Anasayfa Dergide Bu Ay Cem Kozlu’yla Bir Günün Viyana’sı

Cem Kozlu’yla Bir Günün Viyana’sı

Türkiye’nin önde gelen iş liderlerinden Cem Kozlu, beş yıl yaşadığı Viyana’nın tarihi mekânlarını, lezzet duraklarını ve kenti keşfetmenin ipuçlarını Atlas’a anlattı.

Röportaj: Sedef Seçkin Büyük

O Türkiye’den yetişmiş global iş liderleri arasında zirvede yer alan birkaç isimden biri. Cem Kozlu Coca-Cola’da en son olarak Orta Avrupa, Avrasya ve Ortadoğu Grup Başkanı olarak çalıştı ve sorumluluk alanında 51 ülke vardı. Pek çok genç CEO’nun örnek aldığı bu başarılı isim şu sıralar 10 civarında şirketin yönetim kurulunda görev alarak iş dünyasına katkıda bulunmaya devam ediyor. Eğitim ve iş hayatı boyunca 6 farklı ülkede yaşayan Kozlu, bugüne dek 103 ülkede ve 300’den fazla şehirde bulunan Kozlu, Atlas için 5 yıl yaşadığı Viyana’nın mutlaka görülmesi gereken tarihi mekanlarını, kendi seçimi olan restoran ve kafelerini, sevdiği caddelerini ve parklarını anlattı:

Neden Viyana’yı anlatmayı seçtiniz?
Dünya barışçıl bir ortamda olsaydı, Atlas okurları için Yemen’i anlatmayı seçerdim. Ancak şu anda Yemen bir savaşın içinde. Viyana’da 5 yıl yaşadım ve çalıştım. Son 4 yıldır gitmedim ama çok da değişmeyen, harika bir yer. İngiliz tarihçisi Norman Davis, bu şehri “Viyana Avrupa’nın kalbinin kalbidir” diyerek tarif eder. Viyana Doğu ile Batı’nın ortasındadır ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’da geldiği son noktadır.

Bu şehre gideceklere tavsiyeleriniz neler?
Viyana’nın tadı şehrin tam göbeğinde kalarak tarihi Birinci Viyana’daki sarayları, konser salonlarını, müzeleri, sokakları gezerek, Mozart, Beethoven, Haydn, Schubert, Brahms, Strauss ve Mahler’in eserlerini dinleyerek ve kafelerde dinlenerek çıkar.

Şehri dolaşmaya nereden başlamalı?
Güne Cafe Demel’de kahvaltıyla başlayın ve ardından şehrin merkezi olan Hofburg Sarayı’nı dolaşmaya zaman ayırın. Tamamını gezmek birkaç gün alır. Ancak 19. ve 20. yüzyılda Avrupa’da yakın tarihinde en uzun hüküm sürmüş imparator olan Franz Joseph (1848-1916) ve efsanevi güzellikteki Sissy lakaplı eşinin günlük yaşam alanlarını görebileceğiniz sarayın tüm odalarını gezebilirsiniz. Franz Joseph nerede banyo yapıyor, çalışma odası nasıl görebilirsiniz. Devasa çini sobalar ve ünlü ressamların tablolarıyla bezeli saray Habsburg Hanedanı’nın kendine bağlı Macaristan, Bohemya, Hırvatistan, Slovenya gibi bölgelerin zenginliklerini nasıl Viyana’ya akıttığını adeta belgeliyor. Saraydan çıktıktan sonra öğle yemeği için Julius Meinl adlı restorana uğrayabilirsiniz.

Mutlaka görülmeli dediğiniz başka tarihi cadde, meydan ya da binalar hangileri?
Saraydan çıktıktan sonra tam karşınıza gelen Graben sokağı ile Karntnerstrasse’nin birleştiği noktada Stephansdom Katedrali’ne yani şehrin göbeğine varırsınız. 800 yıllık katedralin çanları 1683’te Osmanlı Ordusu çekildiğinde kalan topları eritilerek yapılmıştır. Bu katedrali mutlaka görün ve mümkünse orada düzenlenen bir ayini izleyin. Stephansdom Katedrali’nin tam karşısındaki Do&Co butik oteli meydana bakan barı ve restoranıyla ünlüdür. Oranın zengin mönülü restoranında benim favorim Uruguay Bifteği veya sushi deneyebilirsiniz.Eğer şnitzel yemek istiyorsanız Figl Muller adlı turistik restoranın en eski ve küçük ilk yerine gitmenizi öneririm.

275ATCemKozlu1

Cem Kozlu

Katedral’den çıktıktan sonra nereye gidilmeli?
Osmanlı İmparatorluğu 1683’te Viyana’dan çekiliyor ama 1850 yılına dek korku sürüyor ve şehrin etrafı o tarihe dek surlarla çevrili kalıyor. Daha sonra surları yıkıp, Ring Strasse adında geniş bir caddeye dönüştürüyorlar. O caddede şimdi tramvay da çalışıyor. Opera Binası, Parlemento Binası, pek çok müze ve Viyana Üniversitesi’nin bazı fakülteleri hep bu cadde üzerinde. Yılbaşı döneminde Belediye Binası Rathaus’un önünde kurulan buz pateni alanında paten kayanları izlemek çok keyifli olur.

Ring Strasse’de mutlaka görülmeli dediğiniz bina hangisidir?
Bu caddede bulunan biblo güzelliğindeki Opera Binası’nı da mutlaka görmelisiniz. Viyana Opera ve Balesi, Avrupa’nın en iyilerinden biri ve yılda 20-25 farklı prodüksiyonu sahneleyebiliyor. Önceden bilet alarak muhakkak operanın tadını çıkarın. İkinci Dünya Savaşı’nda tahrip olan binanın 1955’te biten yenilenmesi sırasında en üst düzeyde modernizasyonu da gerçekleştirilmiş. Sahne arkasındaki 50 metrelik derinlik ve teknolojik donanımının 4-5 saat içinde sahne setini değiştirmeye imkan vermesi sayesinde çok sayıda prodüksiyonun sahneye konulması da kolaylaşıyor.

Opera Binası’ndan çıktıktan sonra nereye götüreceksiniz bizi?
Ring Strasse’den yürüyerek Schwarzenberg Meydanı’na ulaşılıyor, biraz daha yürüyüp yokuşu çıkarsanız Belvedere Sarayı’nı göreceksiniz. Şahane bahçeleri var ve dünyanın en ünlü ressamlarından Gustav Klimt’in de en önemli tablolarını barındıran saray ve müzeyi dolaşın. Belvedere Sarayı’nın hemen karşısında Türk sefareti var. Viyana İkinci Dünya Savaşı sonrası Ruslar, İngilizler, Fransızlar ve ABD’liler tarafından işgal ediliyor. 1955’te bağımsızlığını kazandığı anlaşma Belvedere Sarayı’nda imzalanıyor ama savaş sonrası Avusturya fakir ve saray adeta çıplak. Türk sefaretinin görkemli bir halısını ödünç alıyorlar ve bağımsızlık anlaşması o halının üzerinde imzalanıyor. O anlaşmanın fotoğrafı ve resmi de devlet dairelerindedir ve bizim halı açık seçik görünür. İşin ironisi şudur ki o sarayı Savoy Prensi Eugene’e veriyorlar ve o da Osmanlı’yı yenen ve Karlofça Anlaşması’na zorlayan prenstir. Bu da tarihin bir cilvesi.

Akşama doğru son durağımız müzikle ilgili bir yer olabilir mi?
Musikverein’a (Müzik Salonu) gidebilirsiniz. Avrupa’nın biblo gibi, mücevher gibi, akustiği mükemmel olan bir müzik salonudur ve Viyana Filarmoni Orkestrası dünyanın ilk 5 senfoni orkestrası arasındadır. Orada Herbert Von Karajan gibi en ünlü şefler tarafından yönetilen Viyana Filarmoni Orkestrası’nın bir konserini dinleme şansı yaratmaya çalışın. Müzik Salonu’nun karşısındaki Carl Kilisesi’nin yanındaki iki sütun cami minarelerinden esinlenerek yapılmıştır. Yine Müzik Salonu’nun karşısında Viyana Üniversitesi’nin bazı bölümleri yer alıyor. Ayrılıkçı Sanat Akımı’nın yani (Klimt, Egon Schile, Kokoshka ‘nın yarattığı akımın) merkezi olan ve üzerindeki portakal renkli kubbesiyle dikkat çeken binayı da gezebilirsiniz. Musikverein’dan çıktıktan sonra yürüme mesafesinde Tarihi Sanat Müzesi, Leopold Müzesi ve Albertina Müzesi’de görülebilir.

Musikverein’dan çıktıktan sonra son olarak Mozart ve Beethoven’ın anılarını takip etmeye götüreceksiniz sanıyorum…
Opera’dan çıktıktan sonra Ring Strasse’den saat yönünde sağa doğru yürüdüğümüzde Tiyatro Binası bulunuyor ve içinde çok güzel Klimt mozaikleri mevcut. Biraz ileride sağda Beethoven’in yaşadığı evlerden birini ziyaret edebilirsiniz. Bir apartmanın 4’üncü ya da 5’inci katı. Onun gördüğü manzarayı görebilirsiniz. Bir marka olarak Mozart, bugün Avusturya’nın çok önünde gidiyor. Mozart da, Beethoven da çok sık ev değiştirmiş parasızlık ya da ev sahipleriyle geçinememe gibi nedenlerden dolayı. Özellikle Beethoven’in evleri daha iyi muhafaza edilmiş durumda.

Viyana denildiğinde akla 1683’teki Osmanlı Kuşatması geliyor. O kuşatmanın izlerini sürmek isteyenlere hangi müzeleri önerirsiniz?
Belvedere Sarayı’ndan çıktıktan sonra bir 10 dakika daha yürüyerek günümüzde askeri bir müzeye dönüştürülmüş olan tarihi bir kışlaya ulaşırsınız. Emperyal Müze’nin iki önemli bölümünü görmenizi tavsiye edeceğim. İlki; Birinci Dünya Savaşı’nı başlatan olay 1914 yılı Ağustos ayında Avusturya Veliahdı Arşidük Ferdinand’ın Saraybosna’da karısıyla birlikte bir suikast sonucu öldürülmesidir. O suikastın resimleri, o esnada Ferdinand ve eşinin bindiği üzerinde kurşun delikleri olan otomobili, onu Vilayet Konağı’na getirip yatırdıkları kanlı divan, kanlı üniforması görülebilir. Avrupa hala Birinci Dünya Savaşı’nın bedelini ödemeye devam ediyor. İkinci Dünya Savaşı zaten Birinci Dünya Savaşı’nın bir anlamda devamıdır. Soğuk Savaş Dönemi ise bu iki savaşın bir sonucudur. Bugün Rusya’nın Ukrayna’yı işgal etmesinin ardında hala o zamandan bugüne süregelen olaylar etkili. 1683’te Osmanlı İmparatorluğu Ordusu’nun çekilirken acı bir şekilde bıraktığı forslar, toplar, miğferler, mızraklar, kılıçlar hep orada görülebilir. Avusturya çok milliyetçidir ve hala o yıllardan kalan bir husumeti hissedebilirsiniz. Türklerle 400 küsur yıl önce yaptıkları savaşı hala unutamamış bir ülkedir.

Viyana’yı dolaşırken nelere dikkat etmeli?
Viyana’da yürürken gözünüz hep yukarıda olsun. Binalar gerçek anlamda bir mimari ziyafet sunar. Ayrılıkçı Sanat Akımı’nın ve La Belle Epoque akımının değişik örneklerini görürsünüz. Viyana’ya gittiğinizde şehir merkezinde mutlaka güzel bir terasa çıkın ve şehri oradan seyredin. Çünkü şehir teraslardan bakıldığında bambaşkadır. Birinci Viyana dediğimiz tarihi bölgedeki malikaneler 6-7 katlı. Ancak Viyana savaşlardan sonra çok göç alıyor. Şehrin çevresindeki ormanlarda koruma altında olduğundan insanlar o tarihi görüntüyü bozmadan 1-2 kat daha çıkıyorlar. Ancak bu sonradan çıkılan katların estetiğine çok önem verilmiş. Malikane sahipleri damlarını zamanında çok süslemişler. Heykeller, sanat eserleriyle bezemişler. Örneğin Tuna nehrinde ticaret yapan bir tüccar, damına bir gemi heykeli yaptırmış. Damları seyretmeyi, incelemeyi de ihmal etmeyin.

St. Stephanplatz meydan˝ (*) St. Stephanplatz square

Stephan Katedrali ve diğer gösterişli binaların çevrelediği meydan, şehrin kalbi durumunda (Turgut Tarhan)

CEM KOZLU’NUN TAVSİYE ETTİĞİ CAFE VE RESTORANLAR
CAFE DEMEL Hofburg sarayını dolaşmaya başlamadan önce Grabben sokağında saraya da pasta ve çikolata yapan, geçmişi 1785’e dayanan Cafe Demel’in meşhur kahvaltısını deneyebilirsiniz. Bir Türk iş adamı olan Do&Co’nun kurucusu Attilla Doğudan burayı satın aldı ve çok canlı bir yere dönüştürdü.

CAFE GRIENSTEIDL Hofburg sarayından çıktıktan sonra karşınıza çıkacak olan Graben adındaki kısa bir sokak ile saray arasında bulunan ve entelektüellerin uğrak yeri olan Cafe Griensteidl’da bir öğle molası verip ısınmak için iyi bir seçenek.

JULIUS MEINL Cafe Demel’den çıktıktan sonra sarayı arkanıza alıp 50-60 metre yürüdükten sonra köşeye geleceksiniz ve orada şık bir gıda marketi olan Julius Meinl’ı göreceksiniz. O marketin üzerinde ise restoranı var. Buranın manzarası güzeldir ve hem de av eti ve balık yemek için mükemmel bir lezzet durağıdır. Bu binanın alt katındaki Meinl Wine Bar’da gece tiyatro ya da opera çıkışında bir peynir tabağı söyleyebilir, güzel şaraplar içebilirsiniz.

DO&CO RESTORAN Steffen Katedrali’nin karşısında Haas Haus adında çok modern bir bina var ve orası şu anda Do&Co’nun butik oteli. Otelin restoranı Viyana’nın en iyilerinden biridir ve terası da barı da çok meşhurdur. Restoranın menüsü çok zengin ama benim favorim Uruguay bifteği ve sushisi. Politikacılar, yazarlar ve sanatçıların uğrak yeridir. Sahibi Atilla Doğudan, cirosu 700 milyon Euro’yu aşan dev bir şirketler grubunu yönetmesine rağmen her yılbaşı orada sabaha dek çalışır.

DEL SOLE Haas Haus binasındaki Do&Co otelinden çıkıp Ring Strasse’ye doğru yürüdüğünüzde soldaki sokaklardan birinde Arnavut olan Hakkı Bey’in Del Sole adında bir İtalyan restoranı var. Orta sınıfa hitap eden ama çok işlek bir yer. Sanatçı dostu, gerçek bir entelektüel olan Hakkı Bey de her gün orada bulunur, elinde mutlaka tarihle ya da sanatla ilgili özel bir kitap bulunur.

FIGL MULLER Eğer Schnitzel yemek istiyorsanız bu turistik restoranı ziyaret edin. Bu restoranın birkaç yeri var. Ben size en eski küçük restoranına gitmenizi öneririm.

LANDTMANN CAFE Tiyatro Binası’nın hemen yanında olan bu kafenin gulaşı favorimdir.

CAFE CENTRAL Beethoven’in evinin yakınlarındaki bu kafede gazetecilerin, yazarların, Lenin, Troçki gibi düşünürlerin gittiği bir yer. Rönesans, Neo Central ve Kuzey Afrika mimarisi esintilerini taşıyan arabesk bir dekorasyonu vardır. Oranın ünlü tatlısı Kaiser Schmarrn benim favorilerimdendir.

SAHR OTELİ’NİN KAFESİ Sahr Otel’in çok şık bir restoranı ve güzel bir de kafesi bulunuyor. Ben kafesinde Viyanalıların çok sevdiği kremalı bir kahve olan Cafe de Melange içerek Sahr Torte adlı tatlısını yemenizi öneririm. Bu tatlı 1850 yılındaki reçetesiyle yapılıyor halen.

ZUM SCHWARZEN KAMEEL İsmi “siyah deve” anlamına gelen bu restoranın müşterileri arasında siyasetçiler, gazetecilerin de bulunduğu çok kaliteli bir restoran ve yanında da geç vakitlere dek açık olan bir barı bulunuyor.

——————————
KOZLU’NUN SEÇTİĞİ KLASİK VİYANA OTELLERİ
Imperial Otel
Sahr Otel
Haas Haus’daki Do&Co’nun Butik Oteli
Bristol Otel

——————————
VİYANA’YA GİTMEDEN ÖNCE HANGİ KİTAPLAR OKUNMALI?
Niteliksiz Adam/ Robert Mussil
Dünün Dünyası/ Stefan Zweig
Avusturya Marşı/ Joseph Roth
A Nervous Splendor / Fred Morton
Thunder At Twilight / Fred Morton
The Third Man / Graham Greene (Orson Welles Filmi)

——————————
PEDALLA VİYANA
Cem Kozlu’nun Viyana’da önerdiği iki bisiklet rotası şöyle:

PRATER PARKI: Ben evimden çıktığımda 10 dakika sonra Prater Parkı’na ulaşabiliyordum. Orada ağaçların içinde kilometrelerce bisiklete binmek mümkün.

TUNA NEHRİ KANALI BOYU Viyana’nın yanı başında bir su görürsünüz. Bu Tuna Nehri’nin bir kanalıdır. Viyana’yı su basmasın diye yapılmış bir kanaldır ve o kanalın etrafında ta kanal bitip Tuna Nehri başlayana dek 20 kilometreden daha fazla harikulade bisiklet yolları bulunuyor.

Atlas Şubat 2016 / Sayı 275

Benzer Yazılarımız

Yorum Yap