Kırklareli-Demirköy’e bağlı İğneada, dünyada eşi benzerine çok az rastlanan, el bile sürülmemesi gereken muhteşem longoz ormanlarına sahip. Ama doğasına yönelen tehditlerin ardı arkası kesilmiyor. İğneada Platformu’nun girişimiyle iptal edilen termik santral projesini “çimento limanı” izledi. İğneada şimdi de bedelini tüm canlıların ödeyeceği en tehlikeli enerji biçimi olan nükleer santralle karşı karşıya.
Hazırlayan: Serkan Ocak / Fotoğraf: Turgut Tarhan
Kırklareli’nin Demirköy ilçesine bağlı İğneada, Karadeniz’in en batısında, dünyada eşine az rastlanan doğa harikası bir yer. Belde son günlerde nükleerle yatıp kalkıyor. Ziyaretçileri de şu sıralar gazeteciler ve milletvekili adayları. Halk, çoğu köylünün kısaca “Ada” diye bahsettiği İğneada’nın doğasını bozacağı, bölgenin geçim kaynağı olan tarımı, hayvancılığı, balıkçılığı ve turizmi bitireceği gerekçesiyle nükleer santralı istemiyor.
İğneada’ya nükleer santral yapılacağı aslında 20 yıldır bir “söylenti” olarak duruyor. Bugüne kadar herhangi bir girişimde bulunulmamıştı. Ta ki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Ali Rıza Alaboyun, üçüncü santralın yapılacağı yerin İğneada olduğunu söyleyene kadar. Geçici hükümet bakanı Alaboyun ayrıca ABD’li Westinghouse firmasıyla mutabakat zaptı imzalandığını da açıkladı.
Henüz bir nükleer santral bile yapılamamışken üç santral birden nasıl kurulacak? Avrupa’nın en önemli, dünyada ise eşi benzerine çok az rastlanan longoz ormanlarına sahip İğneada’ya bu santral neden inşa ediliyor?
Çevre Sorunları Araştırma Merkezi Başkanı Baran Bozoğlu’na göre, İğneada’ya rüzgâr santrali bile yapılmamalı: “Burası dünyada önemli üç noktadan biri. ÇED dahi işletilemez. Buraya dokunmamak, el sürmemek gerekiyor. Birinci derece sit alanı… Nükleer santral doğayı yok edecek.”
Bozoğlu, ayrıca bu açıklamanın seçimlere 15 gün kala mesaj verme amacı taşıdığını da iddia ediyor: “Kim bilir bu süreçte başka ne pazarlıklar yapılıyor? Nükleer, dünyadaki en riskli enerji biçimi… Geri dönüşü olmayan sonuçlara sebep olabiliyor. Atıkları bertaraf edilemiyor. Avrupa’da enerji devrimi yaşanıyor. Yenilenebilir ve temiz enerji…
Bizse treni kaçırıyoruz. Birileri parklarda adım atıldığında nasıl enerji üretilebilir, bunu tartışıyor, biz hâlâ Avrupa’nın vazgeçmeye çalıştığı nükleerin peşindeyiz.”
İğneada’da bulunan Beğendik köyüne gittiğimde, köy kahvesinde CHP’li milletvekili adayı diş hekimi Tuna Soykan, köylülere nükleerin zararlarını anlatıyordu. Köy muhtarı Rüştü Gündüz, kendilerine bilgi verilmediğinden dertlenerek, “kimsenin bir şey bildiği yok. Ancak buradaki tertemiz havamızın kirlenmesini istemiyoruz” dedi. Köylülerden Şükrüye Tutuk da, “burada ormancılık ve hayvancılıkla geçiniyoruz. Santral olursa hiçbiri kalmaz” diyerek santralı neden istemediğini anlattı.
Köy sakinlerinden İclal Yalçın bahçesinde komşularıyla pekmez kaynatıyordu. Santralı sorduğumda şu cevabı verdi: “Şeker pancarından pekmez yapıyoruz her yıl. Eğer nükleer santral yapılırsa ne pancarımız kalır, ne balığımız olur…”
İğneada Platformu’ndan Emre Sayışman, İğneada’nın cennetten bir köşe olduğunu anlatarak neden nükleer santral yaptırmak istemediklerini şu sözlerle anlattı: “Coğrafi özellikleri, konumu zaten belli… Burası milli park sınırları içinde. Altı gölü ve longozu ile cenneti aratmıyor. Her yıl Kanada’dan, İtalya’dan buraya kuş gözlemeye geliyorlar. Santral yapılırsa buranın ekosistemi biter. Üstelik tek sorunumuz bu değil. İğneada balıkçı barınağının hemen yanına 200 metre uzunluğunda çimento limanı yapılmak isteniyor. Asıl acil sorunumuz şu anda bu. Vize’deki çimento fabrikası için yapılıyor. Bununla uğraşıyoruz. Neyse ki termik santral projesi iptal oldu.”
İğneada’da nükleer santralın nereye yapılacağı kesin değil. Ancak konuşulan iki nokta var. Biri Beğendik köyü, diğeriyse Uzunkum mevkisi. Beğendik köyü, Bugaristan’la sınır. Hemen karşısında Bulgar Rezova köyü var. Arada sadece Rezve Deresi bulunuyor. Uzunkum mevkisi ise Kıyıköy ile İğneada’nın tam ortasında ve etrafında fazla yerleşim yok.
Nereye yapılırsa yapılsın, etki alanı yüzlerce kilometre olan nükleer santralla ilgili herhangi bir kaza riski durumunda, kuş uçuşu 120 kilometre mesafedeki İstanbul başta olmak üzere çevredeki pek çok yerleşimin etkileneceği ve bu ağır bedeli tüm canlıların ödeyeceği aşikâr.
Fotoğraf: İğneada’nın longoz ormanlarında özellikle ilkbahar başlarında su seviyesi artıyor ve denize dökülüyor. Yaz sonundan itibaren azalan su nedeniyle çoğunluğu dişbudak olan ağaçların kökleri iyice meydana çıkıyor.
Atlas Kasım 2015