Bir zamanlar olumsuz insan faaliyetleri nedeniyle bedenleri tahrip olmuş, uçmak bir yana üremekte bile zorlanmaya başlamışlardı. Ama Fırat’tın kıyısındaki Birecik’te 1977 yılında kurulan Kelaynak Üretme İstasyonu’nda 11 kuşla başlayan koruma, 2015’te kanat çırpan 185 bireye ulaştı.
Yazı ve Fotoğraflar: Selim Kayalı
Nuh Peygamber’in bereket sembolü olarak Tufan’da gemisine aldığı rivayet edilen bir kuş kelaynak (Geronticus eremita). Birkaç bin yıl görüldükleri yerlere bereket getirdiklerine inanıldı. İlginç görünümlü, başı çıplak bu kara kuşları şimdi koruma altına alındıkları Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinin en önemli sembolü konumunda.
Geçmişte Türkiye’den Kuzey Afrika’ya uzanan geniş bir bölgede üredikleri belirtilen kelaynakların, beslenme bölgelerinde kullanılan zirai ilaçlardan zehirlenmeleri, yaşam alanlarının baraj altında kalması gibi olumsuz etkenlerden dolayı sayılarında çok ciddi bir azalma vardı; yok olmak üzereydiler. Geriye kalanların bedenleri öylesine tahrip olmuşlardı ki, yumurtlamakta bile zorlanıyorlardı. Türün varlığını sürdürebilmesi amacıyla 1977 yılında Türkiye Orman Genel Müdürlüğü tarafından Birecik’te Kelaynak Üretme İstasyonu kuruldu. Nitekim türün bu trajik hikâyesi bende derin bir merak uyandırdı ve oraya gitmeme vesile oldu.
Diyarbakır’dan Birecik’e vardığımda ilçe girişindeki tünelin önünde iniyorum. Tünelin sağ tarafından Fırat Nehri’ne doğru uzanan caddeden aşağı doğru inerken saptığım bir sokakta bir süre sonra tarihi bir kale kapısıyla karşılaşıyorum. Burada küçük bir büfe işleten Mahmut Sokulgeç ile tanışıyorum. Sorum üzerine Mahmut Bey kalıntının Birecik Kalesi’ne ait dört kapıdan ayakta kalan son kapı, Urfa Kapısı olduğunu anlatıyor. Meçan, Bağlar ve Meydan kapılarının ise yıkıldığını söylerken bana çayını içip içmeyeceğimi soruyor. Bu nazik ve içten teklifinden dolayı kendisine teşekkür edip yoluma devam ediyorum.
Kentin üç kilometre kuzeyine düşen üretme istasyonuna ulaştığımda, kelaynak kuşlarıyla ilgili uzun bir süredir araştırmalar yapan Dicle Üniversitesi’nden Prof. Dr. Ahmet Kılıç hocamın bana tarif ettiği gibi noktaya yönleniyorum. Üreme istasyonunun kapısının sağ tarafındaki patikadan yukarı çıkıyorum. Kısa bir tırmanıştan sonra istasyona hâkim tepenin zirvesine yerleşip kuşları gözlemlemeye başlıyorum. Kelaynaklar, üçerli, dörderli ve beşerli gruplar halinde sürekli, yuvadaki yavrularına yem taşıyorlar. Bir süre gözlemledikten sonra yavrularını beslemek için sürekli gidip döndükleri nehrin karşı kıyısındaki coğrafyayı merak ediyorum ve oraya yöneliyorum.
Atlas Ağustos 2015 / Sayı 269