Atlas, Eylül 2015 sayısında bu fotoğrafı yayımlayarak göçe zorlanan insanların yaşamlarına dikkat çekti. Derginin yayımlanmasından sonra, dünya Aylan Kurdi’nin fotoğrafıyla sarsıldı. Ve ağır, yüklü, kaldırılması zor, insanlığı sarsmaya devam eden sorular düğümleniyor boğazımıza: O çocuğun, dalgalarla kum arasında yatan fotoğrafı yayımlanmalı mı, yoksa yayımlanmamalı mı? Bu sorunun tek yanıtı var: O fotoğrafın gösterdiklerini dünyanın görmesi gereken egemenleri görecek mi görmeyecek mi? Biz o fotoğrafın gösterdiğini sahiden görüp gösterebilecek miyiz; yoksa ağlamaklı yakınmaların girdabında, yapmamız gerekenleri erteleyerek sözcüklerimizin değersizleşmesini tekrarlamakla mı yetineceğiz? Bodrum’da başlayan “umut” yolculuğunda Kobani’den göçe zorlanmış Kurdi ailesinin çocuklarının o dehşet fotoğrafı savaş, mülteci, pasaport, vize, yasak, kabul ve ret gibi sözcüklerin içini, dünyanın cihannümasını ve dibini de söylüyor… Dünya sahiden duyacak mı?
Fotoğraf: İnsan ki sevip bağlandığı topraklardan sökülüp atıldığında dili varıp da “elveda” diyemez; göçün eliyle bilinmez yerlere sürüklenenler, bulamaz içten, sıcak bir “merhabayı.” Dünyamızda kimi halklar için yaşamın bir özeti de bu değil mi? İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ne göre: “Herkesin zulüm karşısında başka ülkelere sığınma ve bu ülkelerce sığınmacı işlemi görme hakkı vardır.” Ancak, vaktiyle veba, mezhep savaşları ve benzeri fenalıklardan ötürü yıllarca göçe zorlanmış Avrupa, bugün, savaştan çıkarı olanların yarattığı zulümden kaçıp sığınmak isteyenleri pasaport, vize, sınır dışı etmek gibi korkulu bir çarkla itekliyor. Birleşmiş Milletler’in ilgili kurumlarının bir raporu, “bugün göç yollarındaki 55 milyonu aşkın insan, dünyanın en büyük 24’üncü ülkesini oluşturabilir” diyor. Çatışmaların, açlık ateşinin paramparça ettiği Suriye, Afganistan, Afrika ülkeleri başta olmak üzere, göçenlerin küçümsenmeyecek kesimi yollarda ölüyor. Yunanistan’ın Kos Adası’na girebilmiş Suriyeli bir ailenin kıyıya bıraktığı eşya, bu debdebenin bir özeti gibi. Onlar bu adaya gelinceye dek, birlikte yola çıktıkları kaç insan öldü kim bilir? Açıktaki yelkenliler ve bu sahipsiz pabuçlar, bu çile bavulu, savaşa sessiz kalan bir dünyanın çapraşık özeti de değil mi?
Yazı: Tevfik Taş / Fotoğraf: Tuncay Dersinlioğlu
Atlas Eylül 2015 / Sayı 270