Çığlar, buzul çatlakları, fırtınalar… Nepal’de bulunan ve adı “Ruhlar Dağı” anlamına gelen Manaslu, Himalayalar’ın 8 binin üzerindeki 14 zirvesinden biri. Türkiye’nin en iyi dağcılarından Tunç Fındık, dünyanın bu en yüksek dokuzuncu dağına oksijen tüpü kullanmadan tırmandı.
Yazı ve Fotoğraflar: Tunç Fındık
Yüksekliği 8 bin metreyi aşan bir zirve için yola düşmek, dağcıda karışık hisler yaratır. Belki de aylar sürecek, bilinmezliklerle dolu bu tehlikeli macera sabır ve dayanıklılık sınırlarını zorlar. İnsana gündelik hayatın konforunu ve sevdiklerini özletir. Ayrıca eve geri dönememe olasılığı da yadsınamaz. Ancak 8 bin metrelik bir zirveye ulaşmanın insana verdiği dağla bütünleşme duygusu, coşku ve ilham kelimelerle anlatılamaz. Dağcı, bu bağımlılık yaratan hissi yaşamak için kesinlikle tekrar dönecektir o uzak dağ memleketlerine… İşte benim için de durum buydu, o sihirli yüksekliklerde geçecek günler için sabırsızdım, sadece “o zirve anını” yaşayacaktım. Bir kez daha yoldaydım ve yine çok yüksek bir dağa gidiyordum. Nepal’deki Manaslu’ya…
Zirvesine ilk defa 1964 yılında Japon dağcıların ulaştığı ve isminin Sanskritçe anlamı “Ruhlar Dağı” olan Manaslu, farklı koşullarda değişik karakterlere bürünebilen bir dağ. Her sene diğer 8 binlik dağlara kıyasla daha çok sayıda ve görece tecrübesiz dağcının zirvesine ulaşmasını sağlayacak kadar sakin ve popüler. Ama buna tezat şekilde, 2012 sonbaharında ikinci kampta 13 kişinin hayatını kaybetmesine sebep olan büyük çığ felaketi gibi olaylara da gebe. Çığ riski ve tehlikeli buzul çatlaklarının yanı sıra değişken ve şiddetli hava durumu konusunda da haklı bir kötü şöhreti var Manaslu’nun. Hep üzerinde düşündüğüm ve her sefer tekrar kanıtlanan düsturum yine geçerliydi: “Kolay 8 binlik yoktur.” Tüm bu zorluk ve tehlikelerine rağmen, bu sefer Manaslu’nun beni iyi karşılayacağına inanmıştım.
Dünyadaki en yüksek dokuzuncu dağ olan 8 bin 163 metrelik Manaslu’ya, Türkiye atleti olduğum The North Face’in desteği ile çıkacaktım. Bedenim 8 bin metreye uyum göstermeye hazırdı ve teknik açıdan çok iyi bir antrenman dönemi geçirmiştim, Manaslu tırmanışına alabildiğine hazırdım. Serin bir eylül sabahında Nepal’in başkentine, çok sevdiğim Katmandu’ya indim. Takvimler 2013 yılını gösteriyordu, ülke henüz o yıkıcı depremi yaşamamıştı. Katmandu o yıllarda insanı çeken büyüleyici bir mekândı; oranın tozlu, retro havasını solumayı gerçekten özlüyordunuz. Ben de, her Nepal seyahatimde yaptığım gibi hem sevdiğim mekânlara uğruyor, hem oradaki dostlarımı ziyaret ediyor, hem de yaklaşan tırmanışın detayları ile uğraşıyordum. Son dakika alışverişleri, eksik malzemeler derken sabah akşamı hızla buluyordu.
Yazının devamını Atlas’ın Temmuz 2015 sayısında ya da iPad, iPhone, Android Temmuz 2015 uygulamalarında okuyabilirsiniz.
https://play.google.com/store/apps/details?id=com.doganburda.atlasandroid&hl=tr
Atlas Temmuz 2015 / Sayı 268