünü ithal etmişti. Bu ithalatın bir sonucu olarak, yılda 1.3 ila 3.5 milyon ton plastik çöp Çin kıyılarından Büyük Okyanus’a dökülmüştü. (En üstteki fotoğraf: Adana’da bir kanala atılan plastik çöp yığınları, sözde geri dönüştürülmeleri için Avrupa’dan ithal edilmişti. Yasadışı olarak araziye dökülen çöplerde İngiltere’nin ünlü süpermarket zinciri Sainsbury’s ve Fransa’nın donmuş gıda perakendecisi Picard’ın plastik paketleri de görülüyor. Güney kıyılarımızda buna benzer en az 10 nokta var (29 Kasım 2020).)

Ancak o yıl Çin kılıcının bu ticareti kesmesiyle, Türkiye’nin plastik atık alımı sert şekilde yükseldi. 2016 başında ayda 4 bin ton olan plastik çöp ithalatımız 2018 başında aylık 33 bin tona çıktı. 2019’da ise sadece Avrupa ülkelerinden yaklaşık 583 bin ton plastik çöp ithal ettik. Bu atıkların ilk beş sorumlusu ise İngiltere (153 bin 967 ton), İtalya (89 bin 47 ton), Belçika (85 bin 843 ton), Almanya (67 bin 466 ton) ve Fransa’ydı (56 bin 824 ton).

Adana’da plastik çöplerin döküldüğü bir alanda, işine yarayacak bazı parçalar arayan bir adam.

2010’larda plastik çöp satın almanın avantajının farkına varan bazı firmalar, sessizce yeni bir ekonomi inşa ediyordu. Gerekçe basitti: Bu atıklardan elde edilecek hammaddeye ihtiyaç vardı ve yurtiçindeki etkisiz ve neredeyse olmayan çöp yönetimi çöplerin karışık toplanmasına, bu da plastiklerin diğer atıklarla kirletilmesine neden oluyordu. Yerli çöp kirli, yabancı çöp temiz iddiasına dayalı bu anlayış, yerli çöpün hem ayrıştırma, hem de ilave yıkama masrafı yarattığını ileri sürüyordu. Hangi sektör temsilcisi ağzını açsa, Avrupa’dan gelen plastiğin türüne göre ayrıştırılmış, güzelce istiflenmiş ve temiz olmasından dem vuruyordu. Ancak verili bilgiler bu iddiayı çürütüyor.

Adana’da yasadışı bir döküm alanında, içlerindeki metal tellere ulaşabilmek için plastik kablolar yakılıyor. Türkiye’de plastik çöp ithalatının artışıyla, illegal çöp döküm ve yakım faaliyetleri de arttı.

BAHÇELERE TERK EDİLEN ÇÖPLER

Türkiye’de plastik çöp ithalatının artışıyla, illegal çöp döküm ve yakım faaliyetlerinin sayısındaki artış da paralel ilerliyordu. Kapalı kapılar ardında, sektörde illegal yöntemlere de başvurulduğu fısıldanıyor, denetim yetersizliği ve kontrolsüzlüğün hâkim olduğu konuşuluyordu. 2021 itibarıyla geldiğimiz noktada, çöp ticareti ve geri dönüşüm sektöründe yaşananlar kamuoyuyla şeffaflıkla paylaşılmadığı için iç yüzünü tam olarak öğrenemediğimiz bir hal almış vaziyette. Geçtiğimiz aylarda yayınlanan Uluslararası Kriminal Polis Teşkilatı (Interpol) raporu da plastik atık pazarındaki yasadışı eğilimleri ortaya koyuyor ve bu kapsamda Türkiye’nin de adını anıyordu. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası’nın Haziran 2019’da açıkladığı Dünya Çevre Günü Türkiye Raporu’nda da bu şeffaflık açığı şu cümlelerle dile getiriliyordu: “Kuşkusuz gelen atıkların tamamı geri dönüşüme uğratılamamakta, yüzde 50’ye yaklaşan oranlarda çöp niteliğinde olduğu öngörülmektedir. Özetle ülkemiz diğer ülkelerin çöplüğü haline gelme riski taşımaktadır. Çevre ve Şehirci Bakanlığı’na ve Ticaret Bakanlığı’na yazdığımız yazılara verilen cevaplarda ise denetimin neredeyse yapılmadığı, denetime dair sorduğumuz soruyu bakanlıkların birbirine yönlendirmesinde de görülebilmektedir. Kontrolü yetersiz olan bu sürecin sonunda vahşi depolama alanlarının artması, mevcut depolama tesislerimizin kapasitesinin erken dolması, havamızın, toprağımızın, suyumuzun daha fazla kirlenmesi aynı zamanda da kendi atıklarımızı yönetememe riski oluşmaktadır.”

Karataş ilçesi sınırlarında, Çukurova Deltası’nda bulunan Tuzla Lagünü’ndeki mikroplastik kirliliği.

Aynı yıl, tarihler Eylül 2019’u gösterdiğinde İzmir Kemalpaşa’da ortaya çıkan görüntüler, çöp ticaretinin gerçek yüzünün önündeki perdeyi aralıyordu. Yaklaşık 500 ton ağırlığındaki İtalya orijinli plastik çöpler bir evin bahçesine terk edilmişti! İzmir’de bu olay yaşanırken, Adana’da da yasadışı plastik çöp döküm faaliyetleri gerçekleşiyor, ancak bu kez atıklar hem yakılıyor, hem de gömülüyordu. Çöplerin yoğun olarak yakıldığı yerde yaşayan bir vatandaşın sonuçsuz kalan çabaları aylar sonra fark edilecek ve olay BBC tarafından haberleştirilerek gündeme getirilecekti. Bölge sakinlerinin yaklaşık iki yıldır gerçekleştiğini belirttiği illegal çöp depolama ve yakma faaliyetleri, plastik çöp ticaretinin bir çevre suçu haline geldiğini açık ve net şekilde ortaya koyuyor. Kamuoyu baskısı plastik atık ithalatına önce yüzde 80, sonra da yüzde 50 kota sınırı getirilmesiyle sonuçlansa da illegal çöp döküm faaliyetlerinde henüz gözle görülür bir azalmadan söz etmek mümkün değil.

Eylül 2019’da İzmir Kemalpaşa’da İtalya orijinli tonlarca plastik çöp bir evin bahçesine terk edilmişti.

Adana Çukurova’da Karahan Köyü yakınında yer alan bir yasadışı ithal çöp döküm alanında Fransa orijinli açılmamış tuz paketi.

Türkiye çöp ithalatına, bazı çöp ithalatçıları da illegal çöp döküm ve yakımına devam ediyor. Üstelik sadece çöp ithalatçıları değil, çöp ithal etmese de plastik geri dönüşümü yapan kimi firmalar da bu işlem esnasında ortaya çıkan ve hiçbir işe yaramayan kalıntı partikülleri sağa sola gelişigüzel terk etmeye devam ediyor. Geri dönüşüm sürecinde, plastiklerin kırılıp yıkanması sırasında kullanılan su aracılığıyla milyonlarca mikroplastik de varsa arıtma tesislerine, yoksa direkt en yakın su kaynağına akmaya devam ediyor. Atık su artıma tesislerine gelen mikroplastiklerin ise en fazla yüzde 80 kadarı arıtılabiliyor.

İthal atıkların tamamı arazilere terk edilmiyor. Örneğin Gaziantep’teki GAMA Recycle’da ABD ve Avrupa’dan alınan plastik atıklar geri dönüştürülüyor. Ancak dönüşüm sonucu elde edilen hammaddenin çoğu yurtdışına satıldığı için bu kez de yerli imalatçının talebi karşılanmıyor.

Artık mızrak çuvala sığmıyor. Plastiğin geri dönüşümü ne yazık ki koca bir yalandan ibaret ve sadece endüstrinin daha fazla kazanmasına hizmet ediyor. Plastik hayatımızda bu düzeyde yer almaya devam ettikçe, tıpkı Adana’nın gürültüsünden kaçmak isterken, taşındıkları müstakil evin arka bahçesinde plastik çöplere yakalanan vatandaşlar gibi, yasadışı çöp döküm ve yakım faaliyetleri devam edecek.

KONUNUN TAMAMI ATLAS’IN OCAK 2021 SAYISINDA. SATIN ALMAK İÇİN TIKLAYINIZ 

ATLAS · OCAK 2021

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap