Anasayfa Atlas Rotaları Melas kervan yolu

Melas kervan yolu

Meltem

Antalya-Konya Melas kervan yoluna nasıl gidilir, ulaşım nasıl olur? Melas kervan yolu konaklama seçenekleri ve Melas kervan yolunda gezilecek yerler nereler diye merak ediyorsanız, Antalya-Konya Melas kervan yolu tur rehberi, Atlas Kasım 2019 arşivinden:

Yüzyıllar boyunca Antalya’yı Konya’ya bağladı Melas kervan yolu. Toros kütlesinde Geyik ve Gidengelmez dağlarını kat etti; Manavgat (Melas) Çayı boyunca sarp tepelerden, derin kanyonlardan ve gür ormanlık alanlardan geçti. Doğa ve kültür değerleriyle bezeli güzergâh günümüzde doğa yürüyüşlerinin en cazip adreslerinden biri.

Yazı ve Fotoğraflar: Ersin DEMİREL

Üç kişilik ekibimiz ilk günün yorgunluğunu henüz üstünden atamamış, biraz mahmur. Değirmenlik Yaylası’nda odun ateşi başında sohbet ediyoruz. Yaylacılık geleneğinin son temsilcilerinden Ramazan Aslan, gözlerinde özlemle eski günleri anlatıyor: “Bilirsiniz, Anadolu’da bir deyiş vardır. Gidip de dönmemek, dönüp de bulmamak… İşte ayrılık, hasret, özlem, kavuşma gibi duygular yaşanırdı geçmiş zaman yolculuklarında. Çocukken babamla, dedemle çok gidip geldim kervan yolundan Seydişehir’e, Bozkır’a. Fırtına bora dinlemez düşerdik yollara. Genellikle Gidengelmez Dağları’nın güneyindeki Akseki ve Manavgat köylerine hamur teknesi, şimşir kaşık, çıra, kösere (biley) taşı, hayvan götürüyor, karşılığında da patates, buğday, arpa, mısır, nohut gibi ürünler alınıyordu. Sizin geldiğiniz yolda biz, kuşluk vakti köyden çıkıp Seydişehir’e alışverişe gidiyor ve aynı akşam dönüyorduk. Sadece biz Değirmenlik köylüleri değil, Süleymaniye, Susuzşahap, Salihler, Cevizli, Üzümdere, Akşahap, Menteşbey, Kepez, Sinanhoca, Kepezbeleni, Gümüşdamla, Kuyucak sakinleri de kullanırdı eski kervan yolunu.”

Rotada eski kervanların sesleri yankılanıyor. Yedikaza Yaylaları-Gündoğmuş arasındaki bölümde, Konya ve Antalya’yı
birleştiren taş döşeli tarihi yolun izleri yürüyüşçüleri eski günlere götürüyor.

Ramazan Aslan, bir cümlesiyle şaşırtıyor biz Melas (Manavgat) Vadisi kervan yolları ekibini. Dün omzumuzda 20’şer kiloluk sırt çantalarımızla tam sekiz saatte, 14 kilometrelik Seydişehir/Taşağıl – Dokuz Dolambaç – Oklukbeli – Elmasut Yaylası – Sakaltutan Geçidi – Bulamaç Kazanı – Değirmenlik Yaylası güzergâhını yürümüştük. Oysa Ramazan Aslan, Değirmenlik Köyü’nden çıkarak 26 kilometrelik yolu aynı gün içerisinde gidip geldiklerinden söz ediyordu!

Anlatacak ne çok hikâyesi vardır şu Anadolu topraklarının. Binlerce yıldır kadim uygarlıkların ayak izlerini bıraktığı nice ticaret yollarıyla donatılmış tüm Anadolu. Antik yollar, Roma İmparatorluğu döneminde örümcek ağı gibi coğrafyayı saran güzergâhlar, en eski dünya ticaret rotalarından biri İpek Yolu ve ona bağlı uzantılar… Söz konusu tarihi yol bağlantılarının bir örneğini geçtiğimiz yıllarda Kültür ve Turizm Bakanlığı ile ÇEKÜL Vakfı’nın (Çevre Değerlerini Koruma ve Tanıtma Vakfı) birlikte hazırladığı İpek Yolu haritasında görebiliyoruz. Özellikle Selçuklular döneminde Anadolu coğrafyası doğudan batıya, kuzeyden güneye sıkı bir yol ağıyla örülmüş. Anadolu’nun tam ortasında yer alan başkent Konya’da, kavşak noktasında toplanıp dağılan bu yollar batıda İstanbul, doğuda Erzurum, kuzeyde Sinop, güneyde ise Antalya’ya kadar uzanmaktaydı.

Melas kervan yolları rotası, Batı Akdeniz Kalkınma Ajansı ve “Melas Vadisi – Pamfilya’nın Antik İzlenimli Yürüyüş Rotaları” kitabını hazırlayan Emrah Özkök tarafından hayata geçirildi. Yüzlerce yıldır kervan katarlarına aşina olan yöre insanı, şimdilerde tarihi patikaları adımlayan doğa yürüyüşçülerine kucak açıyor.

Eski ticaret yollarının güneydeki ana bölümü, Pamfilya, Pisidya, İsaura, Lykaonia arasında ulaşımı sağlayan Via Sebaste (İmparatorluk Yolu) yolunun bağlantılarıydı. İlk nüveleri Roma’nın ilk imparatoru Octavius (Augustus Caesar) tarafından Kilikyalı korsanlarla mücadele etmek için atılan Via Sebaste ana arterine, ticaretin gelişmesiyle birlikte özellikle Selçuklular döneminde yeni eklemeler yapıldı. Bunlardan en önemlisi Konya’dan Seydişehir (Sadesa/Trogitis) ve Bozkır’dan (İsauria / Leontopolis) Batı Toroslar’ı aşıp Antalya ve Alanya limanlarına inen güzergâhlardı. Anadolu’dan Akdeniz’e akan ana rotanın antik dönem ayağı İbradı – Erymna – Etenna – Seleukia – Naras Köprüsü – Manavgat – Side hattını izlemekteydi. Nüfus ve ticaretin artmasıyla gelişen ve çoğalan kervan yollarının ikinci ayağı ise geçmişte Melas ismiyle anılan Manavgat Çayı Vadisi’ni kat etmekteydi. Bu iki rota Akdeniz’e ulaştıktan sonra, batıda Manavgat ve Antalya ile doğuda Alara ve Alanya istikametlerine ayrılırdı. Konya’dan Alanya’ya ulaşan Konya – Karahöyük – Bozkır – Gelesandra Yaylası – Gündoğmuş – Alarahan – Şarapsahan eksenindeki üçüncü güzergâhın ise I. Âlâeddin Keykubat’ın Alanya’yı fethinden (1219-1220) sonra yapıldığını düşünüyor tarihçiler.

Kâh kanyonlardan, kâh geniş vadilerden geçen Manavgat Çayı, Ürünlü – Manavgat arasındaki dağ yolundan mükemmel şekilde izlenebiliyor.

Birer kültürel miras olmalarına karşın Anadolu’nun eski kervan yolları yok olup gidiyor. Modern hayat günbegün gelişiyor, eskinin olağan yaşam tarzı değişiyor. Ayrıca yeni açılan, ya da asfaltlanan yollar tarihi kervan ve göç güzergâhları üstünde. Son kalan az sayıdaki kültürel miras ve tarihi eser niteliğindeki taş döşeli yollar, neredeyse hiç kullanılmıyor. Emrah Özkök tarafından titiz bir çalışmayla hazırlanan “Melas Vadisi – Pamfilya’nın Antik İzlenimli Yürüyüş Rotaları” kitabı sayesinde Atlas ekibi olarak yine keşif duygumuzun esiri olduk ve bir kez daha düştük yollara.

YOLA DÜŞME VAKTİ

İlk gün, Taşağıl – Oklukbeli arasındaki Dokuz Dolambaç’ta karşılaştık kervan yolunun iziyle. Kısa virajlarla döne kıvrıla yükselen taş döşeli patikada kim bilir nice kervanlar yol aldı. Öğleden sonra ise Sakaltutan Geçidi – Bulamaç Kazanı mevkiinde taş döşeli yol, kimi zaman merdiven, kimi zaman kıvrımlar yaparak geçmişe götürdü bizi. Bir sonraki gün Değirmenlik Yaylası – Süleymaniye – Değirmenlik (12 kilometre) etabının son kısmında patikadan taş döşeli özüne dönen rota, Manavgat Çayı’nın ilk kaynağıyla buluşturdu bizi. İsmini eski bir değirmenden alan köydeki kayalardan fışkıran su, bir buçuk kilometre sonra tekrar yeraltına iniyor. Üzümdere yakınlarında yeniden yerüstüne çıkarak Kuyucak ve Gümüşdamla köylerinden geçen kardeşiyle bütünleşerek ana yatağını oluşturuyor.

Melas kervan yolu yürüyüş rotasının en keyifli ve aynı zamanda en sert rotalarından biri, Susuzşahap – Gidengelmez Dağları – Tınaztepe Mağaraları arasındaki ıssız ve yüksek rakımlı parkur.

Toplam 93 kilometrelik bir yolculuk sonucu Akdeniz’le kucaklaşan Manavgat Çayı, Batı Toroslar eteklerindeki Kuyucak, Salihler (Hortarya) ve Değirmenlik yerleşimleri yakınındaki üç farklı gözeden doğar. Bölgenin karstik arazi yapısı, yüzeyde akan suyun polye adı verilen düz ovalarda toplanmasına, düden, ya da su batağı adıyla anılan deliklerden mağara, galeri ve tünel oluşturarak yeraltına girmesine neden olur. Söz konusu üç kol, Gümüşdamla altında kayalardan çıkan gözelerle bir araya gelerek Üzümdere Köyü’ne doğru kısa bir kanyona girer. Üzümdere sonrasında başlayan dar ve dik yarlardan oluşan ikinci kanyondan geçerek İbradı Köprüsü’nün altında Yedi Pınarlar kaynaklarını bünyesine katar. Yeniden kanyon görünümlü dar bir geçitten geçen haşin su, düğmeli evleriyle ünlü Ürünlü Köyü sınırlarındaki Altınbeşik Mağarası’ndan gelen yeraltı sularıyla beslenir. Sonrasında Menteşbey – Sinanhoca ile Sinanhoca – Sevinç köyleri arasında iki kez daha kanyon görünümüne bürünür akarsu yatağı. Kepezbeleni (Eskihisarlık) Köyü sınırlarındaki bir başka yeraltı su kaynağını, Dumanlı’yı alarak coşar Oymapınar Barajı’na girmeden önce. Sakin gölden çıkan Manavgat, Seleukia antik kenti su kemerlerinin yanından geçer ve bu kez Manavgat Baraj Gölü’nde dinlenir bir süre. Baraj kapaklarından güneye doğru heyecanla atılan akarsu, büyük bir coşkuyla Manavgat Şelalesi’ni oluşturur. Manavgat ilçesinde genişleyerek yavaşlatır akışını ve üzerinde kayıkların, teknelerin girmesine izin verir. Düz ovada giderek sakinleyen Manavgat Çayı, Akdeniz’de sonlandırır yorucu yolculuğunu.

Üçüncü gün rotanın devamı için 16 kilometrelik Değirmenlik – Beliçi – Susuzşahap – Cevizlik etabı için Manavgat Çayı’nın çıktığı kaynaklardan biri olan Değirmenlik Köyü’nden ayrılıyoruz. Rota sık ormanlık alana doğru yükseliyor. Bazen sedir ağacının aroması, kimi zaman ise sürpriz mantarlar eşliğinde sürüyor yolculuk. Bu güzergâh boyunca kervan yolu, patika görünümüyle devam ediyor. Asfalt yolun bittiği tepelerle çevrilmiş bir çanağa kurulmuş Susuzşahap yerleşiminden geçerken davet ediliyoruz Münevver Kılınç ve ailesi tarafından. Yemek, bayram tatlısı, ayran, kahve… İkramın sonu yok. Engin bilgisi ve aydın fikirleriyle Münevver Teyze bir gönül dostu. Eski günleri şöyle anlatıyor: “Çocukluğumda kervanlar geldiğinde annem seslenir ve atlarla develer için saman götürmemi söylerdi. Gelen yolcular köy odasında yatırılır, eğer yolcu sayısı fazlaysa komşu evler yer yatağı hazırlardı bir çırpıda. Her gelip geçen kervan için mutlaka yemek ikram edilirdi karşılıksız. Eskiden insanlar arasında çıkarsız bir iletişim vardı. Anadolu’nun her yerinde misafirperverlik geleneği vardır. Ama bu yörede konukseverlik genlere işlenmiştir. Hemen her köyde mutlaka bir köy odası vardır.”

Akseki ilçe merkezine 30 kilometre uzaklıktaki Cevizli Köyü, en iyi, bir tepede yer alan Gağras harabelerinden kuşbakışı seyredilebiliyor (solda). Üzümdere Köyü yakınlarında daralan vadi yatağından geçen kervan yolu, önce kayaların kesilerek oluşturulduğu virajları kat ederek eski bir köprüden Akşahap Köyü’ne yöneliyor (sağda).

Gerçekten köy odaları hâlâ varlığını sürdürüyor bölgede. Aslında köy odalarını kervanların ve yolcuların konaklamaları için şehirlerarası yollar üzerinde inşa edilen hayır kurumları kervansaraylar, ya da basit hanların devamı şeklinde tanımlayabiliriz. Kısa bir süre içinde kaynaştığımız ailenin ve Münevver Teyze’nin isteğini kıramayarak, Cevizli’ye kadar yürüyüp araçla geri dönerek geceyi Susuzşahap Köyü’nde geçiriyoruz.

Sabah uyandığımızda kervan yolunun heyecanla beklediğim Susuzşahap – Öküzyatağı Yaylası – Dokuz Dolambaç – Ağaçtepe Yaylası – Tınaztepe Mağaraları (15 kilometre) bölümü için hazırlıklara başlıyoruz. Gidengelmez Dağları’nı aşan bu etap, Susuzşahap Köyü’nden başlayarak yükselmeye başlıyor. Dik tırmanış önce Öküz Yatağı Yaylası’na erişiyor. İlkbahar aylarında rengârenk çiçeklerin boy gösterdiği, kekik ve adaçaylarının kokularını yaydığı bir ortamda yükselen rota, kar koyakları içinden geçerek Tekebeli’ne ulaşıyor. Ardımızda Akdağ kütlesi, aşağıda Susuzşahap ve Cevizli yerleşimlerini bırakıp kervan yolunun bir başka Dokuz Dönemeci’nden Gidengelmez Dağları’nın kalbine varıyoruz. Ardıç ve kızılçamların egemenliğindeki coğrafya son derece ilginç.

Kısa bir yükseliş ardından 50 ila 200 metre çapındaki herhangi bir çukura iniş. Kar kuyuları, fırtınadan devrilen ağaçlar, minik yemyeşil çayırlıklar. Tekrar çık ve yeniden başka bir obruğa in. Rota biteviye bu şekilde devam ederek bir bilinmeze doğru yol alıyor. Artık neden bu dağlara Gidengelmez dendiğini anlayabiliyorum. Eğer elimizde GPS verileri olmazsa, kervan yolu patikasının izlerini bulmak neredeyse olanaksız. Dağın labirentlerinde dönüp dolaşıp kaybolmak işten bile değil. Bir süre sonra küçük bir tepeye tırmandığımızda karşımızda Ağaçtepe Yaylası beliriyor ve Susuzşahap’tan göçen yaylacıların konuğu oluyoruz bir süreliğine. Parkurun devamında Gidengelmez’in karstik yapısından çıkarak, gönderdiği yeraltı sularıyla Suğla Gölü’nün varlık nedeni olan Tınaztepe Mağaraları’nda sonlandırıyoruz günü. Tınaztepe Mağarası içindeki ana kaynak, yıllar önce Kaptan Jacques Cousteau ve Alman Reinhold Messner tarafından araştırılmış ve 22 kilometrelik yeraltı yolculuğu sonunda Suğla Gölü’nü beslediği ortaya çıkarılmış.

Taşeli Platosu’nun en engebeli, aşılması en zor yüzey şekillerine sahip Gidengelmez Dağları uçları bıçak gibi keskin kayaları, suyun battığı düdenleri, sürpriz mağaraları ve çengel boynuzlu yaban keçileriyle tanınıyor. Kervan yolunu izleyen, veya avcılık için dağlara giden yolculukların ölümle sonuçlanması üzerine yöre insanı tarafından takılmış bu isim. Özünde Geyik Dağları’nın bir parçası olan bu kütle, Antalya Akseki (Marulya / Zomana) ile Konya Seydişehir arasında kuzeyden güneye doğru uzanan (Küpe Dağı 2 bin 320, Kuyucak bin 928, Akdağ 2 bin 251, İçeri 2 bin 19, Tınaztepe 2 bin 6 metre) dağ sıralarıdır.

Kendine özgü bir ekolojik ortam yaratan Gidengelmez Dağları’nın karstik yapısı, mucizevi ayrıntılar yaratır. Tıpkı Tınaztepe Mağaraları’ndan çıkan suların yeraltı bağlantısıyla 22 kilometre uzaklıktaki Suğla Gölü’nü yaratması ve üç farklı bölgede dağların böğründen doğan, ama bazı bölümlerde yeraltına inip tekrar yüzeye çıkarak Manavgat Çayı’nı oluşturması gibi. Ama asıl şaşırtıcı olan Altınbeşik Mağara görevlilerinden öğrendiğim tüm bu suların büyük bölümünün Beyşehir Gölü tarafından beslenmesi. Bu göl, sularını yer altı kanallarından Altınbeşik Mağarası, Köprüçay, Manavgat Çayı, Düden Şelalesi ve Suğla Gölü’ne göndererek bu doğa harikalarının oluşumuna katkı veriyor.

Oymapınar Baraj Gölü yakınlarındaki bir Pamfilya kenti olan Seleukia’ya su götüren yaklaşık 25 kilometrelik sisteminin su kemerleri yer yer hâlâ ayakta.

DAĞLARIN İKİ YÜZÜ

Susuzşahap Köyü’ndeki Münevver Teyze’nin kardeşi Bayram Balkan, yemekten sonra şöyle anlatmıştı: “Bizim buralar dağlıktır, sarptır. Ekilecek, dikilecek çok şey yoktur. Dağları aşıp Gidengelmez Dağları’nın öte yüzüne geçersen, farklı bir coğrafya karşılar seni. Ormanlar biter, ağaç dokusu yok olur. Uçsuz bucaksız düz ovalar, hatta bozkırlarla karşılaşırsın Konya tarafında. Bu yüzden izlerini takip ettiğiniz kervan yolu değerlidir bizim için. Atalarımız maddi koşulların elverdiği metaları götürüp, Konya ovalarında yetişen ürünlerle takas etmiş yüzyıllardır.” Gerçekten de Melas Vadisi ile Konya arasında, coğrafi ve fiziksel açıdan derin farklılıklar var. Yükseklikler 2 bin metreyi aşan dağlar, tepeler, vadi koridorları, derin kanyonlar, ormanlık arazilerle bezeli Manavgat ve Akseki bölgesinin aksine Konya Seydişehir’in topografik yapısı ovalar, düzlükler ve bozkırlardan oluşur. Bu anlamda tarıma daha elverişli olması açısından Akdeniz ile ticarette önemli bir rol oynar. Uzak yerlere ticaret malı ve yolcu taşıyan at, deve ve katırdan oluşan yük hayvanları katarı olarak tanımlayabileceğimiz kervanlar, Toros Dağları’nın vadi ve yaylalarını takip ederek Akdeniz’i Konya’ya bağlayan Manavgat yolunu kullanıyordu geçmişte. Daha sonra göçerlerin ve avcıların ayak seslerinin yankılandığı kervan yolu, şimdilerde derin bir sessizliği yaşıyor.

Cevizli Köyü 1933 yılında büyük bir yangın geçirdi. Cumhuriyet tarihinin ilk şehir planlamasının yapıldığı yerleşim olarak biliniyor. Önce Mustafa Kemal Atatürk, daha sonra meclisten gelen paralarla belde yeniden yapılanmış. Tepesinde kale ve antik kalıntıların bulunduğu Cevizli’den başlayan yürüyüşümüz Kaya Arası – Kale – Günyaka güzergâhını izleyerek 19 kilometrede Üzümdere’ye ulaşıyor. Manavgat Çayı Vadisi’ni gözleyen eski bir kale kalıntısı, Günyaka’dan sonra vadiden ayrılıp yaban hayatının coşkuyla yaşadığı sık ormanlık alan ve son bölümde bir kanyona dönüşen Manavgat Çayı’nı derme çatma bir tahta köprüden geçmek ve kayaların kesilmesiyle yapılmış taş döşeli yol bu rotanın en önemli ayrıntıları arasında.

Kervan yolunun sonraki bölümleri ise şöyle: Üzümdere – Tahta Köprü – Akşahap (10 kilometre); Akşahap – Tahta Köprü – Kale – Menteşbey (11 kilometre); Menteşbey – Yazı – Tepedağ Yaylası (Kotenne) – Deve Yolağı – Sinanhoca (16 kilometre); Sinanhoca – Karaahmetler – Kepezbeleni (10 kilometre) ve Kepezbeleni – Aygır Deresi – Hanyeri – Şarlak Çeşme – Sinekasarı – Ardıçlı Taş – Kaya Ağır – Güzelyalı (10 kilometre) etapları. Menteşbey – Sinanhoca ile Sinanhoca Kepezbeleni rotasının bir bölümü, Melas Çayı’nın kanyona dönüştüğü sarp yamaçlardan geçiyor. Hem bu güzergâhlarda hem de Kepezbeleni – Güzelyalı arasında taş döşeli kervan yolunun eski haline tanıklık edebiliyorsunuz. Menteşbey ve Sinanhoca yerleşimleri, görece akarsu yatağına çok yakın oldukları için özgün bir mikro klimaya sahip. Bu nedenle bölgede patlıcan, domates, biber başta olmak üzere sebze ve meyve yetiştiriliyor. Ardışık şekilde devam eden Kervan Yolu güzergâhları arasında ayrıca Günyaka – Gümüşdamla (10 kilometre) ile Büyükalan (Büyükilvat) – Bucakkışla – Belenalan – Çanakpınar alternatif etapları bulunduğunu hatırlatalım.

Konya ile Antalya arasındaki ticarete binlerce yıldır katkıda bulunan eski kervan yollarının en önemlilerinden biri, Süleymaniye (Simyan) Köyü sınırlarındaki Sakaltutan Geçidi’nde görülebiliyor.

YOLCULARA ÖNERİLER

Kervan yolu rotası zamanında kırmızı-beyaz boyalar ile işaretlenip tabelalarla desteklenmiş. Ancak sürdürülebilirlik anlamında sıkıntı yaşayan rota üzerindeki işaretlere güvenmemenizi öneririm. Pek çok yerde boyalar silinmiş, levhalar kırılmış. Eğer kaybolmak ve sorun yaşamak istemiyorsanız coğrafi pozisyon sistemi verilerini edinip bir GPS aletiyle yola çıkmalısınız. Susuzşahap, Akşahap, Menteşbey, Sinanhoca yerleşimlerinde bakkal yok. Cevizli’de bir pansiyon bulunuyor. Yol üzerinde kamp yapacak pek çok nokta mevcut. Yola çıkmadan önce çok iyi planlama yapmalısınız. En iyi dönem ilkbahar ve sonbahar ayları. Güzergâhın Gidengelmez Dağları kısmında ayı popülasyonu bulunduğunu, bu hayvanlarla karşılaşmamak adına yürürken sürekli ses çıkarmanız gerektiğini (düdük çalmak, çantaya minik bir çan takmak gibi) hatırlatalım.

Dünya kocaman bir ansiklopedidir; hiç seyahat etmeyenler yalnızca çok az kısmını okumuş olurlar. Ama yolculuğun en zor bölümü, kapıdan çıkmak kararıdır. Melas kervan yolu rotasına adım attığınız andan itibaren sadece geçmişe ve doğaya değil, aynı zamanda sonsuz bilgiye ulaşmak için serüven dolu bir yolculuk deneyimi yaşayacaksınız…

Türkiye’nin en güzel şelalelerinden biri olan Manavgat Şelalesi, ismini taşıdığı ilçeye beş kilometre mesafede bulunuyor.

KONYA-ANTALYA MELAS KERVAN YOLU ULAŞIM

Melas kervan yolunu yürümek isteyenler, üç başlangıç noktasından birine; Akseki, Manavgat, ya da Seydişehir ilçelerine ulaşmak durumunda. Seydişehir ilçesi Konya merkeze 90, Antalya merkeze ise 214 kilometre mesafede yer alıyor. Antalya merkez Manavgat ilçesine 78, Akseki ilçesine ise 152 kilometre uzaklıkta. Konya’dan Seydişehir’e ve Antalya’dan Akseki ile Manavgat ilçelerine dolmuş bulabilirsiniz. Ayrıca Antalya ile Konya arasındaki şehirlerarası otobüsler her üç ilçeden de geçiyor.

Özellikle Akseki sınırlarında görülen “düğmeli evler”, yöreye özgü ahşap ve taş işçiliğinin özgün örnekleri. Bu geleneksel yapılar “hatıllı kuru duvar” tekniğiyle inşa edilmiş.

KONYA-ANTALYA MELAS KERVAN YOLU KONAKLAMA SEÇENEKLERİ

Manavgat, Akseki ve Seydişehir ilçelerinde otel, pansiyon, öğretmenevi gibi konaklama seçenekleri mevcut. Ayrıca güzergâh üzerindeki Cevizli beldesinde otel bulunuyor. Rotanın geçtiği Değirmenlik, Susuzşahap, Günyaka, Üzümlü, Akşahap, Menteşbey, Sinanhoca, Kepezbeleni ve Güzelyalı köylerinde muhtarlarla önceden iletişime geçerseniz köy evleri de (köy odası) seçenekler arasında. Sırt çantası ile rotayı tamamlamayı düşünenler ise Maden Yaylası, Değirmenlik Yaylası, Değirmenlik Köyü, Susuzşahap Köyü, Cevizli Ketenderesi mesire alanı, Günyaka festival alanı, Menteşbey sosyal tesisi, Güzelyalı Dağ Restoran mevkilerinde kamp kurabilir.

 

KONYA-ANTALYA MELAS KERVAN YOLU’NDA GEZİLECEK YERLER

  • SEYDİŞEHİR: Melas kervan yolunun başlangıç noktalarından biri olan Konya’ya bağlı Seydişehir ilçesinde Kocakoru Ormanı Tabiat Parkı, Bostandere Köyü Vasada antik kenti, Ilıca termal kaplıcası, Seydişehir Kalesi gezilebilir.

 

  • TINAZTEPE MAĞARALARI: Konya ili Seydişehir ilçesinde yer alan Tınaztepe Mağaraları, 2004 yılında turizme açıldı. Türkiye’nin en büyük mağaralarından biri olan Tınaztepe, sonundaki 64 metrelik iniş dışında tamamen yatay özellikte. Toplam uzunluğu 22 kilometre, gezilebilen bölümü ise 1580 metre. Ana kaynağını Beyşehir Gölü’nden alan Tınaztepe, 22 kilometrelik yeraltı yolculuğu sonunda sularını Suğla Gölü’ne gönderiyor.

 

  • AKSEKİ: Batı Toroslar’ın güneyinde yer alan Antalya sınırlarındaki Akseki ilçesinde Cevizli Gağras antik kent kalıntıları, Kuyucak Köyü Kartallı Mağara, Beyşehir yolu üzerindeki Düdencik Mağarası, Dipsiz ve İlvat gölleri, Geyik Dağları’nın kuzeyine konumlanan Çimi, Göktepe ve Yedikaza yaylalarını ziyaret edebilirsiniz.

 

  • DÜĞMELİ EVLER: Çimento ve harç kullanılmadan inşa edilen düğmeli evler, Akseki ve İbradı yöresine özgü kültürel miras niteliğindeki tarihi eserler. Toros Dağları’nda yetişen sedir ağacı ve yöreye özgü taş kullanılarak “hatıllı kuru duvar” mimari tekniğiyle tasarlanan bu evlerin en önemli özelliği sedir ve ardıç ağaçlarından oluşan hatıl uçlarının duvardan dışarı taşması ve düğme gibi gözükmesi. Bu evleri Akseki ilçe merkezi ve köylerinin yanı sıra İbradı ilçesi Ormana ve Ürünlü köylerinde de görebilirsiniz.

 

  • ALTINBEŞİK MAĞARASI: Toros Dağları’nın karstik yapısı sonucu oluşan Altınbeşik Mağarası, İbradı ilçe sınırlarında yer alıyor. 1994 yılından beri Milli Park statüsünde olan Altınbeşik, sularını Beyşehir Gölü’nden tedarik ediyor. Yılın her dönemi su altındaki bu mağaranın girişinden itibaren ilk 200 metrelik bölüm alt seviyeyi oluşturuyor. Alt ve orta seviyelerdeki yeraltı akarsuyu, her dönem su seviyesinin benzer kalmasını sağlıyor.

 

  • OYMAPINAR BARAJ GÖLÜ: Oymapınar Barajı, Manavgat Nehri üzerinde, elektrik enerjisi üretimi amacı ile 1977-1984 yılları arasında inşa edilmiştir. Bölge; 2004 yılında Oymapınar Kültür ve Turizm Koruma ve Gelişim Bölgesi ilan edilmiş ve sportif amaçlı turizme açılmıştır. Günümüzde jeomorfoloji, botanik, ornito (kuş gözlemi turizmi), dağ bisikleti, jeep safari, agro, eko, golf ve su sporları turizmi olmak üzere 19 farklı alanda turizm yapılmaktadır. Oymapınar Barajı Manavgat ilçe merkezine 22 kilometre uzaklıkta.

 

  • MANAVGAT ÇAĞLAYANI: Oymapınar ve Manavgat baraj göllerinden çıkan Manavgat Çayı, aynı isimli ilçe merkezine yaklaşırken falezler üzerinden dökülerek Manavgat Şelalesi’ni oluşturur. Yüksekliği az olan çağlayan, genişliği sayesinde müthiş bir görsellik oluşturur ve ülkemizin en ünlü şelalelerinden biridir. Zengin bir flora ve fauna çeşitliliğine sahip alanda aynı zamanda kano ve rafting etkinlikleri yapılıyor.

 

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap