Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Bozkurt: Üstün Yırtıcı

Bozkurt: Üstün Yırtıcı

Ayşegül Parlayan Özalp

Asya ve Avrupa’da ekosistemlerin sağlığı açısından önem taşıyan bozkurtlar, bahar ve yaz mevsimlerinde yavrularını büyütüyor. Ne yazık ki önyargı ve kötü niyet sonucu pek çok kurt yavrusu da tam bu sıralar insanlarca doğal ortamında yakalanıp öldürülüyor ya da esaret altına alınıyor. Hayvan sahipleriyle kurtların en sık karşılaştığı, dolayısıyla zehirlenme ya da silahla vurulma olaylarının en çok yaşandığı bu dönemde Atlas, bozkurtları mercek altına aldı.  İşte Atlas Dergisi Temmuz 2015/ 268 sayısında yer alan üstün yırtıcı bozkurtlarla ilgili o yazı:

Yazı ve Fotoğraflar: Ahmet Emre Kütükçü

Bozkurt, geniş ve sağlam bir göğüs, uzun bacaklar, geniş patiler, kalın ve güçlü bir boyun, öne doğru uzayan sivri bir surat gibi özellikleriyle en büyük vahşi köpekgil olmasının yanında birçok medeniyete ve kültüre simge olmuş, korku ve saygı kaynağı haline gelmiş, yeryüzündeki en ikonik canlılardan biri kabul edilmiştir.

Bozkurtun Türkiye’de iki alttürü bulunuyor. Nominat, yani türün tüm özelliklerini üzerinde taşıyan Canis lupus lupus ve güney bölgelerimizde görülen daha küçük yapılı ve daha kısa tüylü Canis lupus pallipes. Ülkemizde yaklaşık 4000-5000 birey bozkurt kaldığı düşünülüyor.

Bozkurtları üstün bir yırtıcı yapan özelliklerini azim, koku alma, keskin görüş, güçlü hafıza, güçlü çene kasları ve dişler olarak sıralayabiliriz. Kurtlar uzun ve güçlü bacakları sayesinde 5-10 dakikalık bir süre boyunca 25-30 kilometre hızla koşabilirler. Bu yetenekleri onları avlanmada üstün bir konuma getirir.  Kurtların en gelişmiş duyusu koku almadır. Hatta avlarının o alandaki birkaç günlük kokularını bile alabilir ve kokusundan avlarını ayırt edebilirler. Kulaklarını her yöne döndürebilirler. Böylece etraflarında ki en küçük sesi bile duyarlar. Gözleri geniş bir alanı tarayabilecek şekilde konumlanmıştır. Geceleri de gündüz kadar iyi görürler.

Kurtların avları, yaşadıkları coğrafyaya göre değişkenlik gösterir. Ancak esas tercihlerini büyük ot oburlar oluşturur. Avları arasında kemirgenden tavşana, yaban keçisinden geyiğe kadar birçok tür yer alır. Kurtlar bulunduğumuz coğrafya da dahil dünyanın birçok yerinde avladıkları türler için önemli sınırlayıcı bir faktördür. Bu türlerin üzerlerindeki kurt baskısı aşırı nüfus artışını engeller, hastalıkların yayılmasını azaltır, genetik açıdan güçlü bireyleri ön plana çıkarır. Kurtlar ot oburların bitki örtüsü üzerine olan baskısını da sınırlar.

Kurtlar her ne kadar üstün avcılar olsalar da çoğu zaman yaşama alanlarında yeterli av bulamamaları onları açlıkla karşı karşıya getirmekte. Bunun sonucunda çöplükler ve sokak köpekleri de kurtların yiyecek listesinde yerini almıştır. Köpeklerle olan bu yakınlaşma kurtlar için ölümcül bazı hastalık risklerini de beraberinde getirir. Bunların başlıcaları, kuduz, parvovirüs, uyuz ve köpek hepatit virüsüdür.

Almanya ve Çek Cumhuriyeti sınırında uzanan Bavyera Ormanları’nda yaşayan kurt sürüsünün lideri yaralanıp güçten düştüğü için konumunu kaybederek sürüden dışlanmış. Kurt sürülerinin doğal liderleri, tek eşli olan anne ya da baba, yani alfa bireylerdir. Liderlik ise, sürüye emir vermekten çok yol göstermek anlamına gelir.

Karlı ve soğuk bir kış birçok yaban hayvanı için zor bir zamandır. Özellikle karaca, yaban keçisi, geyik gibi otçul hayvanlar için karda ot bulmak ve hareket etmek güçleşir. Ancak bu kurt sürülerinin lehine bir dönemdir. Zayıf ve hasta düşen bireyler, kurtlar için kolay av olur ve sık sık avlanma fırsatı bulurlar. Yazın küçük sürüler halinde avlanırken kışları büyük gruplar oluştururlar. Bu sürülerin kışı atlatabilmeleri alanlarındaki büyük avların varlığına bağlıdır. Kış aynı zamanda kurtlar için çiftleşme mevsimidir. Şubat-mart ayları çiftleşmeleri için en uygun dönemdir. Kurtlar da tüm yabani hayvanlar gibi yavrularını en uygun iklim şartlarında dünyaya getirmek isterler.

Doğum öncesi anne kurt yavrularını dünyaya getirebileceği güvenli bir in arar. Öncelikli tercihleri eski inleridir. Ancak eski inleri kullanılmaz haldeyse yeni in kazarlar. İnlerini seçerken yeterli yiyecek ve su kaynaklarına yakın yerleri seçerler.

Bahar, kurt sürüleri için varoluş ayıdır. Kurt yavruları inlerinin karanlık ve güvenli ortamında, nisan-mayıs ayları arasında doğarlar. Gebelik süreci 63 gün sürer ve bu süreçte anne kurt 400-450 gr ağırlığında beş ila yedi yavru dünyaya getirir. Yavrular doğduklarında kör ve sağırdırlar. 3-4 günlükken duymaya, 14 günlükken de görmeye başlarlar. Yavrular yaz aylarında çok hızlı gelişir. Ancak gene de av peşinde koşmak için çok yetersizdirler. Yuvanın güvenli ortamından çıktıktan sonra sürü yavruların ihtiyaçlarını karşıladığı bir buluşma yeri belirler. Gün içinde birkaç kez sürüyle yavrular bir araya gelir. Bu anlar yavrular için çok önemlidir. Genç kurtlar sürü içindeki rollerini ve nasıl davranmaları gerektiğini erişkinlerden öğrenirler. Kurt yavruları doğuştan meraklı ve maceracıdır. Bu da hayatta kalma becerilerini geliştirmelerinde hayati öneme sahiptir. Avlanma becerilerini aralarında oynadıkları oyunlarla geliştirirler. Bunlar kimi zaman can yakıcı olsa da sürü üyeleri müdahale etmez.

Sürüdekiler ne kadar özen gösterse de yavruların birçoğu yetişkinliğe ulaşamaz. Bu oran ilk yıl oldukça yüksektir. Bu kayıpların ana nedeni açlık ve hastalıklardır. Ancak bunun yanında yavru kurtların insanlar tarafından öldürülmesi ya da yakalanarak doğal ortamından koparılması da sık görülen bir durumdur. Tüm bunlara ek olarak son yıllarda habitatları bölen otoyolların artması, erişkinlere göre daha dikkatsiz olan genç kurtların ezilmesiyle sonuçlanmaktadır.

Genç kurtlar sonbaharda bir yetişkinin üçte iki boyutuna ve sürüyle hareket edecek güce ulaşmış olurlar. Sonbaharda artık buluşma yeri terk edilmiş ve gençler sürüyle beraber hareket etmeye başlamıştır. Gençler sürüyle beraber sahip oldukları toprakları keşfetmeye başlarlar. Kış gelmeden sürüyle uyumlu hareket etmek ve avcılık yeteneklerini geliştirmek zorundadırlar. Bu süreçte sürünün güvenlik ve korumasına ihtiyaçları vardır. Genç bozkurtlar bir-iki yaşlarında kendi sürülerini oluşturmak için sürüden ayrılabilirler. Bunun için yüzlerce kilometre uzağa göç edebilirler.

Bir kurt sürüsü, anne, baba, henüz yetişkinliğe ulaşmamış bir önceki yılın yavruları ve o yılın yavrularında oluşur. Anne ve baba sürünün doğal liderleridir. Sürünün hayatta kalma başarısı onların beceri ve deneyimlerine bağlıdır.

Her sürü, sınırları belirlenmiş bir hâkimiyet alanına sahiptir. Bu hâkimiyet alanı sürünün tüm bireylerine yeterli av sunacak büyüklükte olmalıdır. Avrupa için bu alanın genişliği 150-300 kilometrekare arasındadır. Sürüye ait alanın sınırları sürü üyelerince net bir şekilde işaretlenir. Bu sürü dışından olanlara alana girmemeleri konusunda kesin bir uyarı niteliğindedir. İşaretleme ağaçlara koku bırakma, kütük ve kayalara idrar bırakma ve alana dışkılama şeklinde olur. Kurtlar alanlarında başka bir kurda ait işaretle karşılaştıklarında onun sürüden mi yoksa yabancı bir kurt mu olduğunu anlarlar. Bu uyarılar dışında, koro halinde ve oldukça melodik uluyarak alandaki hâkimiyetlerini pekiştirirler. Sürünün topraklarına giren davetsiz bir misafire tepkileri oldukça sert olur. Bu durum yaralanma ve hatta ölümle son bulabilir.

Hanna ve Norrda, Kars’ta yuvalarından zorla alınmış, uzun süre aç ve susuz kalmışlardı. İstanbul Üniversitesi Veteriner Fakültesine ulaştırılıp tedavi ve bakımları yapıldı. Doğaya dönme şansları olmadığı için Bursa-Karacabey’deki Celal Acar Yaban Hayatı Kurtarma Merkezi’ne nakledildiler. Kötü kaderleri bakıldıkları merkezde de peşlerini bırakmadı. Bekçinin kafes kapısını açık unuttuğu kurtlar kaçarak köye indiler ve burada köylülerce öldürüldüler.

Kurt sürülerinde hiyerarşi oldukça net ve katıdır. Kurt sürüsünde bireyler konumlarını bir kere kaybettiklerinde bir daha geri alamazlar. Aksi halde sürü içinde ciddi kavgalar çıkar.

Kurtlar, duygu ve isteklerini son derece zengin bir beden dili ve yüz ifadesiyle gösterirler. Korku, sakinlik, öfke, teslimiyet, baskınlık gibi birçok ruh halini ifade edebilirler. Bunda yüz, kulaklar ve kuyruk önemli rol oynar. Bu, birçok komplike davranışı içerebilir. Öne doğru duran kulaklar tepkisiz bir ruh halinin göstergesiyken bununla birlikte dişlerin de gösterilmesi saldırgan bir ruh halini işaret eder. Kulakların geriye doğru duruşu ise korku ifadesidir. Bu ifadelerde kuyruğun da rolü büyüktür. Dik duran kuyruk üstünlük işaretiyken, kuyruğun yere paralel tutulması saldırganlık ifade eder. Kuyruğun bacak arasına yaklaştırılması korku ve teslimiyetin artışına gösterir.

Bozkurtların Türk kültüründe önemli bir yeri olması tarım zararlısı olarak görülüp vurulmalarına ve zehirlenmelerine engel olamamıştır. Yaşam alanlarına bırakılan zehirlerin kurtlar üzerine etkisi yıkıcı oluyor. Özellikle küçükbaş hayvancılığın yoğun olduğu bölgelerde kurtlarla insanlar arasında çatışma riski yüksektir. Kurtların koyun sürülerine saldırdıkları bilinen bir gerçektir. Ancak bunda esas sorumluluk, sürülerini savunmasız bırakan sürü sahiplerindedir. Sürü güvenliğinin sağlanmasında ana rolü köpekler oynar. İyi bir sürü köpeği hem çiftlik hayvanlarının hem de kurtların hayatını kurtarabilir.

Ülkemizde insan-ayı çatışmasına yönelik az da olsa çalışmalar mevcutken kurtlara yönelik herhangi çalışma bulunmaması kurt-insan çatışmasına yönelik gerekli verileri eksik kılmaktadır. Kurt saldırılarının büyük bir kısmı da koyunların gece tutuldukları çevirmeler içinde gerçekleşiyor. Taş duvar ya da ahşap çitlerden oluşan çevirmelerin kurtlara karşı koruyuculuk sağlayamadığı ortada. Bu çevirmelerde taşınabilir elektrikli çit sistemi kullanılması kurtlar için oldukça caydırıcı olacaktır.

ATLAS TEMMUZ 2015 / Sayı 268

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap