Yaşar Kemal Çukurova’dan İstanbul’a geldikten sonra bir gazeteci olarak yaşamın bütün alanlarına bir fırtına gibi daldı. 1950’li yıllardaki semt kahveleri, bir anlamda hem politikanın arenasıydı, hem de emekçi kesimleri daha yakından tanımanın mekânlarıydı.