Anasayfa Dergide Bu Ay Çernobil Nükleer Santralı; Tehlike Devam Ediyor

Çernobil Nükleer Santralı; Tehlike Devam Ediyor

Çernobil’de nükleer sızıntı sürüyor. Peki Türkiye 30 yıl önce Ukrayna’da gerçekleşen bu kazadan yeterince ders çıkardı mı?

Yazı: Serkan Ocak / Fotoğraf: Sinan Çakmak

Greenpeace Almanya tarafından hazırlanan “Çernobil: 30 Yıl Sonra” başlıklı rapora göre, dünyanın gördüğü bu en kötü nükleer felakete hâlâ gözle görünür bir çözüm bulunamadı. Kazada zarar görmüş reaktör tehlike saçmaya devam ediyor. Var olan teknik ve ekonomik koşullar göz önüne alındığında Çernobil’deki sorun gelecekte de çözülebilecekmiş gibi durmuyor.

Kazanın meydana geldiği dördüncü reaktörü doğadan izole etmek için üzeri betonla kaplanmıştı, ama zamanla oluşan çatlaklardan radyasyon sızıntısı devam ediyor. Sızıntıları belirlemek ve santralın çevresindeki ormanlık alanda herhangi bir yangının çıkmasını önlemek için santralda 3 binin üzerinde işçi çalışıyor. Ormanlık alanda yangın çıkması, ağaçlar tarafından emilmiş olan radyasyonun yeniden atmosfere salınması anlamına geliyor.

Ukrayna’da Kiev’in 135 kilometre kuzeyindeki Çernobil Nükleer Santralı’nda 26 Nisan 1986’da operatörlerin, güvenlik mevzuatına aykırı biçimde deney yapmaları sonucunda işler rayından çıkmıştı. Santralın dört numaralı reaktöründe büyük bir gürültü duyuldu. Kalbi tamamen eriyen reaktörde patlama oldu ve reaktörün 1000 tonluk çelik kapağı yerinden fırladı. Reaktörün etrafında koruyucu kapak yoktu ve tonlarca radyoaktif madde atmosfere yayıldı.

Kuzeye doğru yol alan radyoaktif bulutlar, SSCB’nin hem dünyadan hem de kendi halkından sakladığı felaketi İsveç’in fark etmesine neden oldu. SSCB önce kazayı yalanlasa da 29 Nisan’da ABD’ye ait bir gözetleme uydusunun reaktörün yandığını ispatlaması üzerine felaketi kabul etti. Radyasyonlu bulutlar yaklaşık 20 ülkeyi dolaşarak pek çok alanı etkiledi.

Pek çok Avrupa ülkesinde radyasyon bulutlarına karşı tedbir alınmaya çalışılıp o yılki ürünler uygun koşullarda imha edilirken Çernobil nükleer felaketi Türkiye’de hafife alındı. Hükümet radyasyon tehlikesini kabul etmek istemedi ve herhangi bir adım atmadı. Türkiye radyasyonlu çayları temiz çaylarla harmanlayarak piyasaya sürdü. Nihayetinde o çayların imhasına karar verildi, lakin bu kez de radyasyonu doğadan izole etmek için hiç bir önlem alınmadan çaylar çuvallarla toprağa gömüldü. “Halkı paniğe sevk etmemek” gerekçesiyle Çernobil’deki reaktör kazası ile kanser ilişkisini araştıran akademik çalışmalara YÖK aracılığıyla yasak koyuldu. Hastanelerde kanser ve diğer hastalıkların istatistiği dahi tutulmadı.

Türkiye Nükleerde Israrcı
Türkiye, ilki Mersin’e ikincisi Sinop’a olmak üzere iki nükleer santral kurmak istiyor. İlk nükleer santral için önce Ruslarla, ikinci nükleer santral için de Japonlarla hükümetler arası anlaşma imzaladı. Anlaşmaların kapsamı, nükleer santralların güvenliği, Akkuyu nükleer santralının ÇED sürecinde yaşanan hukuksuzluklar üzerinden tartışmalar devam ederken geçtiğimiz haftalarda Avrupa Parlamentosu, Türkiye raporu aracılığıyla Akkuyu Nükleer Santralı’nın kurulacağı yerin şiddetli deprem riski olan bir bölgede bulunduğuna ve bu nedenle sadece Türkiye için değil, komşu ülkeler için de tehdit oluşturduğuna dikkat çekti, santral inşa planını durdurma çağrısı yaptı. Japonya’nın eski başbakanlarından Naoto Kan da, “Japon nükleer teknolojisini tavsiye ettiğime pişman oldum, Türkiye gibi sismik ve terör riski olan bir ülke nükleer santraldan vazgeçmeli” dedi.

İki yıl önce Uluslararası Atom Enerjisi Kurumuna bağlı olan “Entegre Nükleer Altyapı Gözden Geçirme” (INIR) misyonu da Türkiye’nin nükleer altyapısını yetersiz bulmuştu. Ancak Türkiye Çernobil deneyimine ve bu çağrılara rağmen nükleer enerjide ısrar ediyor.

Fotoğraf: Çernobil yerleşiminin içinde, 1986’daki kazaya ilk müdahaleyi yapan çalışanların anısına inşa edilmiş bir anıt bulunuyor.

Atlas Mayıs 2016 / 278

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap