Anasayfa Dergide Bu Ay Yukarı Mezopotamya’nın Sesleri

Yukarı Mezopotamya’nın Sesleri

Dua ile ağıt; keman ile bağlama; zikir veya hoyrat; ney, tef ya da piyano….  Roman müzisyen, dengbej ve Alevi-Bektaşi ozanı… Mezopotamya’da Dicle ile Fırat’ın çağlayışına karışan sanatın, tapınmanın ve zanaatın sesleri insanı binlerce yılın içinde dolaştırıyor. Atlas, Mardin, Şanlıurfa ve Diyarbakır’da farklı kültürlerin seslerindeki yansımaları izledi….

Yazı: Mehmet Sait Taşkıran / Fotoğraflar: Umut Kaçar

Bir bahar sabahı yüce dağların, bereketli toprakların içinden geçip Mezopotamya’ya vardım. İki nehrin arasındayım. Mozaik kentlerin ve eski kalelerin dibinden güneye doğru süzülen Fırat Nehri geride kalmıştı. Bu topraklardan binlerce yıldır evrene yayılan ritüellerin, yakarışların, şarkıların, ağıtların peşindeydim. Birçok ses yeryüzünden kurtulmuş evrenin sonsuz boşluğunda yayılarak yolculuğuna devam ediyordu ve ben o seslerle dile gelen ne varsa onları bulacaktım.

Güneş daha doğuda kalan Dicle’den doğarken Yukarı Mezopotamya’nın yıldız şehri Şanlıurfa (Edessa)  geçmişin ruhaniyeti ile karşılamıştı beni. Sabahın ilk ışıklarında kentin çekirdeği, Akabe Geçidi’nden başlıyor, Halepli Bahçe’yi saran tepelere kurulu mahallelerin oluşturduğu vadiler boyunca Harran Ovası’na doğru yayılan düzlüklerde genişliyordu. Urfa Kalesi’nin gölgesinde kalan Balıklı Göl’ün kentle birleştiği yerde buhurdan ve baharat kokulu çarşılar uzanıyordu. Çarşı esnafının yüzlerce yıldır her gün gerçekleştirdiği sabah duası henüz başlamamıştı. Bedesten Çarşı’sı esnafı dükkânlarını henüz açmamış, komşularını bekliyordu. Bedestenin en eski esnaflarından olan Ramazan Yıldız ile çaylarımızı yudumlarken bu ritüel hakkında konuşuyorduk. Ahilik ahlakının Anadolu’ya yayıldığı yıllardan beri süren çarşı duası, çarşının en yaşlı kişisi tarafından her sabah yapılır ve dua sesleri bütün çarşılarda yankılanırdı. Esnafın o gün işi rast gitsin diye yapılan dua çok önceleri bir saate yakın sürerdi.

Fotoğraf: Mardin kenti, Mezopotamya düzlüklerinin sona erdiği bir eşiğin, eski kaynaklarda Tur-ı Abidin diye anılan dağlık bir bölgede yer alıyor. Kentin kurulduğu tepe eteklerindeki düzlüklere çok dik bir eğimle iniyor. Bal renkli taşlarla örülü tarihi Ulu Cami’nin minaresinden yükselen ezan sesi bütün ovaya yayılıyor.

Yazının devamını Atlas’ın Mayıs 2015 sayısında ya da iPad, iPhone, Android Mayıs 2015 uygulamalarında okuyabilirsiniz.

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.doganburda.atlasandroid&hl=tr

https://appsto.re/tr/o68l1.i

Atlas Mayıs 2015 / Sayı 266

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap