Anasayfa KeşfetDoğa Coğrafya Bir günde iki şelale: Sudüşen ve Erikli

Bir günde iki şelale: Sudüşen ve Erikli

Meltem

Sudüşen ve Erikli şelalelerine nasıl gidilir? Sudüşen ve Erikli şelalelerine gitmişken ormanda yürüyüş yapmak, sıcak havada yüzmeye ne dersiniz? Atlas Ekim 2019 arşivinden:

Sudüşen ve Erikli şelalelerine gitmek, hem orman yürüyüşü yapmak, hem de uygun havalarda yüzmek olanağı veriyor. Çadır kampı yapmak isteyenler için de bölgede pek çok alan var.

Yıldırım GÜNGÖR

Doğa sporlarına başladığım yıllarda, fırsat buldukça hafta sonu doğa yürüyüşleri ve kamp yapmak için Yalova’da gittiğimiz iki önemli nokta vardı. Bunlardan biri Üvezpınar Köyü’nde bulunan Sudüşen Şelalesi, diğeri ise Çınarcık’a bağlı Teşvikiye Köyü’nde bulunan Erikli Şelalesi’ydi.

YALOVA’DAN ÜVEZPINAR’A, ORADAN SUDÜŞEN ŞELALESİ’NE

Yalova’dan bindiğimiz minibüsle yarım saatte Üvezpınar’a gider, yürüyüşe oradan başlardık. Toplam sekiz kilometrelik etap orman içinden giden dar ve toprak yoldan devam ederdi. Yol sadece arazi araçlarının veya traktörün gidebileceği bir yoldu. Bazen kestirme yaparak yolu kısaltır, en fazla iki saat sonra Sudüşen Şelalesi’nin muhteşem görüntüsüne kavuşurduk. Dümdüz akan bir derenin düşey bir faylanma sonrasında yaklaşık 20 metrelik bir faleze dönüşmesi, burada muhteşem bir şelalenin doğmasına neden olmuştu. Eğer mevsim yazsa mutlaka şelalede serinlerdik. Hava soğuksa biraz oyalanır, sonra aynı yolu yürüyerek geri dönerdik. Nedense burada kamp kurmayı hiç düşünmezdik. Eğer kamp amaçlı geldiysek mutlaka Erikli Yaylası’na giderdik.

ERİKLİ YAYLASI’NA GİDEN YOL

Erikli’ye gitmek için minibüsle Çınarcık’a gider, orada yaklaşık bir saat yürüyerek Teşvikiye’ye varırdık. Şansımız varsa günde birkaç seferi olan bir minibüse rastlardık. Minibüse binmek tam bir piyangoydu bizim için. Köyden sonra yarım saat daha yürüdük mü alabalık çiftliğine varırdık. Alabalık çiftliğinden Erikli Yaylası’na giden yol çok kötüydü. Çiftlikten geçen dereyi takip ettik mi kısa süre içinde önünde, yüzmek için küçük bir göletin de bulunduğu ilk şelalelere varırdık. Burada mutlaka bir saat geçirdikten sonra orman içindeki patikaya girer yavaş yavaş yükselirdik. Orman içinde yürürken yukarıdan kesilen ağaçları atlarla indiren orman işçileri yürüyüşlerimizin değişmez manzaraları arasında yer alırdı. Yaklaşık iki saatlik yürüyüşten sonra Erikli’ye ulaşır ve kampımız kurardık.

ÖNCE YÜRÜYEN KÖŞK

Dağcılığa başlayanların ilk temel eğitimlerini de çoğunlukla yaylada yapardık. Dere üstündeki en büyük şelale olan Erikli’ye kamp yerinden 20 dakikalık bir yürüyüşle varırdık. Şelaleye varmadan önce küçük, ama güçlü akan bir şelaleyi geçerdik. İlk şelaleyi geçince kayaların dibine kadar gider, kayalardan bir üstteki sete tırmanırdık. Bu etap biraz zorluydu, bazen ip bile açardık. Üst sete çıkınca bölgenin en güçlü şelalesi olan Erikli’ye ulaşır, burada da mutlaka yüzerdik. Zamanımız varsa hava kararmadan Delmece Yaylası’na yürür, bu muhteşem yaylanın havasını koklar geri dönerdik. Hem Sudüşen, hem de Erikli şelalelerine yapmış olduğumuz etkinlikler doğada çok güzel anılar biriktirmemize neden olmuştu. Bizim kuşaktan olup da Sudüşen veya Erikli şelalelerinde kamp yapmayan yok gibidir. Uzun süredir bu iki şelaleye gitmemiştim. Geçen ay her iki şelaleyi de bir günde ziyaret etmeye karar verdim. Ama önce Yürüyen Köşk’e gittim.

Erikli Şelalesi’ne gitmek için kullanılan orman patikasının birçok iniş çıkışı var. Patika, Erikli Yaylası’na kadar ormandan devam ediyor, yayladan sonra ise şelalenin yakınına kadar gidilmiş olunuyor.

YÜRÜYEN KÖŞK’ÜN HİKAYESİ

Atatürk, bir ağaç dalı kesilmesin diye günümüzden tam 89 yıl önce koca bir köşkü 4 metre 80 santim kaydırma emrini vermiş. Tek bir ağaç dalı kesilmesin diye koca bir köşkü kaydırmaktır doğa sevgisi. Köşkü geride bırakarak kısa sürede Üvezpınar Köyü’ne vardım. Köyden sonra devam eden yol tamamen asfalt ve oldukça geniş. Belli ki ciddi yatırım yapılmış. Kısa sürede araçların park ettiği ve bir alana vardım. Etraf bana tamamen yabancıydı. Yürüdüğüm yolların yerinde yeller esiyordu. Aracı park ederek kalabalığa karıştım. Yokuştan aşağı iner inmez restoranlar çıktı karşıma. Izgara kokuları kaplamıştı tüm alanı. Sağda solda dondurmacılar, garip kıyafetlerle fotoğraf çekenler, mısırcılar ve daha birçok satıcı şelale yolunda sıralanmıştı. Bir tabiat anıtının çevresinden çok bir panayır yerini andırıyordu ortam. Tüm engelleri geçince en sonunda şelaleye ulaştım. Şelale tüm görkemiyle akıyordu akmasına, ama çevresi işgal edilmişti. Turizmden anladığımız bu olduğu sürece birkaç kuruş para kazanmak uğruna doğayı mahvediyor, adına da “doğa turizmi” diyoruz.

ERİKLİ YAYLASI’NA VARIŞ

Birkaç saat sonra Erikli Yaylası’ndaydım. Araç yaylaya kadar rahatça çıkmış, ben ne olduğunu anlamadan Erikli Yaylası’nda bulmuştum kendimi. Yayla artık eskisi kadar doğal değildi. Birkaç restoran da burada yapılmıştı; doğa turizminden burası da payını  almıştı. Şelale tabelasını takip ederek yol boyunca birkaç restoranı daha geçip şelaleye yaklaştığımda bana hâlâ tanıdık gelen bir coğrafya görememiştim. Yıllarca her yıl birkaç kez geldiğim bu doğal alanın neredeyse en küçük bir noktasını bile ezbere biliyorum, ama tanıdık gelen bir şey yok şimdi burada. Sabırla tabelaları takip ediyorum. Orman içinde düz bir alana vardığımda bir çocuk parkı çıkıyor karşıma. Zaten kendisi doğal bir oyun alanı olan, çocukların özgürce koşmaları gereken bir ormanın içine çocuk parkı yapmak sadece bize özgü bir şey olmalı.

TANIDIK BİR YER: ERİKLİ ŞELALESİ 

Biraz daha yürüyerek şelaleye giden merdivenlerden çıkmaya başladım. Erikli Şelalesi karşımdaydı. En sonunda tanıdık bir yer görmeyi başarmıştım. Merdivenler alttaki şelalenin üzerinden aşarak ikinci sette bulunan büyük şelalenin döküldüğü göletin kenarına kadar gidiyordu. Burası kalabalık değildi. Yürüme mesafesi olması ister istemez emek verenleri, diğerlerinden ayırıyordu.

Sudüşen Şelalesi, Üvezpınzar Köyü sınırları içinde. Köyden sekiz kilometre uzaktaki şalale yaz aylarında ziyaretçi akınına uğruyor .

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap