Gıda sanayi sektörünün tecrübeli yöneticilerinden Ümit Ersoy, İspanya’nın Endülüs bölgesindeki Granada’yı ve El Hamra Sarayı’nın ihtişamını anlatıyor.
Röportaj: Sedef Seçkin Büyük
Ümit Ersoy, bünyesinde Kırlangıç, Komili ve Sezai Madra markalı zeytinyağları bulunan Ana Gıda’nın genel müdürü. Bu nedenle zeytinyağı üretiminin öncü ülkelerinden İspanya’yı ve özellikle zeytinliklerin yoğun olduğu Endülüs bölgesini çok sık ziyaret ediyor. Ersoy, Atlas okurları için Endülüs’ün en etkileyici şehirlerinden Granada’yı anlattı.
Bugüne dek hangi ülkeleri ve şehirleri gördünüz, kaç ülke ve kaç şehir dolaştınız?
Sabancı Holding’de işe başlarken çalıştığım şirketin “en çok seyahat eden insanı” ve genel müdürü olmayı hedeflemiştim. Dilediğim gibi de oldu. Kaç şehir gezdiğimi hesaplamam zor ancak en az 70’in üzerinde ülke gördüğümü söyleyebilirim.
Atlas okurları için hangi şehri, nereyi anlatmak istiyorsunuz?
Türk zeytinyağı sektörünün bir üyesi olarak zeytinyağında dünyanın en güçlü oyuncusu, üreticisi ve bu ürünün ticaretinin kalbi olan İspanya’yı yakından bilmek zorundaydım. Bu nedenle yılda birkaç kez İspanya’ya, özellikle de Endülüs’e gitmem gerekiyor. Seyahatlerim sırasında bölgenin tarihini, kültürünü yakından tanıma fırsatı da buldum. İspanya’da zeytinyağının yaklaşık yüzde 70’i Endülüs’te üretiliyor. Bu bölgenin kuzeybatısında yer alan Jaen, zeytin ve zeytinyağı ticaretinin merkezi. Endülüs’te şehirlerarası yollarda ilerlerken, tepeler vadiler arasında kendinizi adeta dalgalanan bir zeytin ağacı denizi içinde hissedersiniz. Benim defalarca ziyaret ettiğim bu bölgeyi ve önemli bir Endülüs şehri olan Granada’yı anlatacağım.
Endülüs’ü ve Granada’yı keşfetmek isteyenlere öncelikle neler önerirsiniz?
Endülüs şehirleri denildiğinde akla gelen belli başlı yerler Malaga, Granada, Cordoba ve Sevilla oluyor. Ben ise bunların arasından özellikle Granada’yı anlatacağım. Vakti olanların daha sonra Cordoba’ya ve Sevilla’ya da birkaç gece ayırmalarını öneririm. Malaga’dan başlayan bu rotanın tamamını kat etmek isteyenlere önce Granada’ya gidip iki gece kalmalarını öneririm. Malaga’dan yola çıktıktan sonra eğer yemek vaktine yakın iseniz Antequera’da durun ve küçük bir tapas bar olan Meson İberico Dehesa Las Hazvelas’da İspanya mutfağına merhaba deyin. Ve ahtapot tava ve karidesli enginarı tatmayı ihmal etmeyin. Ardından Granada’ya doğru zeytinlikler arasından yola devam edin. Granada, Arap-İslam Medeniyeti’ne, İspanyol Emevileri’ne uzun süre başkent olmuş önemli bir tarihi kent.
Granada’yı Endülüs kentleri arasında özel kılan nitelikleri nelerdir?
Granada’da görülmesi gereken en önemli yer Elhamra Sarayı. Ancak İstanbul’daki en görülesi yer olan Tarihi Yarımada’yı tam olarak anlayabilmek için nasıl sadece içinde dolaşmak yetmez ise Elhamra Sarayı’nı da sadece dolaşmak yetmez. Örneğin Tarihi Yarımada’yı tam olarak hissedebilmek için orayı Kadıköy’den ya da Cihangir veya Pera’dan da izlemek gerek. Elhamra Sarayı’nın manzarasını da Albaicin mahallesindeki güzel bir restoranın terasında oturarak akşam vakti izlediğinizde, bu etkileyici yapının büyüleyici havasını daha güçlü olarak hissedebilirsiniz. Albaicin mahallesi, Granada’nın Mağribi döneminde İslam nüfusunun en yoğun olduğu yerdi. Orada 13. yüzyılda inşa edilen kalelerin yerine bir mahalle yapılmış ve bir zamanlar 30’dan fazla cami bulunuyormuş. Bu mahallede büyük bir caminin ve Müslüman nüfusun varlığı halen devam ediyor. Hristiyanların ve Müslümanların birlikte yaşadığı kentlerde iki cemaat ibadethane yapmak konusunda adeta birbiriyle yarışır. Yapılan bir camiye karşılık hemen bir kilise inşa edilir. Bu yarışı Kahire’de de, Granada’da da hissedebilirsiniz. Şehri gezerken dar sokaklarda süslemelerle dolu kapılar dikkatinizi mutlaka çekecek. Ayrıca ara sıra başınızı yukarıya kaldırın; çiçeklerle dolu güzel balkonların neşeli görüntülerini de yakalayabilirsiniz.
Albaicin’i sizin için özel kılan başka hangi özellikleri oldu?
Albaicin’in dar sokaklarında yürürken oradaki evlerin sürprizli avlularından (El Passio) birine konuk olabilirseniz çok şanslısınız. Dar sokaklara açılan yine dar bir kapıdan girilen bu avlular, çiçekler ya da havuzlarla süsleniyor ve etrafında da evin odaları bulunuyor. Albaicin mahallesinde San Nicolas Kilisesi’nin yakınlarında üç dört restoran var. Yaz mevsiminde oradaysanız bu restoranlardan birinin terasına oturup bir akşam yemeği yemenizi tavsiye ediyorum. Restaurante Estrellas de San Nicolas bunlardan biri.
Bu mahalleye gezerken başka nelere dikkat etmeli?
Eğer Granada’ya bir turistik turla giderseniz Albaicin’i gündüz saatlerinde gezdirirler. Ancak kendi başınıza oraya gittiyseniz ve yeterli zamanınız varsa mutlaka bir de gece gezin.
Bu şehirde önereceğiniz oteller ve lezzet durakları hangileri?
İspanya’da birçok iyi korunmuş tarihi yapı bulunuyor. Feodal, derebeylik ve küçük prenslikler döneminden kalan tarihi yapıların tamamı AB fonlarının da desteğiyle küçük butik otellere dönüştürülmüş durumda. “Parador Otelleri” adı verilen bu zincir eğer İspanya seyahatinizde rotanız üzerinde var ise kesinlikle kalmanızı tavsiye ediyorum. Granada’da en beğendiğim otelin ismi de Granada AC Palacio e Santa Paula Hotel. Bu otele dıştan bakıldığında yeni bir yapı gibi görünse de inanmayın. Otele girince zamanın değiştiğini göreceksiniz. Otelin yakınlarındaki “Granada Rest. Real Asadorde Castilla” ise zaman baskısı olmadan Endülüs mutfağını tanıyacağınız bir gurme deneyimi.
Elhamra Sarayı çok etkileyici bir yapı. Size neler düşündürdü, neler hissettirdi?
Elhamra Sarayı’nı ve bahçelerini gezmeyi planlıyorsanız mutlaka önceden internetten rezervasyon yapmalısınız. Saray için ayrı, bahçeleri için ayrı bilet almanız gerektiğini de belirtmek istiyorum. Sarayda taş, kereste ve seramik gibi basit malzemeler kullanılmasına rağmen olağanüstü bir işçilikle adeta dantel gibi işlenmiş ince detaylar göze çarpıyor. Bu kompleks Nasri Sultanlığı’nın Granada’yı yönettiği dönemde halifeler Birinci İsmail, Birinci Yusuf ve Beşinci Muhammed döneminde yaptırılmış; sonra güçlerini kaybettikleri dönemlerde sarayın ihtişamını artırmak zorunda hissediyorlar. Sarayın içindeki taht salonu, meclis odası gibi bölümlerin hepsi ayrı ayrı etkileyici. Yani devlet küçüldükçe saraylar büyüyor.
Farklı dinlerin ve kültürlerin hakimiyetinin Elhamra Sarayı’na yansımaları nasıl?
Hristiyanlar tarafından yapılan binalar daha tok, insana daha uzaktan bakan yapılar. Elhamra Sarayı’nı gezenler bence bu muhteşem yapının bahçelerini dolaşmak için de özel bir zaman ayırmalılar. Örneğin Müslümanların suya olan özel ilgisi bu sarayın bahçelerine zarif havuzlar, fıskiyeler olarak yansıyor. İslam inancında su ruhu dinlendirmek, terbiye etmek ve bir meditasyon aracı olarak kullanıldığından Elhamra Sarayı da muhteşem havuzlarla bezeli. Her iki yanında su kanalları olan Escalera Del Agua denilen Su Merdivenleri’nden inerken ya da çıkarken su şırıltısı dinlenebiliyor. Müslümanlar çekilip Katolikler tekrar Granada’ya hakim olmaya başladıklarında Müslümanlardan daha yüce, daha görkemli eserler yapmaya yöneliyorlar. Elhamra’nın kuzey kısmında bir patika sultanın mülkü olan geniş bir bahçeye çıkıyor. Bu bahçelere Arapça’da “Cennet-ül Arif” (Mimarın Bahçesi) İngilizce’de ise “Generalife” deniliyor. Buradaki yapılar Nazari saraylarındaki kadar ihtişamlı değil, duvarlarda binbir çeşit kabartmalar, süslemeler bulunmuyor. Ancak avlanma, dinlenme amacıyla kurulmuş bu yer çiçek kokuları, kuş sesleri ve huzurla dolu ve buradan harika bir şehir manzarası izlenebiliyor. Bu bahçelere “Yüce Cennet Bahçesi” de deniliyor ve yapımına 13’üncü yüzyılda başlanmış. Zaman içinde büyük ölçüde değişime uğramış bu bahçeler… Emevi Dönemi’nin ardından Katoliklerin yaptığı anıtsal yapıları da gezmeyi ıskalamamak gerek. Bunlardan en önemlisinin adı “Palacio de Carlos V.” özelikle sarayın içindeki dairesel avlu görülecek bir nokta. Sarayın bahçesinden çıktıktan sonra otobüse binip merkeze inebilirsiniz elbette. Ancak bana sorarsanız öyle yapmayın. Sarayın bahçesinden çıktıktan sonra sağda yokuştan aşağıya doğru şehre inen ihtişamlı, dev ağaçların olduğu yarım saatlik yolu da mutlaka yürüyün. Elhamra’dan aşağıya doğru yürüyerek inerken şehri koruyan kalelerin de dışına çıkıyorsunuz.
Granada’da şehir merkezinde sizi etkileyen yerler hangileriydi?
Şehir merkezine indiğinizde katedrali mutlaka görmelisiniz. Bunlar Granada’nın görülmeye değer en önemli yerleri. Ancak geçtiğimiz yıllarda bir kez Mayıs ayında Granda’da denk geldiğim Dia de la Cruz Festivali anlatılamaz bir deneyimdi. Bazı Amerikan yapımı filmlerde Meksika’da yapılan Paskalya Yürüyüşleri sırasında Meryem’in ağır heykellerinin elde taşındığını izlemişsinizdir. Bu yürüyüşlerin en görkemlileri bugün İspanya’da yapılıyor. Binlerce kişi çıplak ayaklarla ağır bir arabayı ve üzerindeki Meryem heykelini ya da çarmıha gerilmiş İsa heykelini çekiyor ve kendine eziyet etme sahnesini canlandırarak yürüyorlar. Bu da çarpıcı ve düşündürücü bir sahnedir. Granada’daki yaşamın kökeninde İslami etkiler hissediliyor. Dolayısıyla Flamenko dansı gösterisi izlemek istiyorsanız doğru şehir değil. Flamenko gösterisi izlemek isteyenler için doğru adres Sevilla olur.
Atlas Nisan 2016 / 277