Anasayfa Gündem BM’den en net iklim raporu: İnsanlık için son çıkış

BM’den en net iklim raporu: İnsanlık için son çıkış

Harika Pelin Şengül

Güneyde orman yangınları, kuzeyde seller… Bu yaz Anadolu iklim travması yaşarken, Cenevre’de 3 bin 949 sayfalık oldukça önemli bir rapor açıklandı. BM Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli, ilk kez net ve dolaysız şekilde “yeryüzünün her yerinde iklim değişiyor, sorumlusu insan” dedi. Rapor editörlerinden Prof. Dr. Murat Türkeş ile konuştuk.

YAZI: ÖZLEM NUMANOĞLU

Avrupa Uzay Ajansı’nın “Akdeniz kavrulmaya devam ediyor” başlığıyla servis ettiği haritada, 2 Ağustos 2021 günü Türkiye ve Kıbrıs’ta yüzey sıcaklığının 50 derecenin üstüne çıktığı görülüyor. – COPERNICUS SENTINEL VERİSİ İÇERİR (2021) / ESA

Orman yangınlarının Türkiye’nin üzerine karabasan gibi çöktüğü günlerde, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) neredeyse tutuşup alev alacak bir harita yayınladı. Haritaya göre Akdeniz çevresindeki karasal alanlar adeta kızgın bir tavaya dönüşmüş; yüzey sıcaklıkları 50 derece ve üzerine çıkmıştı. O günlerde, Avrupa Birliği’nin Kopernik Atmosfer İzleme Servisi (CAMS) ise hem uydudan, hem de yerden, ağaçlar ve diğer maddeler yanarken açığa çıkan enerjiyi ölçümlemekle meşguldü. Vardıkları sonuç tatsız bir ilke işaret ediyordu: Türkiye’de yangın ışıma gücü (FRP), yani yoğunluğu, bu verilerin toplanmaya başladığı 2003’ten bu yana en yüksek günlük değerlere ulaşmıştı. 

Üstelik sadece bizim gibi Akdeniz Havzası ülkeleri değil, tüm dünya cehennemvari bir yaz geçiriyordu: Rusya’nın Sibirya bölgesinde çıkan yüzlerce orman yangını, dünyadaki tüm orman yangınlarından daha büyük bir alanda etkili oluyor; ABD son bin 200 yılın en kurak günlerini yaşıyor; California Ölüm Vadisi 54.4 dereceyle dünya sıcaklık rekorunu kırıyor; Grönland’da sıcaklığın donma noktasının altına nadiren indiği 3 bin rakıma ilk kez yağmur yağıyor; yeni bir araştırma da “gezegenin iklim düzenleyicilerinden Körfez Akıntısı (Gulf Stream) çökebilir” diyordu!

YAŞAM TARZIMIZIN ACI FATURASI

İnsanın, Sanayi Devrimi’yle patlayan ve sınır tanımayan üretme ve tüketme iştahı, mavi gezegenimizi de tükenme noktasına getirdi. İnsanlar olarak iklim sistemini bozduk. Bu acı gerçeği, Birleşmiş Milletler’e (BM) bağlı Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli de (IPCC) 9 Ağustos günü 3 bin 949 sayfalık bir raporla dünyaya ilan etti.

66 ülkeden 234 bilim insanının beş yıllık çalışmasına dayalı “İklim Değişikliği 2021: Fizik Biliminin Temeli” başlıklı çalışma ana rapor değil, fakat politikacılar için kırmızı alarm niteliğinde bir özet: “İnsan etkisinin atmosferi, okyanusu ve karayı ısıttığı tartışmasızdır. Atmosfer, okyanus, kriyosfer ve biyosfer üzerinde yaygın ve hızlı değişiklikler meydana gelmiştir. İnsan en az 2 bin yıldır görülmemiş oranda iklimi ısıtmıştır.”

Son raporun daha önceki beş IPCC raporundan en önemli farkı, insanı iklim hasarından doğrudan sorumlu tutması. IPCC raporlarına çeyrek asırdır başyazarlıktan editörlüğe farklı şekillerde katkı veren Boğaziçi Üniversitesi İklim Değişikliği ve Politikaları Uygulama ve Araştırma Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Murat Türkeş’e bu farkı soruyorum. “Raporda iklim değişikliğinin mutlak bir gerçek olduğu, ancak gözlenen iklim değişikliğinde insan katkısı dikkate alınmadığında bu sonucun anlaşılamadığı, dolayısıyla insan kaynaklı iklim değişikliğinin artık tartışılmaz olduğu ve kesinliği, bu raporda olasılık terimleriyle değil, doğrudan ifade ediliyor” diyor.

Rapor, teknik terminolojisine rağmen, en basit düzeyde bir felaket filmi senaryosunu andırıyor: “Dünya’da gözlenen iklim değişimlerinin bir benzeri binlerce yıldır görülmedi. Bu değişimlerin bazıları (örneğin deniz seviyesinin yükselmesi) yüzlerce-binlerce yıl geri döndürülemez.”

DÖNÜŞ YOK MU?

Geri döndürülemez hasarlar, hayatımıza daha fazla sıcak hava dalgası, daha şiddetli yağış, kuraklık, tropik kasırga ve sel olarak yansıyacak. Kar örtüsü azalır ve deniz seviyesi yükselirken, bu yıkıcı döngüye getirilen tek çözüm, atmosferde sera etkisi yaratarak Dünya’yı ısıtan başlıca faktör olan karbondioksit salımını durdurmak, ayrıca metan gibi diğer sera gazlarını ve hava kirleticileri sınırlamak. 

Zira 2019 yılında atmosferdeki karbondioksit oranı en az 2 milyon yıldır görülmemiş seviyeye ulaştı. Atmosferde bu yoğunlukta metan ve azot protoksit oranı ise en az 800 bin yıldır görülmemişti. Eğer bir mucize gerçekleşir de bu gazları atmosferden uzak tutabilirsek, rapora göre küresel sıcaklıklar 20-30 yıl içinde sabitlenebilir. Ancak bu gazların emisyonunda “çok hızlı” ve “büyük çaplı” düşüş sağlanamazsa, 20 yıl içinde 1.5 derecelik küresel sıcaklık artışı kaçınılmaz. 

Prof. Dr. Türkeş, 1.5 derecelik artış faslını çoktan geçtiğimizi belirtiyor: “İki derecelik küresel ısınma durumunda, Akdeniz Havzası ve Türkiye’de yıllık ortalama yüzey sıcaklıkları (günümüze göre 100 yılın sonunda) 2-4 derece artacaktır. Çok daha sıcak bir Türkiye… Kötümser senaryoya göre, 4 derecelik artış olursa, bunun Akdeniz Havzası’na yansıması 4-8 derece olur.”

Daha bu senaryolar gerçekleşmemişken bile güneyde orman yangınları, kuzeyde ise sellerin giderek şiddetlendiği bir gerçekliği yaşıyoruz. “Bu yıl, iklim değişikliğinin Akdeniz Havzası ve Türkiye’deki olumsuz etkilerinin ne boyutlara ulaşabileceğinin sanki örnek yılı” diyor Prof. Dr. Türkeş, “resim çok açık, ortada…”

TÜRKİYE TROPİKLEŞİYOR

Akdeniz Havzası, dolayısıyla ülkemiz, tüm dünyada iklim değişikliğini en yakından hissedecek sıcak bölgeler arasında. Sebebini şöyle açıklıyor Prof. Dr. Türkeş: “Çünkü Türkiye tropikleşiyor. Bu bazılarına büyük bir laf gibi gelebilir, ama biz zaten subtropikal kuşaktayız. Küresel ısınma ile iklim kuşakları kuzeye doğru kayıyor. Tarımsal, hidrolojik, ekolojik ve fizyolojik kuraklıkların çok daha ciddi boyutlara ulaşabildiği bir büyük iklim kuşağı bize yaklaşıyor.”

Tropikal iklim kuşağının güneyimize gelip dayanması, çok daha sıcak ve kurak bir Türkiye demek. Tabii iklim kuşaklarındaki bu radikal hareketler ile kara ekosistemleri ve tür dağılımının, ayrıca karasal karbon döngüsü ve gıda üretim sistemlerinin ciddi ölçüde etkilenmesi kaçınılmaz. İki derece ve üzerinde bir küresel ısınma halinde, 2050 itibarıyla Akdeniz’de ekstrem sıcaklıklarda, kuraklık ve çoraklıkta, deniz seviyesinde artış; yağış, kar örtüsü, toprak nemi ve rüzgârda ise düşüş bekleniyor. Tüm bunlar Akdeniz’i orman yangınları için daha da ideal hale getirecek. “Çok net söylüyorum: Rapordaki Akdeniz Havzası ile ilgili yorumların büyük bölümü Türkiye için geçerli” diyor Türkeş.

ÇÖZÜM İÇİN YÜKÜMLÜLÜK GEREK

Peki, ne yapacağız? “Çok net. Glasgow’daki iklim zirvesi çok önemli bir dönüm noktası olmak durumunda. Paris Anlaşması’nın beş yıllık dönemlerde niyet beyanlarının kuvvetlendirilmesi ve bunların yasal belgelere dökülmesi gerekiyor.” 

Paris Anlaşması’nın mevcut haliyle BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin en zayıf halkası olduğunu belirtiyor Prof. Dr. Türkeş. Çünkü bu anlaşma gönüllülük temeline dayalı. “Anlaşmada ‘kuvvetlendirilmiş yükümlülük’ lafını kullanmamak için süslü sözcükler kullanılıyor. Ülkelere sayısal olarak belirlenmiş zorunlu sera gazı salımlarını azaltma yükümlülüğü verilmiyor. Ülkeler ‘gelişmiş/gelişmekte olan’, başka deyişle ‘sorumlu/az sorumlu’ diye sınıflandırılmıyor. Bu yapılamazsa, 2030 yılına kadar küresel ısınmayı ne 2, ne de 3 derecede durdurabiliriz.” Yaptırım uygulanamaz mı? “Çok zor. Ülkeler bu haliyle bile içinde zor duruyor, o zaman herkes kaçar.”

Glasgow’da karar vericilerden anlamlı bir adım gelmesi şart. Bunun için bizlere düşen toplumsal baskıyı artırmak. Murat Hoca’nın dediği gibi, “Glasgow çok önemli, beklenti de yüksek. Ama herkesin bu beklentiyi sağlayabilecek bir politik ve uzun soluklu mücadele içinde olması gerekiyor.”

GLASGOW ÖNCESİ BASKI ŞART!

Greenpeace Akdeniz, kömürlü termik santrallardan kaynaklanan hava kirliliği nedeniyle ciddi sağlık sorunları yaşanan Zonguldak’ta adil dönüşüm kampanyası başlattı. Amaç, şehrin iklim ve çevre dostu ekonomik potansiyelinin ve istihdamının geliştirilmesi

Bu sonbaharda Glasgow’da yapılacak BM İklim Değişikliği Konferansı’nda devletler için radikal önlemler alınmazsa, iklim kaynaklı felaketler silsilesi şiddetlenerek artacak. Prof. Dr. Türkeş, “ümitli değilim ama bir mucize olabilir” diyor: “Bilim temelli toplumsal ve siyasi baskı oluşturmak gerekiyor. Ülkeler kamuoyu baskısıyla tavır değiştirebilir.” 

GLASGOW ZİRVESİ ETİKETİ: #COP26

Avrupa Birliği liderlerinin maskelerini takan çevre aktivistleri, Brüksel’deki Avrupa Konseyi binası önünde Enerji Şartı Antlaşması’ndan çekilme çağrısı yapıyor

KÜRESEL ISINMA ARTTIKÇA, BÖLGESEL ORTALAMA SICAKLIK, YAĞIŞ VE TOPRAK NEMİNDE MEYDANA GELEN DEĞİŞİM DE ARTIYOR

KAYNAK: IPCC, İKLİM DEĞİȘİKLİĞİ 2021: FİZİK BİLİMİNİN TEMELİ RAPORU

1° C küresel ısınmada yıllık ortalama sıcaklık değişimi (° C)

1° C’lik artış tüm kıtaları etkiliyor. Gözlem ve modellemeler, bu etkinin karasal alanları okyanuslardan daha çok etkilediğini gösteriyor. Çoğu bölgede, gözlemlenen ve simüle edilen modeller tutarlı.

KAYNAK: IPCC, İKLİM DEĞİȘİKLİĞİ 2021: FİZİK BİLİMİNİN TEMELİ RAPORU

DÜNYA “BİRAZ” ISINIRSA NELER OLUR?

  • Giderek ısınan bir dünyada tek derdimiz “artan sıcaklık” olmayacak. Yerkürede 1,5 derecelik sıcaklık artışı her şeyden önce artan sıcak hava dalgaları demek. Bedelini giderek daha ağır ödemek koşuluyla sıcak mevsimleri daha uzun, soğuk mevsimleri daha kısa yaşayacağız. İki derecelik küresel sıcaklık artışı ise özellikle tarım ve sağlıkta “kritik tolerans” eşiğimizi zorlayacak. Elbette sadece insanlar değil, dünyayı paylaştığımız tüm canlılar da bu sonuçlardan trajik şekillerde etkilenecek.
  • Su döngüsü radikal bir hal alacak. Bazı bölgelerde daha yoğun yağışlar ve buna bağlı seller, bazı bölgelerde ise daha şiddetli kuraklık görülecek.
  • Yağış deseni değişecek. Yüksek rakımda yağışlar muhtemelen artacak, subtropikal bölgelerin büyük bölümünde ise azalacak. 
  • Yüzyıl boyunca sahil kesimlerinde deniz seviyesi yükselecek. Alçak rakıma kurulu yerleşimlerde daha sık ve ciddi kıyı taşkınları ve kıyı erozyonu görülecek. 
  • Yüzyılın sonunda, 100 yılda bir yaşanan ekstrem deniz seviyesi olayları her yıl yaşanabilecek.
  • Donmuş toprağın çözünmesi şiddetlenecek. Mevsimsel kar örtüsü kaybı, eriyen buzullar ve buz örtülerinin yanı sıra Arktik yaz aylarında deniz buzunu kaybedecek. 
  • Okyanus ısınacak. Bu da deniz ısı dalgalarını sıklaştıracak. Okyanusta asitlenme görülecek ve oksijen seviyeleri azalacak. Okyanus ekosistemleri ve onlara bağlı insanlar zarar görecek.
  • Şehirlerde iklim değişikliğinin bazı boyutları şiddetlenebilecek. Sıcaklık, ağır yağışa bağlı seller ve sahil kentlerinde deniz seviyesi yükselmesi görülecek.

“Türkiye’de iş dünyası sera gazı salımlarını azaltmak, yutak alanlarını artırmak konusunda yükümlülük almalı ve elini en büyük taşların altına sokmalı.” Prof. Dr. Türkeş

Sanayi kirliliği sera gazı salımını artırdığı gibi kıt kaynaklarımızı zehirleyerek yıkıcı etki yaratıyor. İşte bu yazdan bir kare: İstanbul’da sanayi ve evsel atık kaynaklı müsilaj oluşumu – YASIN AKGÜL/AFP/GETTY IMAGES

“İklim bir bir ölüm kalım meselesi haline geldi. Herkesin politik ve uzun soluklu mücadele içinde olması gerekiyor.” Prof. Dr. Türkeş

Güneyde ormanlar yanarken, kuzeyde aşırı yağışlar sonucu sel suları Bartın, Kastamonu ve Sinop’ta onlarca insanı yuttu, binaları yıkıp geçti. Kastamonu Bozkurt’ta çekilen fotoğraf, yaşananların boyutlarını gözler önüne seriyor. – YASİN AKGÜL/AFP/GETTY IMAGES

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap