Kedilerin, köpeklerin oynamasına alışığız. Peki ya timsahlar, kertenkeleler ya da balıklar? Bilimsel araştırmalar, yabani hayvanların da eğlenmeyi sevdiğini gösteriyor.
Yazı: Selcen Pirge / Fotoğraf: Hardeko
Dünyanın çeşitli yerlerindeki üniversitelerde yapılan çalışmalara bakılırsa, oyun oynamayı tek seven canlı insan değil! ABD’deki Tennessee Üniversitesi’nden zoolog Dr. Vladimir Dinets’in bu yıl Animal Behaviour and Cognition adlı akademik dergide yayımlanan araştırmasına göre, timsahlar da oyun oynamaya bayılıyor. O kadar ki, hayvanat bahçesindeki bakıcıların timsahlara oyuncak niyetine çeşitli nesneler verdiği ifade ediliyor. Dr. Dinets, ergen timsahların kendilerini kaydırak gibi kullandıkları yamaçlardan suya bırakmayı da sevdiğini tespit etmiş.
Dr. Dinets’in yine bu yıl Prof. Gordon Burghardt ile birlikte yayımladığı bir başka araştırma, balıkların da timsahlardan geri kalmadığını gösteriyor. Burghardt ve meslektaşları, beyaz benekli çiklit (Tropheus duboisi) balıklarını yaklaşık iki yıl boyunca belirli zamanlarda filme çekerek yüzlerce kez tekrarlanan ilginç bir davranışı tespit ettiler. Balıklar sırf oyun olsun diye akvaryumda duran termometreye vurup sağa sola eğilmesine neden oluyorlardı!
Uzun yıllar ahtapotları inceleyen Kanada’nın Lethbridge Üniversitesi’nden psikolog Prof. Jennifer Mather, Seattle Akvaryumu’ndaki iki ahtapotun suda yüzen boş plastik şişelere su fışkırtıp şişeleri bir taraftan diğer tarafa savurduğunu söylüyor. “Bir ya da iki kere yapsalar oyun diyemezsiniz. Fakat bu ‘top zıplatma’ aşağı yukarı 20 defa oldu.” Araştırma sonuçlarını 2006 yılında Journal of Comparative Psychology’de yayımlayan Viyana Üniversitesi’nden Dr. Michael Kuba ve meslektaşları da, 14 ahtapota lego vererek deneyler yapmış; dokuz ahtapot oyuna benzeyen davranışlar sergilemişti
Hollanda’daki Leiden Üniversitesi’nden Dr. Johanna Meijer ve Yuri Robbers’in geçtiğimiz yıl yayımlanan araştırmalarının sonuçları da oldukça şaşırtıcıydı. Bilim insanları, doğada iki ayrı alana küçük hayvanların kolayca girebileceği kafes benzeri yapılar koydular. İçlerinde laboratuvar farelerinin kafeslerindeki gibi koşu tekerleri vardı. Kamera kayıtları incelendiğinde, kafeslerdeki tekerlerin fareler, kurbağalar ve hatta sümüklüböcekler tarafından kullanıldığı görüldü.
Washington Eyalet Üniversitesi’nden Prof. Jaak Panksepp ve ekibinin geçmişteki araştırmaları, farelerin oynarken ve gıdıklanınca insan kulağının duyamadığı sesler çıkararak güldüklerini ortaya çıkardı. Harvard Üniversitesi’nin tanınmış karınca uzmanı Prof. Edward Wilson’a göre karıncalar da oynuyor. Alaska’da kargalar sırtüstü yatıp karla kaplı çatılardan kayıyor. Kuzey Amerika’da bizonlar, otların donmuş kısımlarında bilerek kayıyor ve bir yandan yüksek sesle bağırıyor.
Bütün bu örneklere baktığımızda, hayvanların çoğu zaman huzurlu, sakin ve zevkli bir yaşam sürdüğünü görebiliyoruz. Ünlü hayvan davranışı uzmanı Dr. Jonathan Balcombe’nin de belirttiği “hayatta kalma mücadelesi” gibi dile pelesenk olmuş bazı sözler, yabani hayvanlar için yaşamın haşin ve amansız olduğu izlenimini pekiştirirken işin öbür yüzünü görmemizi engelliyor.
Fotoğraf: Yabani hayata yakından bakıldığında, hayvanların çoğu zaman huzurlu, sakin ve zevkli bir yaşam sürdüğü görülüyor.
Atlas Ekim 2015 / Sayı 271