Phaselis / Kemer - Antalya
Antalya Körfezi’nin batı kıyısının ortalarında, günümüzdeki adıyla Tekirova’nın kuzeydoğusundaki yarımada üzerinde Lykia’nın en güzel kentlerinden biri olan Phaselis vardır. Antik kentin alanı, kuzeyde Gökdere Vadisi, güneyde Üç Adalar’dan Tahtalı Dağı’na uzanan hat üzerinde ilerliyor ve batıda Çandır Vadisi boyunca devam ediyor.
Strabon Phaselis’i şöyle anlatıyor: “Bundan (Korykos’tan) sonra üç limanlı bir kent olan Phaselis’e ve bir göle gelinir. (...) Phaselis yakınında deniz kenarında dağlar boyunca, Büyük İskender’in ordusunu geçirdiği uzun geçitler bulunur. Burada Pamphylia Denizi’nin yanında ve kıyıda dar bir geçit bırakarak uzanan Klimaks adında bir dağ vardır ve sakin havalarda bu geçitte su yoktur ve böylece yayalar için geçilebilir durumdadır; fakat deniz kabarma durumunda ise dalgalarla önemli bir çapta örtülüdür.”
Phaselis adının kaynağı Fenikelilere bağlanır. Fenike dilinde Phaselis, “tanrı esirger” anlamına gelmektedir. Hellen dilinde ise “phaselos” (fasulye) sözcüğüne dayandırılıyor. Phaselis’in bir Dor kolonisi olarak kurulduğu yaygın olarak yineleniyor; ancak Dorlardan önce burada Lykialı yerli bir topluluğun yaşadığı yazıt buluntularıyla belirlenmiş durumda.
Herodotos İÖ 5. yüzyılda Phaselis’i Grek kentleri arasında anıyor. Örneğin, Mısır’daki Hellenion Tapınağı’nı aralarında Rhodos, Knidos, Halikarnassos ve Phaselis’in bulunduğu koloniler ortaklaşa yaptırmış. İÖ 1. yüzyılda Olympos ile benzer biçimde Zeniketes liderliğindeki korsanların üssü durumuna geldiğinden Roma yönetimi tarafından cezalandırılıyor. Ama ilerleyen yüzyıllarda kentin iyiden iyiye Romalılaştığını anlıyoruz. Örneğin İmparator Hadrianus’un İS 129 yılında kenti ziyareti öncesinde liman caddesine imparator onuruna anıtsal kapı inşa ediliyor.
Phaselis, Strabon tarafından tepesi bulunan bir yarımada üzerinde bir göl yakınında üç limanı olan bir yerleşme olarak tanımlanıyor. Kentin limanları güney, orta ve kuzey olarak yarımadanın üç bölümünde yer alıyor.
Kaptan Beaufort’un kayıtlarında Phaselis’in limanları şöyle sıralanıyor: “Tahtalı’nın dibindeki ufak bir yarımadanın üzerinde Strabon’un tanımladığı gibi üç limanı ve gölü ile Phaselis kentinin kalıntıları yer almaktadır. Ana liman kıstağın batı yakasındaki taş bir rıhtımla biçimlenmiştir; kendisini bütünüyle alt etmiş olan denizin içine doğru iki yüz yarda kadar uzanan bu rıhtım, şimdi ancak suyun altında izlenebilmektedir. Öbür iki liman doğu yakasında olup, bunlardan biri kapılarla kapatılmış olduğu anlaşılan dar girişiyle oldukça küçüktür. Rıhtım köşelidir ve dış kenarı yerine bir kaya bulunmaktadır; taş işçiliğinin neredeyse hâlâ mükemmel bir durumda kalarak korunmuş olmasını da belki bu duruma borçludur. Üçüncü limanın ise sadece gölün boşaldığı ve karşısındaki uzun bir kırık resif eğer zamanında büyük bir mendireğin temeli değil idiyse yapay herhangi bir koruması bulunmayan bir kıyı girintisi olduğu görülmektedir...”
Günümüzde Phaselis kent alanı Roma dönemin son evresi ve Bizans yapı kalıntılarından oluşuyor. Kiliselerden biri oldukça büyük bir yapıdır ve apsisi düzgün kesme taşlarla inşa edilmiştir. İç mekândaki sütunlar granittir ve kilise yapımı için ithal edilmiştir. Kilisenin yanında bir metre genişliğe ve bir metre derinliğe sahip bir kanal içinde akan bir dere bulunyor. Diğer kilise, geniş narteksli, üç nefli bir bazilikadır ve olasılıkla 5. veya 6. yüzyıla sahiptir. Kimi araştırmacıların “Hamam-Gymnasion” olarak, kiminin de “Piskoposluk Sarayı” olarak adlandırdığı yapı İS 3. yüzyıla aittir.
Günümüzde üzerine otel, alışveriş merkezi gibi yapılar yapılarak yok edilme tehdidi yaşayan bu antik kent, çam ormanlarıyla birbirine karışmış kumsallara sahiptir. Phaselis’e hem bu bölgede yaşayan insanlar günü birlik geliyor, hem de dünyanın her yerinden gelen insanların antik kente yakın yerleşimlerde konaklama olanağı bulunuyor.
Fotoğraf: Kerem Yücel