Atlas

Suriyeli Mülteciler Yersiz Yurtsuz

Türkiye’ye sığınan ve kamplar dışında hayatlarını sürdürmeye çalışan mülteciler, fotoğraflarının çekilmesine itiraz etmediler ama isimlerinin yazılmamasını özellikle istediler. Bir gün yeniden ülkelerine döndüklerinde, başlarına gelebileceklerden endişeliler. Bu aile de onlardan. Hatay’da kaldıkları evin ne bir penceresi ne kapısı var. Kaba inşaat içinde 150 TL kira ödeyerek yaşama tutunmaya çalışıyor altı çocuklu aile. Çocukların en büyüğü fotoğrafta görülen. Haftada bir kez çalışırsa kendini şanslı hissediyor. Kadınlar ise her yerde olduğu gibi en ağır yükü taşıyor mülteciyken de. Çamaşırları yıkamak için temiz su bulduğunda bile şanslı hissediyor kendini.

Doğdukları, büyüdükleri, geleceklerini planladıkları topraklarda iki yıl öncesine kadar barış içinde yaşıyorlardı. Hiçbirisinin aklından geçmiyordu bir gün düzenin değişebileceği, “yıkılmaz” denilen sistemlerinin sarsılabileceği. Bugünse iç savaş nedeniyle Türkiye’ye göç etmek zorunda kalan aileler tedirgin. Tek istekleri var: Ülkelerine barış geldiğinde geri dönmek.

Yazı: Serdar Korucu / Fotoğraf: Kerem Yücel

Yüzyıllar boyu medeniyetlerin buluştuğu Hatay, bugün Suriyeli göçmenleri ağırlıyor. Din, dil, ırk ayrımı olmadan. Hoşgörüsü ile anılan bu topraklara sığınanlar arasında rejim muhalifi Sünni Arap, Kürt ve Türkmenler de, tarafsız kalmaya çalışan Hıristiyanlar da, rejimin “sahibi” görüldüğü için muhaliflerin hedefinde bulunan Arap Aleviler yani Nusayriler de var. Fakat hepsinin endişeleri aynı, savaştan kaçarak geldikleri Türkiye’de fark edilmek, tepki görmek, dışlanmak.

Suriye’den Türkiye’ye gelen mültecilerin tümü sınırda “açık kapı” politikası uygulansa da geçişte zorlanmış. İnsan kaçakçılarına para vermek zorunda kalmış bazısı. Ne de olsa kadınlar ve çocuklarla birlikte tehlikelerle dolu bir yolculukta yardım almamak neredeyse imkânsız.

Fakat Türkiye’ye gelince de çözülmemiş sorunları. Kamplarda kalmak en büyük korkuları. Neredeyse hepsi ağız birliği etmişçesine “hapis” olarak niteliyor demir kapıların ardındaki yaşam alanını. Her ne kadar başlarına bomba düşmeyeceğinden emin olsalar da özgür bir hayat için giriştikleri bu göçün sonunda içlerinden gelmiyor dört duvar arasına sıkışmak. Özgür olarak ayakta ve hayatta kalmaya çalışıyorlar, direnmeye uğraşıyorlar hayatın zorluklarına. Fakat bunu yapmanın Türkiye’de ne kadar zor olduğu gerçeğini erkenden öğreniyorlar.
Önce hayallerini erteliyorlar, temel ihtiyaçlarına odaklanıyorlar. Çocukları yerlerdeki taşları, tahta parçalarını oyuncak yapıyor kendilerine. Sofralarına Suriye’dekinden çok daha azını koyuyorlar. Yetinmeye çalışsalar da yetmiyor ellerindeki avuçlarındaki. Bazısı komşularından kısmi yardım alsa da çoğu “Türk misafirperverliği” ile karşılaşmamaktan yakınıyor. Tek yardımlarına koşanlar STK’ler oluyor, Hayata Destek Derneği gibi. Gıda yardımları onların nefes almasını sağlıyor belki fakat en büyük sorunları iş. Çalışsalar da paralarını alamıyorlar. Alabildikleri ile kiralarını ödeyemiyorlar.

Sünni Arap, Kürt ve Türkmenlerle iletişime geçmek Nusayri ve Hıristiyan gruplara göre daha kolay. Çünkü rejime muhalifler ve Türkiye’de onları açıkça destekleyen bir rejim var.

En büyük korkuyu yaşayanlar Nusayriler. Sınırı geçen akrabalıklar ile bu ülkeye gelseler de Esad’a açıkça yüklenen Ankara’nın imajı bile onları korkutuyor. Konuşmuyorlar, kamplara gitmiyor, hiçbir kuruma kayıt olmuyorlar.
Ülkesinde yanan ateş nedeniyle komşuya kaçan Suriyelilerin tümünün talebiyse aynı: Artık barış gelsin…

ATLAS EKİM 2013 / SAYI:247

Foto Galeri

Exit mobile version